Dijital kimlik otantik kimliğe paralel olarak ilerliyor. Hayatını bir anlama adayabilen, amacı iyi doğru ve güzele yaklaşmak ve yöntem bu doğrultuda olduğu sürece korkutucu durumun bile altındaki ümit yönünü görebiliriz.
Bazı uzmanların tahminine göre; yakın gelecekte otantik benlik asla gizli kalmayacak.
Günümüz dünyasında ağ toplumunun geldiği noktaya bakılırsa; hayat dijitalde yaşanıyor. Ve gizli gizemli hiçbir şey kalmadı gibi. Özellikle pandemi döneminden sonra tabiri caizse bir dijital dünyada yaşıyoruz ve görünen o ki bu daha da ileri seviyeye ulaşacak.
Geçtiğimiz aylarda Netflix'in popüler dizisi Black Mirror'ın yeni bölümleri yayınlandı. Bu dizi, olası muhtemel yeni teknolojilerin getirebileceği koşulları anlatan distopik bir bilim kurgu... Her bölümünde farklı bir senaryo, farklı koşullar, farklı mekanlar ve farklı oyuncular mevcut. "John iğrenç biri" isimli bir bölümünde sıradan bir kadın günlük yaşamının ve sırlarının küresel çapta bir diziye uyarlandığını öğreniyor. Dizi Streamberry isimli dünyaca ünlü bir platformda yayınlanıyor. Kadının hayatı dizi yüzünden altüst oluyor. Etik davranmadığı için işini kaybediyor, nişanlısı sadakatsizliğini öğrenince hayatından çıkıyor. Etrafındaki insanlar dizideki dijital kimliğini dikkate alıyor. Bunun üzerine kadın soluğu avukatının yanında alıyor ve Streamberry platformunu dava etmek istiyor. Ancak avukatı bu konuda hiçbir şey yapamayacağını çünkü kullanıcı sözleşmesinde böyle bir maddenin yer aldığını ve bu sözleşmeyi onayladığını söylüyor. Hiç okumadan kabul ettiğimiz kullanıcı sözleşmeleri ve yine hiç okumadan onayladığımız web çerezleri üzerinden bir gelecek okuması yapılıyor dizide. İnternette toplanan kişisel verilerle neler neler yapılabileceği ve nelere yol açabileceği gösteriliyor. Dizinin ilerleyen sahnelerinde Streamberry'de oynayan oyuncuların gerçek oyuncu değil de gerçek oyuncuların fotoğraflarından faydalanarak kuantum bilgisayarı tarafından programlanan sanal oyuncular olduğu anlaşılıyor. Dizinin dikkat uyandırıcı bir sahnesi de şu; bir gazeteci Streamberry şirketinde dizinin yapımcısı olan CEO’ya "neden iğrenç biri neden olumsuz bir özellik vurgulanıyor" diye soruyor. Ceo, olumlu bir özellik vurgulanırsa deneklerin ve izleyicilerin dikkatini çekmediğini, tatmin olmadıklarını; olumsuz nitelikleri, zayıf anları, bencil tarafları, korktuğu şeyler vurgulanırsa direkt şok edici etki yarattığını ve sistemin olumsuzluklar üzerinden çalıştığını söylüyor. Amacın tek tek 800 milyon bireye büyüleyici bir korkuyu yaşatmak olduğunu belirtiyor.
İnsan beyni ile ilgilenen uzmanlar; olumsuz duyguların beynimize bant gibi yapıştığını; fakat olumlu duyguların teflon gibi sektiğini söyler. Çünkü insan beyninin en önemli görevlerinden biri bedeni hayatta tutmak derler. Bu yüzden olumsuz şeylere daha fazla odaklanırız. Duygusal beynimiz olumsuzluklarla bir çalkantı yaşar. Bunun en bâriz örneği X'de yaşanan tartışmalar... Bu tarz mecralar için hiçbir yerde bir şey diyemeyen ve içindekileri kusacağı bir yer arayan kitlenin toplandığı yer diyebiliriz. Onlar püskürünce diğerleri de coşuyor, makul insanları da dönüştürebiliyor yani. Kısa iletişim çarkı zihni içine alıyor çünkü. Böyle bakınca dizide söylendiği gibi sistemin olumsuzluklar üzerine kurulu olması, beynimizin bu özelliğinden yola çıkılarak oluşturulmuş sanki. Sonuç olarak bu bölüm bilim kurgu hayranları tarafından çok konuşuluyor ve dizide teknolojinin bu denli acımasız bir noktaya gelebileceği ihtimali ürkütüyor.
Dijital kimliğin şöyle bir yanılsaması oluyor. Dijital kimliğin neyse normal sıradan günlük hayatında da aynı eylemler her zaman var zannediliyor. Bu beynin idealize edip kestirmelerle düşünmesi özelliğinden kaynaklanıyor. Bu bir ikilem yaratabiliyor. Örneğin; ideallerden bahseden bir profesörü konferansında dinlediğimizde “Allah'ım kim bilir bu adam ne güzel yaşıyordur?” diye bir düşünce geçebilir aklımızdan. Fakat idealleri bilmenin her zaman uygulamak demek olmadığını bilenler bu yanılgıya düşmüyor. Öte yandan Yapay Zeka destekli aramalar ile ilk kez tanıştığımız bir uzmanın ya da bir yazarın dijital kimliğini araştırdığımızda, söyledikleri karşısında şaşırıp kalmıyoruz. Ufak tefek bir sürü ayrıntıyı atlayarak ortadan başlayabiliyoruz algılamaya. Bunun bize zaman kazandırdığı doğru fakat hız neleri kaybettiriyor acaba ya da hız insan biyolojisi için ne kadar gerekli?
Artık hepimizin bir dijital kimliği var ve görünüşe göre bu opsiyonel olmaktan çıktı. Bu kimliği güçlendirebilmek algoritmalarla uzlaşmaya bağlı. Kimliğin algoritmalarla değişebiliyor olması o alanda kontrolü yok edebilir. Evet... Bu ürkütücü ve üzerinde çalışılması gereken bir durum... Ama değerler ve prensipler aynı olduğu sürece, kan emici ve çeldiricilerden mümkün olduğu kadar uzak durulduğu sürece bu alan bile derli toplu tutulabilir sanki. Çünkü dijital kimlik otantik kimliğe paralel olarak ilerliyor. Hayatını bir anlama adayabilen, amacı iyi doğru ve güzele yaklaşmak ve yöntem bu doğrultuda olduğu sürece korkutucu durumun bile altındaki ümit yönünü görebiliriz. İçimizdekilerin neyse olduğu gibi mecburen dışarı çıkacağı günler geliyor gibi... Şu an birçoğumuzun kullandığı akıllı saatlerden kalp nabzı ve stres düzeyi ölçülebiliyor. Bazı algoritmalar muhtemel davranışlarımızı bazı verilerden tahmin edebiliyor. Mevlana Hazretlerinin, "Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" nasihati isteğe bağlı olamayacak. Birçok ünlü simanın ve hatta birçok insanın gösteriş için yaptığı eylemler ortaya çıkıyor zaten de bu durumun alenî olduğu günler yakın gibi...
Böyle bir dünyada yalnızca seçim yapabilen ve seçimlerinden emin olabilecek kadar kendi üzerinde çalışmış insanların etkin olabileceğini tahmin etmek zor değil. Bütün bunların ihtimaller üzerine kurulu olduğunu unutmadan ve (meâlen) “De ki: Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.” ayetini göz ardı etmeden hazır olabiliriz dijital dünyaya...
Aylık Baran Dergisi 22. Sayı Aralık 2023