Dünya görüşü/ideoloji olarak, çağımızda sosyal, siyasî, hukukî, ahlâkî vs. mevzuları İslâm’a nisbetle bütünlemeliyiz. Bu açıdan, ortaya koyduğu bütüncül dünya görüşü ile İslâm tefekkürünün merkezî şahsiyeti Necip Fazıl olmaktadır.
Eşya ve hâdiselere bakışımız dünya görüşü ile ilgilidir. Müslümanca bir bakış için ise sadece namaz kılmak-oruç tutmak yeterli değil, bunun düşünce planında sistemleşmesi gereklidir. Dünya görüşü/ideoloji olarak, çağımızda sosyal, siyasî, hukukî, ahlâkî vs. mevzuları İslâm’a nisbetle bütünlemeliyiz. Bu açıdan, ortaya koyduğu bütüncül dünya görüşü ile İslâm tefekkürünün merkezî şahsiyeti Necip Fazıl olmaktadır. O, Büyük Doğu İdeolojisi ile hem gelenekle bağımızı kurup hem çağımızın meselelerine çözümler sunarak yepyeni bir sistemle tezahür etmiştir. Ehl-i sünnet anlayışına ve tasavvuf yoluna sımsıkı bağlı olarak, çağımızın sapkın anlayışlarına karşı da düşünce dünyamızı billurlaştırmıştır. Sadece fikirlerini ifade etmemiş, aksiyona da geçmiş, bu uğurda her türlü bedeli ödemiştir. Onun hayatında ve ideolojisinde, “İman ve Aksiyon” ayrılmaz bir bütündür. Daha sonra bu isimle kitaplaşan bir konferansında da bu husus görülür. Demek ki insan ve toplum meselelerinin halli davasında, sosyal ve siyasî bir rejim teklifi olarak Büyük Doğu İdeali her Müslüman için vazgeçilmezdir.
Necip Fazıl bir İslâm âlimi değil, bir İslâm düşünürüdür. O, ilmi de kapsayıcı olan tefekkür ve hikmette zirve bir şahsiyettir. İlim-irfan ilişkisi açısından şu noktayı belirtmekte fayda var. Mâlum olduğu üzere hikmet; ilim, amel ve irfan (mârifet) kademesiyle, bütün bunların muhassalası şeklinde oluşur. Hikmet, daha derinlikli oluş demektir. Allah Kur’an’da, “Hikmet verilenler.” (Bakara Sûresi, 2/269) buyuruyor. Kur’an’ın ilk davet dili, hikmet dilidir.
Hikmet, varlığın hakikatini bilme, güzel ve isabetli işler yapma demektir. Kâinatın Efendisi, “Şiirin bazısı vardır ki hikmettir.” diye buyuruyor. Şiir, şuur, şiar ve meşar kelimeleri de aynı köktendir. Hikmet, ilmin ahlâk ile yoğurulması, ruh ve dinamizm kazanıp bir kıvama gelmesi demektir. İmam Gazâlî’nin, formel hâle gelen dinî ilimleri tasavvuftan aldığı ruhla yeniden canlandırması gibi. Bunun için, “Ârif, âlimden üstündür.” denmiştir. Zira birinde sadece ilim var, diğerinde ise ilim ile beraber irfan ve ahlâk var. Günümüzde ise din eğitimi dahil sadece ilim ve aklı önceleyen, o da Dekartçı-Kartezyen bir anlayışta bir eğitim söz konusu olup hikmet ve irfan dışlanmaktadır. (1)
“Mutlak Ölçüler” karşısında doğru duruş ve doğru anlayış, İslâm’a muhatap anlayış demek olup bu da sistemli bakış (ideolojik bütünlük) ve sisteme bağlılık demektir. Tefekkür ve hikmet mevzuu bu açıdan önemlidir. Anlama ile anlayış farkında olduğu gibi; ilkinde sadece akıl, ikincisinde ise akıl yanında ruh ön plandadır. İçselleştirilmiş bilgi irfan ve hikmet hâline gelir ve denge bulunur. Aksi hâlde ifrat ve tefrit kutuplara düşülür. Ilımlı/liberal İslâm veya sosyalist/antikapitalist Müslüman gibi durumlar söz konusu olur. Böyle durumlarda zâhir-bâtın dengesi de kaybolur. Selefî-Vehhâbî zihniyette olduğu gibi. Ayrıca, sistemli bir fikirden hareket edilmediği zaman bütüncül anlayış olamayacağı için körün fili tarifi gibi parça mevzularda kaybolma olur. Müslümanların emekleri de bir havuzda toplanamaz. Sezai Karakoç, “Büyük Doğu” başlıklı yazısında, “Büyük Doğu’yu sadece bir dergi zannedenler, aldanır. Büyük Doğu bir mekteptir.” der ve Büyük Doğu’yu “düşünce, edebiyat ve aksiyon alanında İslâm idealinin kurucusu” olarak işaretler. Yine aynı yazıda Karakoç, “Eğer Büyük Doğu sağ hareketin merkezinde düzenleyici rolünü yapmamış olsaydı, şimdi siz ne korkunç bir inanç ve iddia kargaşalığının, anarşinin içinde kalmış olacaktık, bir düşününüz.” (2) der.
