Kıssa-ı Anter, Arap edebiyatının önemli kahramanlık ve aşk destanlarından Sîretü'l-Anter'in 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmed'in emriyle Osmanlıcaya çevrilmiş bir versiyonudur. Anter bin Şeddâd'ın hayatını konu alan eser, kölelik, aşk, cesaret gibi evrensel temaları işlerken Türk edebiyatına da büyük etkisi olmuştur.

Kısa-ı Anter, Arap edebiyatının en önemli kahramanlık ve aşk destanlarından biri olan Sîretü'l-Anter'in 15. yüzyıl sonlarında Fatih Sultan Mehmed'in emriyle Osmanlıca tercümesidir. Arap edebiyatının önde gelen isimlerinden olan Anter bin Şeddâd'ın hayatı etrafında şekillenen bu epik hikâye, Arap toplumunda kölelik, özgürlük, aşk, cesaret, mertlik, sadakat ve ihanet gibi temaları ele alıyor.

Kıssa-ı Anter, Türk edebiyatında Battalname, Saltukname ve Danişmendname gibi kahramanlık hikâyeleri geleneğine benzerlik gösterir. Anter'in sıra dışı kişiliği, savaşlardaki üstün başarıları ve imkânsız aşkı Able'ye olan bağlılığı, Türk okuyucusunun da alakasını çekmiş ve bu eseri yüzyıllar boyunca dikkate değer kılmış, hatta halk edebiyatında bile izleri görülmüştür.

Eserin incelemesi ve nüshaları

Dr. Muhammed İkbâl Güler tarafından geniş bir inceleme ve dizin ile beraber hazırlanan bu çalışma Osmanlıca Türkçesi ile yayına sunulmuştur. Arapça metinlerin tercümeleri ise Dr. Abdulcevad Hardan, Dr. Muharrem Ertaş ve Uzm. Mehmet Bilir tarafından yapılmıştır.

Bu çalışma, Kıssa-ı Anter'in bugüne kadar tespit edilen 36 nüshasının incelenmesi ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde bulunan H. 1145 yer numaralı nüshanın birinci cildinin tenkitli metninin oluşturulması üzerine kuruludur.

Kıssa-ı Anter'in farklı nüshaları, manzum kısımların dilinin Arapça veya Türkçe oluşu, içerikteki eksiklikler veya ilaveler, hattatların imlâ farklılıkları ve metin içi unsurlar (temellük kayıtları, kırâat kayıtları, sahh kayıtları vb.) açısından çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik, eserin zaman içinde geçirdiği değişim ve dönüşümleri yansıtırken aynı zamanda Türk coğrafyasında yayılımı ve okuma kültürü hakkında da önemli ipuçları sunar.

Tespit edilen nüshalar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda üç farklı takım ortaya çıkmıştır:

1- Fatih Sultan Mehmed'in Emriyle 1477 Yılında Tamamlanan Üç Ciltlik Tercüme: Bu takım, çalışmanın esasını oluşturur ve mütercimi bilinmemektedir. Bu tercümenin öncesinde Kıssa-ı Anter'in Türkçe versiyonunun varlığı, eserin birinci cildinin mukaddimesinde belirtilmiştir.

2- 1477 Yılından Önce Yapılmış Yedi Ciltlik Tercüme: Bu takımın da mütercimi bilinmemekte, eserin ikinci cildinin 1477 öncesine ait olduğu düşünülmektedir.

3- Selîmî'nin Anter-nâme Tercümesi: Mütercimi belli olan tek takım budur. Selîmî hakkında elimizde mahlasından başka bir bilgi bulunmamaktadır.

Yapılan incelemeler, üç ciltlik tercümenin daha önceki yedi ciltlik tercümeden yararlanarak oluşturulduğu kanaatine ulaşılmıştır.

