İslam tarihi koca bir derya, bizler ise bu deryayı keşfetmeye çalışan ufak balıklarız. Son dönemlerde yapılan çalışmalar ile bu hâl iyice ortaya çıkmış oldu. Önceleri koca İslam tarihi, birkaç kişiden ibaret sanılıp, hakir görülürken bugün artık ucu bucağı olmayan büyüklükte keşifler yapılıyor. Bizler de bu derya içerisinde ufak da olsa bir yolculuğa çıkmak adına portre serisi yapalım dedik. İlk ele alacağımız kişi ise “bizden” biri olan Saçaklızâde Mehmed Efendi.
1070-1080 (1660-1670) yılları civarında Maraş’ta doğan Mehmed Efendi, ailesine nisbetle Saçaklızâde, doğum yeri dolayısıyla Mar‘aşî olarak tanınır. Babası Ebûbekir Efendi’nin Maraş’ta imamlık yaptığı kaydedilmektedir. Maraş’ta yerleşmiş eski bir aile olan Saçaklızâdelerin menşei yörenin fethine yönelik menkıbevî rivayetlerde Hz. Ömer dönemine kadar götürülür. Bu aileye mensup Osman Efendi’nin (ö. 960/1553) Of’un Paçan (Çaykara’nın Maraşlı) köyüne giderek bölgenin İslâmlaşması sürecine katkı sağladığı ve burada vefat ettiği nakledilir.
İlk öğrenimine memleketinde başlayan Saçaklızâde Mehmed’in hocaları arasında Hasan Mar‘aşî, Dârendeli Hamza Efendi ve Tibyân Tefsiri’nin mütercimi Ayıntâbî Mehmed Efendi gibi isimler yer almaktadır. Saçaklızâde, Şam’da Abdülganî en-Nablusî’den tefsir, hadis ve tasavvuf tahsil etti; Kādiriyye ve Nakşibendiyye hilâfeti aldı. Onun Maraş’a döndükten sonra tedris ve telif çalışmaları yanında Maraş ve çevresinde irşad faaliyetleriyle meşgul olduğu bilinmekte, resmî görev aldığına dair bilgi bulunmamaktadır. Ancak Gaziantep Şer’iyye Sicilleri’nde yer alan bir kayıttan Saçaklızâde’nin, Maraş’ta imamlık yaptığı caminin bitişiğindeki medresede ders verdiği anlaşılmaktadır. Saçaklızâde’nin öğrencileri arasında onun Taḳrîrü’l-ḳavânîn adlı eserinin şârihi olan Hüseyin b. Haydar Bertezî Mar‘aşî ile Abdurrahman b. Ali Ayıntâbî ve Mehmed b. Ömer Dârendevî gibi isimler yer alır.
Çeşitli alanlarda çok sayıda eseri bulunan Saçaklızâde’nin başlangıçta daha çok kelâm sahasında yoğunlaştığı, ancak Şam’a gidişinden sonra hocası Nablusî’nin etkisiyle tasavvufa meylettiği, bu sebeple kelâma ve kelâmcılara ağır eleştiriler yönelttiği bilinmektedir. Döneminde medreselerde uygulanan eğitim sistemiyle buralarda okutulan ders kitaplarını da Tertîbü’l-ʿulûm adlı eserinde değerlendirerek tenkide tâbi tutmuştur. Bursalı Mehmed Tâhir kendisine otuz civarında eser nisbet etmiş Cühdü’l-muḳıl adlı eserini neşreden Sâlim Kaddûrî eserlerin sayısını altmış beşe çıkarmıştır. Tahsin Özcan da Saçaklızâde’ye 120 civarında eserin nisbet edildiğini kaydetmekte, ancak ona ait teliflerin farklı isimlerle zikredilmesi, müellifin kendi eserlerine yazdığı şerh ve hâşiyelerin karıştırılması ve başkalarına ait bazı eserlerin kendisine izâfe edilmesi gibi sebeplerle kesin bir rakam verilemeyeceğini söylemektedir.