Tefekkür önemli dedik. Öyle ki tefekkür, ilimden önce gelir ve ilmi de içine alır. Tefekkür olmadan ilim yapılamaz. Aksi hâlde yapılan ilim mâlumat yığınına döner. Hangi dünya görüşüne göre ilim yapıldığı da mühimdir. Nasıl ki hükümetin toplumda düzenleyici rolü varsa, ilimler arasında da hikemiyatın rolü öyledir. Şu noktayı da belirtelim ki bizde hikmet, Kur’an’da işaretlenen ve peygamberlere verilen hikmettir. Felsefenin hikmet sevgisi ise “hikmet için hikmet”tir; biz ise “Allah için hikmet”i severiz.
Hikmet mevzuuna bir misal verelim. “Namaz nasıl kılınır?” sorusu, “nasıl” davası olup fıkhın alanıyla ilgilidir. “Namaz niçin kılınır?” sorusu ise “niçin” davası olup hikmet ve irfan alanı ile ilgilidir. Bunun disiplinine ise hikemiyat denir. Çağımızda en çok sorulan soru ise “niçin” sorusudur ve bu da hikmeti gerekli kılar. İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu, “yürüyen Büyük Doğu” olarak onun “niçin” kanatları olurken, hikemiyat alanının da kurucusu ve bu isimde de temel bir eseri bulunur. (3) Necip Fazıl’ın hakikatini gözler önüne seren ve onun hakkında, “İslâm’a muhatap anlayışın dünya görüşünü örgüleştiren adam” tesbitini yapan da odur.
Necip Fazıl’ın baş eseri olan İdeolocya Örgüsü, bir dünya görüşünün nasıl’ı ağırlıklı olarak niçin’ini de cevaplar. Bu eser, İslâm’ın emirlerindeki hikmetleri de çok güzel bir şekilde çerçevelemiş ve hikmet-i teşrîye bir misal olmuştur. Üstad Necip Fazıl, yıllar önce (7.4.1977) din eğitimi camiasına verdiği bir hitabede ise ilmin maksadına (hikmet) işaretle ilim ehline şöyle uyarıda bulunur:
“Vecdsiz ilim ve ilimsiz vecdden Allah’a sığınınız! Bilhassa hakikat avcılığı demek olan ilmin, donuk ve dondurucu akla bitişik, yanık ve yandırıcı kalbine mâlik olun!.. Tapusu kimin üzerine çıkarılırsa çıkarılsın, İmâm-ı Âzam’ın evi demek olan tahsil çatınızın cephe duvarına şu düsturu yazın: “İmâm-ı Âzam’ın aklıyla bir arada kalbine giden yol üzerindeyiz!” (4)
Necip Fazıl bir müteffekkir olmasına rağmen eserlerinde gördüğümüz üzere onda kuvvetli bir ilim hamulesi vardır. Ancak ilim onda süzülmüş ve hikmet hâline dönmüştür. Genelde Osmanlıca kaynaklardan ve mürşidi Esseyyid Abdülhâkîm Arvâsî Hazretleri’nden aldığı ilmî birikimi ile özlü eserler vermiştir. Tabii ki ondaki entelektüel seviye yanında Allah’ın lütfu olan vehbî ilim vasfını da hatırlatalım. Bunlara birkaç misal verelim: Fıkıh da içinde olmak üzere bir siyer-i nebî eseri olan Çöle İnen Nur yanında, fıkıh-tasavvuf ve kelâm gibi İslâmî ilimlerden süzülme olan İmân ve İslâm Atlası ve Batı’yı kritik ederek kaleme aldığı Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu eserlerini sayabiliriz. Ayrıca onun, kelâm ve mezhepler tarihini iyice süzdüğü ve günümüzdeki sapkın akımların da kritiğini yaptığı, alt başlığı Arınma Çağında İslâm olan Doğru Yolun Sapık Kolları eserini de zikredelim.