Kıssa-ı Anter'in mütercimi ve yazıldığı dönem

Elde var olan nüshalardan hareketle Kıssa-ı Anter'i Türkçeye çeviren kişinin kimliğini kesin olarak belirlemek mümkün değildir. Tarama Sözlüğü'nde, üç ciltlik tercümenin ikinci cildi olan A. 3114 yer numaralı nüshadan yola çıkarak eserin, 14. yüzyıl âlimlerinden Erzurumlu Yusuf oğlu Mustafa Darir tarafından çevrildiği tahmininde bulunulmaktadır. Ancak bu tahmin, eserde geçen ve yukarıda da belirtilen tarihlerle çelişmektedir. Bunun sebebi ise sözlük ekibi tarafından üç ciltlik tercümenin birinci cildi olan H. 1145 yer numaralı nüshanın incelenmemiş olmasıdır.

Her iki tercümenin (üç ciltlik ve yedi ciltlik) ortaklık göstermesi ve mukaddimede geçen ifadeler, eserin kaynağının 14. yüzyıla kadar gidebileceğini düşündürmektedir. Ancak 1477 yılına ait tercüme ile Kadı Darir arasında bir bağ kurmak için eldeki veriler yetersizdir.

Kıssa-ı Anter'in olay örgüsü

Kıssa-ı Anter'in birinci cildi, Anter'in doğumundan önceki dönemi kapsayan geniş bir tarihi arka plan sunarak başlar. Bu kısımda Hz. Nuh'un oğullarından Hz. İbrahim'e, Hz. İbrahim'den Hz. İsmail'e ve onun soyundan gelen Arap kabilelerine kadar uzanan bir soyağacı anlatılır. Bu soyağacının akabinde Anter'in babası Züheyr bin Cezime'nin hikâyesine geçilir. Züheyr'in vefatının ardından eserin asıl kahramanı Anter bin Şeddâd'ın doğuşu ve çocukluğu anlatılır.

Bu bölümde Anter'in köle annesi Zebîbe'den doğması, ırkından dolayı uğradığı ayrımcılık, babasının onu reddetmesi, güzelliği ve asaletiyle dillere destan Able'ye olan aşkı ve özgürlüğüne kavuşmak için verdiği mücadeleler ele alınır.

Eserin bu kısmında şunlar dikkat çeker:

Anter, köle olarak doğmasından dolayı ve toplumda maruz kaldığı haksızlıklar sebebiyle sürekli bir iç çatışma yaşar. Özgürlüğüne kavuşmak ve sevgilisine layık bir damat olabilmek için büyük mücadeleler verir. Anter'in amcasının kızı Able'ye olan aşkı, eserin temelini oluşturan unsurlardandır. Bu aşk, Anter'in cesaretini, fedakarlığını ve şiir yeteneğini besler. Anter, savaşlarda gösterdiği olağanüstü cesaret ve yetenekle adını Arabistan'da duyurur. Hem kendi kabilesi Benî Abs’i hem de diğer dost kabileleri sayısız tehlikeden kurtarır. Hikâyede yer yer ejderhalar, devler, cinler gibi doğaüstü varlıklar ve olaylara da rastlanmaktadır. Bu unsurlar, esere fantastik bir boyut katarken aynı zamanda dönemin inanç sistemi hakkında da bilgi verir.

Kısa-ı Anter'in konusu

Kitapta, hikâyenin kahramanı olan Anter bin Şeddâd'ın hayatı, Sîretü'l-Anter adlı Arapça eserin kökeni ve gelişimi, Kıssa-ı Anter'in Türkçe çeviri süreci ve eserin farklı nüshalarının karşılaştırmalı analizi ele alınır.

Osmanlıca Türkçesi ile yazılan bu eserde Adem, Nuh, İbrahim ve İsmail Peygamberlerin hikayelerinden, insanlığın yaratılışından ve Nuh Tufanı'ndan bahsedilir. Ardından Hz. İbrahim'in putperest bir toplumda tek Allah inancını yayma mücadelesi ve oğlu Hz. İsmail ile Mekke'ye yerleşip Kâbe’yi inşa etmeleri anlatılır. Bu kısım, Anter'in soyunun Hz. İsmail'e dayandığını ve Arap kabilelerinin kökenini açıklar.

