“İman eden kişilerin, Allah’ı anma ve ondan inen Kur’an’ın sayesinde kalblerin ürpermesi zamanı hâlâ daha gelmedi mi?
Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar sakın. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalbleri katılaştı onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir… (1)
Şevkiyle aydınlandığımız, nuruyla paklanıp kudsiyetinden hisseyap olduğumuz bu mübarek ayın bu teşrifleriyle bilmem kaçıncı seferdir üzerimize doğmuş olduğunu hiç hesab eden oldu mu?
Mesela benim üzerime bu sene Ramazanı şerif tam 75. defadır doğmuş oluyor, haydi 12 yıl sabilik devrini çıkalım tamı tamına 63 yıldır nuruyla, feyziyle tilavetiyle Kur’an’ıyla can yakıcı fermanıyla, hoş irşadı ile ve muazzam müjdeleri ile geldi gitti...
Ben ise hala yerimde sayıyorum heyhat!
Hadid sûresinden alıntıladığımız yukarıdaki ayetin iniş sebebini araştırdığımızda konunun ehemmiyeti ile birlikte sonumuzun da hiç de iyiye benzemediği ortaya çıkmış oluyor.
Müminlerin kalblerinin, Allah ve Kur’an zikriyle ürpermesinin gerekliliğini hatırlatan bu ayet aslında Hristiyan ve Yahudilerin durumuna dikkat çekerek Mekke’de daha önce sıkıntı içinde yaşayan ve sonra da Medine’ye hicret edince bol rızık ve nimetlere kavuşunca rehavetten gevşeyen Müslümanları anlatıyor.
Medine’ye yerleşen muhacir sahabilerin zamanla inen ayetlere fazla dikkat etmeksizin bizim bugünkü halimize dönüşmeye başlamaları üzerine ALLAH bir kısım sahabiler için bu ayeti indirmiştir.
Mübarek Ramazan faktörünün, Kur’an mucizelerinin, vaaz, mukabele, tevbe ve zikir halkalarının gaflet uykusundaki bazı müminleri, aşırı derecede günahkâr olmalarına rağmen bir anda, “yeter artık zamanı geldi” deyip uyandırdığını, tevbe edip gerçek yola dönmelerine sebeb olduğunu çok kere görüp duymuşuzdur.
Yazının başına sedefli taç gibi oturttuğumuz bu mübarek ayet ile tanışıp devrinin en azılı eşkıyası iken sonunda kutbul arifin derecesine yükselen büyük veli Fudayl bin İyaz’ın menkıbesini nakledip konuyu bitirelim.
Fudayl, Ebiverd ve Serah bölgesinin yol kesen azılı bir eşkıyası iken bir cariyeye âşık olur. Ama cariye buna hiç yüz vermez. Bunu gururuna yediremeyen Fudayl bir gün zorla alıp kaçırmak fikrini kafasına koyup silahını beline taktığı gibi gizlice cariyenin bulunduğu evin bahçe duvarını tepesine çıkıp yolunu beklemeye başlar.
Allah hidayet edecekse eğer bir kimseye, Allah’ın formülleri plan ve düsturları da mutlaka vardır.
Geleceğin büyük velisi Fudayl bin İyaz cariyenin yolunu bekleye görsün, gelen cariye değil, karşı evlerin birinden Hadid sûresindeki bu “DAHA ZAMANI GELMEDİ Mİ? Daha ne zamana kadar bu eşkıyalıkta bu isyanda bulunacaksın?” manasını taşıyan ilahi mesajın orijinal ayetinin kulakları çınlatan nidasıydı.
İşte bu mesajı almış ve kendisini çıktığı duvarın dibine salıvermişti Fudayl... Bu uyanan ve uyandırılan insan kırk yıllık eşkıyalık hayatını anında evliyalık mertebesine tahvil etmesini beceren Fudayl bin İyaz’dı.
Sen hâlâ ne halde ve nerelerdesin ey bugünün insanı?
Baran Dergisi 441. Sayı