Necip Fazıl, varlık ve oluşun “en evvel ve en üstün”ü olarak nitelediği Allah Resûlü’ne çokça vurgu yapar ve O’nun hadislerini de hikmet boyutuyla ideolojisinde işler. Nur Harmanı eserinin tamamı ile İman ve İslâm Atlası eserindeki “Hadislerle Dünya Nizamı” bölümü buna misal verilebilir. Ayrıca başka eserlerinde de hadisler işlenmiştir. O, hadislerin günümüzde anlaşılması ve tatbiki olarak, içtimaî ve ahlâkî boyutlarına dikkat çekmiş, edebî, estetik ve diyalektik bir dil ile yorumlamıştır. Bu da ondaki tefekkür ve hikmet derinliğine ve çağımızın meselelerine İslâm’ı tatbik aksiyonuna bir misaldir. Zaten hadis, hikmet demektir.
Necip Fazıl, medeniyet geleneğimizin yeniden inşası için sistem kurucu bir mütefekkir-hakîmdir. Yaşamaya değer hayat için Büyük Doğu ile siyasî bir düzen teklif edendir. O, Büyük Doğu İdeolojisi ile aynı zamanda İslâm âlemini de kapsayıcı olacak şekilde çağımızda gerekli fikirler manzumesini çizmiştir. Ona dayanmadan yapılacak çalışmalar projesiz bina yapmaya benzer ki böyle bir durum sistem bütünlüğünden yoksun ve gecekondu misali olur. İslâm ümmetini Batı’dan esen sert rüzgârlara karşı koruyucu olan (hâlen İslâmcı- Batıcı kavgası içinde olduğumuz unutulmamalıdır) ve İslâm’ı hayata tatbik için gereken fikirler manzumesi sunan Büyük Doğu İdeolojisinin özümsenmesi, doğru düşünce ve doğru hareket için şarttır. Zira insan ve toplum meselelerinin halli davasında bir küll (bütün) fikrimiz olmalıdır. “Büyük Doğu İdeali”, tek zerresini feda etmeksizin İslâm’a yol açmanın sistemidir. (5) Büyük Doğu, aynı zamanda iman ve aksiyon mihrakımızdır.
Dipnotlar
1. Bu hususta bkz. Tahsin Görgün, İslam Modernizm ve Batılılaşma, Tire Kitap Yayınları, İstanbul, 2021.
2. Sezai Karakoç, Sütun, Diriliş Yayınları, İstanbul, 2019, s. 127-128.
3. Bkz. Salih Mirzabeyoğlu, Hikemiyat, İbda Yayınları, İstanbul, 2016.
4. Necip Fazıl Kısakürek, Rapor 3, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1977, s. 57.
5. Necip Fazıl Kısakürek, Rapor 4, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1979, s. 15.
Aylık Baran Dergisi 18. Sayı, Ağustos 2023