Yine eserde Hz. İbrahim'in tebliği ve putları kırması, zalim hükümdar Nemrud'un öfkesini ve hikayesi ele alınır. Hz. İsmail'in evlenmesi ve çocuklarının çoğalmasıyla Arap kabilelerinin ortaya çıkışı anlatılır. Bu kabileler arasında zamanla iktidar mücadeleleri ve savaşlar yaşanır. İbrahim Peygamber'in kıssasından sonra, Anter'in soyunun tarihçesi anlatılır. Anter'in soyu, Adnân ve Kahtân kabilelerine dayanıyor. Bu kısımda, çeşitli Arap kabileleri ve liderleri hakkında bilgi veriliyor ve Anter'in doğduğu dönemdeki Arap toplum yapısı ve adetleri hakkında ipuçları sunuluyor. 6. yüzyılda Arabistan'da, Benî Abs kabilesinden olan Şeddâd, siyahî bir cariye olan Zebîbe ile birlikte oluyor ve Anter dünyaya geliyor. Anter, çocukluğundan itibaren olağanüstü güç ve yeteneklere sahip, cesur ve cüretkâr bir çocuk olarak tasvir ediliyor. Başlangıçta köle olarak muamele görüyor ancak yiğitliğiyle dikkat çekiyor ve 'Anter' lakabını alıyor.

Yine eserde Anter'in babası Züheyr'in cesareti, cömertliği ve savaşlardaki başarıları anlatılır. Züheyr, güçlü bir Arap lideri olarak tasvir edilir. Ancak kibirli ve gururlu yapısı, bazı hatalar yapmasına sebep olur. Züheyr'in sefere çıktığı bir sırada, Benî Gurâb kabilesi saldırır ve Tumâẓir'i esir alır. Züheyr, Tumâẓir'i kurtarır fakat bu esnada bir hileye kurban gider ve Tumâẓir ile evlenir. Bu evlilikten on oğlu olur. Anter'in annesi ise Züheyr'in Habeşli cariyesi olan Zebîbe'dir. Anter, melez olması sebebiyle toplumda ayrımcılığa maruz kalır ve babası tarafından reddedilir. Çocukluğundan itibaren büyük bir güç ve cesaret sergiler; ancak köle olması sebebiyle özgürlüğüne kavuşmak için mücadele etmek zorunda kalır. Bu sırada da Anter, amcasının kızı Able'ye âşık olur. Ancak hem köle olması hem de kabilesindeki bazı kişilerin düşmanlığı sebebiyle bu aşk imkânsız görünür. Anter, hem kendi kabilesi için hem de Able'ye layık bir damat olabilmek için pek çok savaşta yer alır. Benî Abs kabilesinin savaşlarında büyük kahramanlıklar gösterir. Düşman kabilelere karşı verdiği mücadelelerde sergilediği cesaret, strateji ve savaş yeteneğiyle ünlenir. Anter'in gösterdiği kahramanlıklar ve savaşlardaki başarısı, sonunda babası Şeddâd'ın onu oğulluğuna kabul etmesini sağlar. Ancak bu durum, kabile içinde yeni sorunlara yol açar ve Anter'in mücadelesi devam eder. Hikâyenin devamında ise Anter'in Able'ye kavuşmak için verdiği mücadeleler, düşmanlarıyla olan çatışmaları ve savaş meydanlarındaki destansı başarıları anlatılır.

Kitabın birinci cildinin sonunda, Anter, Able'ye kavuşmak için çıktığı zorlu yolculuktan dönüyor. Bu sırada, kabilesi Benî Kırâd, Anter'in yokluğunda düşman saldırısına uğruyor ve esir ediliyor. Anter, Able’yi ve kabilesini düşmandan kurtarmak için tekrar yola koyuluyor. Bu ilk cilt, Anter'in zorlu hayatının, aşkının ve maceralarının başlangıcını anlatıyor.

Anter bin Şeddâd’ın Able için yaptıkları

Soylu bir kızla evlenebilmek için özgürlüğünü ve Able'nin ailesinin rızasını kazanması gerekiyordu. Bu yüzden kahramanlıklarını Able'ye adayarak kendini ispatlamaya çalıştı. Anter bu sebepten kabilesini düşmanlardan korudu, sayısız savaşta büyük kahramanlıklar gösterdi. Bu savaşlarda sadece Able'yi düşünerek güç ve cesaret buldu. Able'nin babası, onu yıldırmak ve vazgeçirmek için imkânsız görevler verdi. Anter, bu görevleri bile tereddütsüz kabul etti ve üstesinden geldi.