Saçaklızâde’nin, çeşitli ilimlerle ilgili görüş ve düşünceleri Tertibü’l-ulum isimli ilimler tasnifi eseri üzerinden takip edilebilir durumdadır. Saçaklızade bir mukaddime ve iki bölümden oluşan bu eserinde bilimleri önce yararlı ve zararlı olmak üzere sonra da dini ve dini olmayan ilimler olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Sonra da her bir ilimin din karşısındaki tutumundan bahsetmektedir. Buna göre o büyü, felsefe, derin kelam bilgisi, İslam mezhepleri, astroloji, tabiat felsefesi ve metafizik gibi ilimlerle detaylı düzeyde meşgul olmayı çok iyi bulmamaktadır. Fakat Saçaklızade’nin bu ilimleri tahsil etmenin uygun olup olmayışı gibi konulardaki görüşlerini bölge, coğrafya, şart gibi koşullarla ilişkilendirdiği görülmektedir.
Saçaklızâde mantık ilmiyle meşgul olmayı ise filozofların inançlarından arındırılmış ve aklın kurallarından bahseden bir ilim olması itibariyle önemli bulmaktadır. Saçaklızade her bir ilmin literatürünü iktisar, iktisat ve istiksa mertebelerine göre değerlendirmekte ve öğrenciler için ikinci mertebenin uygunluğundan söz etmektedir. Bunların en üstünde ise derinleşmenin (tebahhur) bulunduğunu ifade etmektedir. Geniş bir yekûn olan eserlerinin bir kısmı ise şunlardır:
A) Kur’an İlimleri ve Tefsir. 1. Tefsîru sûreti’l-Kehf. 2. Risâle fi’l-âyâti’l-müteşâbihât 3. Risâle fi’t-tenzîhât fî teʾyîdi’l-âyâti’l-müteşâbihât. 4. Cühdü’l-muḳıl (mine’t-tecvîd)
B) Kelâm. 1. Neşrü’ṭ-Ṭavâliʿ (Kahire 1342). 2. Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi’l-ʿAḳāʾidi’n-Nesefiyye.
C) Mantık, Cedel ve Münazara. 1. Taḳrîrü’l-ḳavânîni’l-mütedâvile min ʿilmi’l-münâẓara. 2. Şerḥu’r-Risâleti’s-Semerḳandiyye.
D) Fıkıh. 1. Teshîlü’l-ferâʾiż. Müellif bu eserini el-Eshel. 2. Risâle fî ẕemmi’d-duḫân (Brockelmann, GAL, II, 487; Özcan, I, 64). 3. Risâletü’t-teġannî (ve’l-mûsîḳī).
E) İlimler Tasnifi. Tertîbü’l-ʿulûm.
F) Tasavvuf ve Ahlâk. 1. Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi Dîbâceti’ṭ-Ṭarîḳati’l-Muḥammediyye. 2. Risâle fi’r-raḳṣ (fî rakṣi’ẕ-ẕikr) ve’d-deverân. 3. Mecmûʿatü eẕkâr ve edʿiye. 4. Naṣâʾiḥ.
Velûd bir âlim portresi çizen Saçaklızâde’nin Maraş’ta 1145 (1732) yılında vefat ettiği, kabrinin de şehrin Şeyh Âdil (halk arasında Şahadil) Mezarlığı’nda bulunduğu kabul edilir. Vefatına “eş-Şeyh Saçaklî” ve “Tâcü’l-mürşidîn” gibi ibarelerle tarih düşürülmüştür. Ancak bazı kaynaklarda, onun irşad amacıyla Kilis’e giderken Gaziantep yakınlarında vefat edip şehrin Saçaklıtepesi denilen mevkiine defnedildiği kaydedilmektedir. Mezarının Üsküdar’da olduğuna dair bilginin bir zühul eseri olması gerekir. Ölümü için 1150 (1737), 1154 (1741) ve 1155 gibi tarihler de verilmektedir.
Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi; İslam Düşünce Atlası.