Mesela Melik Munzir'in nadir ve değerli "Aṣâfîr" cinsinden develerini çalmak. Bu görev esnasında Yemen kralıyla, hatta bir aslanla mücadele etti ve sonunda develeri ele geçirdi. Kisrâ'nın sarayına kadar gidip orada dillere destan güreşçi Rüstem'i yendi. Bu olay, Anter'in şanını tüm Arap diyarına yaydı. Anter, Able'ye olan aşkını, yaşadığı zorlukları ve kahramanlıklarını anlatan etkileyici şiirler yazdı. Bu şiirler, Anter'in aşkının derinliğini ve edebi yeteneğinin gücünü gösteriyor.

Anter’in Able’ye yazdığı şiirler

“Aldatıcı vaatlerde bulunuyor günler; ama kesinlikle biliyorum ki bunlar yalan sözler.”

“Able’ye olan aşkım olmasaydı benim gibi birisi onlara boyun eğmezdi. Çünkü ormanların aslanları tilkilerle korkutulamaz.”

“Ey Able! Keşke hayalin gözümden boşanan kanlı gözyaşlarımı görmesi için beni gece vakti ziyaret etse.”

“Sana olan aşkım hakkı için tüm hasetçileri sindirip alçaltacağım ve kinlerinde boğacağım. Muradıma keskin kılıcımla ulaşacağım.”

“Ey sevgilim Able! Güzel sıfatlar, seni anlatmakta âciz kalır. Çünkü sen bütün güzelliklerin sahibisin.”

“Dudaklarının aralığından görülen dişlerin, ipe dizili muhteşem incilere benzerken onları dağınık, sıradan basit incilere nasıl benzetebilirim?”

“Yüzünün nuruyla yolumu bulurum. Saçının siyahlığında ise kaybolurum.”

“Peçenin altında bahçelerin kırmızı gülleri gibi al yanakların ve onları koruyan ok gibi bakışların var.”

“Tüm yiğitlerin önünde zelil olduğu hırçın aslan gibi bir yiğit, savaş günü hak, sabır ve sebatla, batıla galip gelir.”

“Ey Able! Ardında bıraktığın yerlerin benim nezdimde kıymeti yoktur. Viranelere karşı şiirlerimi söylerim; ama hakikatte senin içindir tüm sözlerim.”

Able'nin Anter'e karşılığı

Başlangıçta Able, Anter'in ona olan aşkını bilmesine rağmen, onunla alay ediyor ve toplumdaki statü farkını yüzüne vuruyordu. Bu davranışların, toplum baskısı ve babasının etkisi sebep oluyordu. Fakat Anter, kabilesini koruduğu ve Able'yi tehlikelerden kurtardığı her seferinde, Able onun kahramanlıklarına ve cesaretine hayran kalıyordu. Able, Anter'in yazdığı şiirleri dinliyor ve onun güzel sözlerine, edebi kabiliyetine hayranlık duyuyordu. Bu şiirler, aralarındaki mesafeyi bir nebze olsun kapatıyordu. Hatta Anter'in Irak'a gittiği dönemde, Able onun yokluğundan acı çekiyordu. Able, Amâre adlı bir beye zorla evlendirilmek istendiğinde, Able buna şiddetle karşı çıkmış ve Anter'in onu kurtarmasını dilemişti. Anter'in kendine olan güvenini sarsmak isteyen kişilere karşı çıkarak, onu savunmuş ve destekleyen sözler söylemişti. Able, Anter'in tehlikede olduğunu öğrendiğinde, gizlice ona haber göndererek hayatını kurtarmasına yardımcı olmuştu. Fakat babası ve toplumun baskısı sebebiyle Anter’e olan aşkını çok belli edemiyordu.

Anter'in aşkı, Leyla ile Mecnun ve Romeo ile Juliet

Anter'in Able’ye olan aşkı, dünya edebiyatında farklı kültürlerden ve dönemlerden birçok aşk hikayesine benzerlikler taşıyor.

Mesela Romeo ve Juliet’te olduğu gibi. Her iki aşk da ailelerin düşmanlığına rağmen yeşeriyor ve toplum tarafından engelleniyor. Hem Anter hem de Romeo, aşkı uğruna büyük fedakarlıklarda bulunuyor ve tehlikelere atılıyor. Her iki aşk da trajik bir şekilde sona eriyor. Anter'in aşkı Able'yi kazanma ve sosyal statüsünü yükseltme çabasıyla bağlantılı iken Romeo ve Juliet'in aşkı daha çok saf ve idealist bir yapıya sahip.

Leyla ile Mecnun’da her iki aşk da imkânsız aşk örnekleri olarak kabul edilir ve iki âşık da kavuşamamanın hasretiyle yanıp tutuşuyor. Hem Anter hem de Mecnun, aşklarını şiirlerle dile getiriyor ve Able ve Leyla, şiirlerde idealize ediliyor. Anter, Able'ye kavuşmak için aktif bir mücadele veriyor, savaşlar yapıyor ve tehlikeli görevler üstleniyor. Mecnun ise daha edilgen ve içe dönük bir karakter sergiliyor. Ve Leyla aşkından Mevla aşkına geçiş yapıyor. Haliyle Anter'in aşkı Able'ye ulaşma arzusuyla birlikte sosyal statüsünü yükseltme hedefine yönelikken Mecnun'un aşkı tamamen manevi ve kutsal bir boyut kazanıyor.

Kerem ile Aslı’da ise her iki aşk da toplumun sınıf ayrımına takılıyor ve engellerle dolu bir yolculuğa dönüşüyor. Hem Anter hem de Kerem, aşkı uğruna toplumla ve hatta doğaüstü güçlerle mücadele ediyor. Anter'in mücadelesinde bireysel kahramanlıklar daha ön planda. Kerem ise daha çok ruhî ve tasavvufî bir yolculuk yaşıyor.

Eserin önemi

Kıssa-ı Anter, Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Eser, Türk kültürüne 15. yüzyıldan önce girmiş, sözlü ve yazılı olarak yayılmış ve klasik Türk edebiyatından halk edebiyatına kadar pek çok eserde izlerini bırakmıştır.

Kıssa-ı Anter'in öne çıkan özellikleri:

Türkçenin ilk çeviri eleştirisi: Eserin birinci cildinin mukaddimesinde, mütercim tarafından daha önceki Türkçe çevirilerin eleştirisi yapılmış ve kendi çeviri yöntemine dair bilgiler verilmiştir. Bu metin, Türkçenin bilinen ilk çeviri eleştirisi olması açısından büyük önem taşır.

Dil hazinesi: Geniş hacmi ve zengin kelime hazinesiyle Kıssa-ı Anter, 15. yüzyıl Türkçesinin özelliklerini incelemek için önemli bir kaynaktır.

Okuma kültürüne ışık tutması: Nüshalardaki kırâat, temellük ve diğer kayıtlar, eserin Osmanlı toplumunda geniş bir okuyucu kitlesi tarafından sevildiğini ve benimsendiğini göstermektedir.

Evrensel temalar: Eserin ele aldığı kölelik, özgürlük, aşk, cesaret, sadakat ve ihanet gibi evrensel temalar, Kıssa-ı Anter'in zamansız ve kültürel sınırları aşan bir eser olduğunu gösterir.

Sonuç

Nasıl ki, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı veya Romeo ile Juliet destanlarının insana verdiği birçok ders varsa Anter ile Able’nin de okuyucuya verdiği birçok ders var. Anter, bu destanda hem ihtiraslıdır hem vefalıdır. Hem inatçıdır hem merhametlidir. Birçok seciyeyi kendisinde taşıyan Anter, bununla insanın ne kadar acayip bir yaratık olduğunu göstermesinin yanında, her ne kadar Herkül gibi olsa da insanın acziyetini de gözler önüne seriyor. Şehvet, kibir, intikam gibi duyguların işlendiği destanda Anter hepsinin arasında gidip geliyor. İnsan da böyle değil midir, nefsinin peşine düştüğü yerde ruhunun tüm güzelliklerini kaybeder. Ruhunun peşine düştüğü yerde ise zorluklarla felah bulur. Destanda adeta her insanın, farklı bir ruha ve kişiliğe sahip olduğu ve bunun da tarihin ve toplumun bir yansıması üzerinden gösterilir. Burada sadece Anter yoktur. O toplumun tüm yaşayanları vardır. Onların duygu ve düşünceleri, tavır ve edaları söz konusudur. Anter'in tüm zorluklara karşı gösterdiği sabır, cesaret ve direniş, inancın gücünün bir örneğidir. Anter'in Allah'a olan güveni ve O'nun yardımına inancı, onu her zorlukları aşmaya götüren en büyük etkendir. Bu destandan öğreniyoruz ki, zulüm ve kötülük, asla karşılıksız kalmaz. Eserde denildiği gibi “İnsan, gücünü kötüye kullanan, zulüm eden bir varlık olabilir. Ancak, bu, onu tanrı yapmaz.” Anter Destanı, insan doğasını açıkça ele alırken, aynı zamanda Allah'ın adaleti ve rahmetine olan inancın insana vereceği gücü ve umudun önemini vurgular. Kitap, bu konular üzerinde derin düşünmeye sebep olan bir ibret ve ders kaynağı niteliğindedir.

Eser hakkında birkaç not

Kıssa-ı Anter, sadece Anter bin Şeddâd'ın hayatını anlatan bir kahramanlık destanı değil, aynı zamanda Arap toplumunun gelenek, görenek, değer yargıları, inanç sistemi ve edebiyat anlayışı hakkında da önemli bilgiler sunan zengin bir kaynaktır.

Eserin geniş hacmi, farklı nüshalardaki çeşitlilik ve içerdiği zengin muhteva, bu eserin Türk edebiyatı ve kültürü açısından taşıdığı önemi gözler önüne sermektedir.

Kıssa-ı Anter'in varlığından ve tarihinden bahseden birkaç kaynak dışında Türkiye'de yeterince akademik ilgi görmemiştir. Kıssa-ı Anter, özellikle metin tenkidi, tema analizi karşılaştırmalı edebiyat ve tarihsel bağlamda derinlemesine incelenmesi ve tenkit edilmesi gereken bir eserdir. Ayrıca daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşabilmesi için Kıssa-ı Anter'in tam metninin sadeleştirilerek yayımlanması önemli bir adım olacaktır. Şahsen, Kıssa-ı Anter'in tamamının günümüz okuruna ulaştırılmasının, Türk edebiyat tarihine ve kültürüne paha biçilmez bakış açısı ve zengin bir kültür sağlayacağına inanıyorum.

Sîretü'l-Anter, Batı dünyasında da biliniyor ve özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda büyük alaka görmüştür. Hikâyenin Arap dünyasındaki önemi ve alakası, oryantalistlerin dikkatini çekmiş ve Fransızca ve İngilizceye çeşitli çevirileri yapılmıştır. Hatta Batılılar, Anter hikayesini kendi edebi ve sanatsal çalışmalarında da kullanmışlardır.

Sîretü'l-Anter'in önemli bir kısmı, 18. ve 19. yüzyıllarda Fransızca ve İngilizceye tercüme edilmiştir. Mesela Terrick Hamilton'un Antar, A Bedoueen Romance (1819-1820) adlı üç ciltlik İngilizce çevirisi, Batı'da esere olan ilgiyi artıran önemli çalışmalardan biridir.

Anter hikayesi, müzisyenleri ve tiyatrocuları da tesiri altında bırakmıştır. Rimsky-Korsakov'un 1874'te bestelediği Antar adlı senfonik şiir, eserin müzik alanındaki yansımalarından biridir.

Şukrî Gânim'in 1910'da Odéon Tiyatrosu'nda sahneye koyduğu Antar oyunu, eserin tiyatroya uyarlanmış halidir. Hatta ilginçtir, hikâyenin tesiri zamanla “Anter” adını Avrupa'da bir markaya dönüştürmüştür. 1926 yılında kurulan bir Fransız yağ şirketi, "Antar" ismini kullanmıştır. 1940'larda İngiliz ordusu için üretilen bir tank taşıyıcısına "Antar" adı verilmiştir. Ancak Kıssa-ı Anter'in Osmanlıcadan doğrudan Batı dillerine yapılan bir çevirisine henüz rastlanmamıştır.

Aylık Baran Dergisi 28. Sayı, Haziran 2024