Geçtiğimiz yazımızda İran’ın Suriye politikasına değinmiştik. Bu politikanın tarihî sürecini ele alırken İran-Suriye ilişkilerinin istikrarlı müttefiklik olarak görülebileceğini belirtmiştik. Aslında İran tüm Orta Doğu’da Suriye dışında devlet olarak bir müttefik bulamamış ve devlet dışı aktörlerle ilişki geliştirme stratejisine yönelmiştir. Bu yazımızda İran’ın Suriye içerisindeki yayılışını, özellikle Suriye İç Savaşı boyunca bölgede yayılmaya çalışmasını inceleyeceğiz.
İran’ın Bölgedeki Askerî Varlığı
İran, Molla Devrimi sonrasında, İslam milleti içerisinde Ehl-i Sünnet ana omurgaya karşı bir denge unsuru yapılmak istenmiştir. Batı’nın bu stratejisine uygun araçlar geliştiren İran, özellikle işgal dönemlerini bir fırsat olarak görmüştür. Bir önceki cumhurbaşkanları Mahmut Ahmedinejat’ın “Biz Afganistan’da Amerika’ya yardım ettik. Sonra Irak’ta yardım ettik. Buna rağmen G. Bush kibirlenip bizi kötülüklerin şer odağı olarak suçluyor.” çıkışı, yine eski cumhurbaşkanlarından Muhammed Hatemi’nin “Biz olmasaydık ne ABD, ne de İngiltere Irak'ı işgal edebilirdi, biz yolu açmasaydık oraya giremezlerdi.” sözleri İran’ın işgal dönemleri stratejilerini açıklamak için yeterlidir. Suriye Devrimi’nin başlangıcından beri Esed rejimine hamilik yapan İran, rejimin düşmesini engelleyen ana aktörlerden biri olmuştur. İran’ın, Suriye’yi kendisi için “ABD-İsrail tehdidine karşı ileri bir savunma hattı, Şii Hilalinin önemli bir parçası, Direniş Ekseni’nin altın halkası ve İran-Hizbullah arasında bir köprü” olarak gördüğünü belirtmiştik. Gerçekte İran, Hizbullah üzerinden de Lübnan devletinde etkisini oldukça güçlendirmiştir. Bu durum kendileri için Akdeniz’e bir kapı açılmasını sağlamıştır. Lübnan/Akdeniz ile kara bağlantısını sağlayan Irak zaten Amerika işgaliyle İran’a sunulmuştur.
Suriye’de ise iç savaşın çok öncesinde, Şam merkezli muhtelif bölgelerde binlerce asker konuşlandıran İran, Suriye iç savaşını yine bir fırsat olarak değerlendirmiştir. İran, etkisini koruyabilmek için Suriye iç savaşına Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü ile fiili müdahalede bulunmuştur. Sonrasında Lübnan Hizbullah’ını sahaya çekmiştir. Ayrıca 2012 yılında şebbihalardan kurduğu NDF ile rejim ordusuyla koordineli çalışan “Suriye Hizbullahı”nı kurmuştur. Halihazırda Suriye’de merkez yapılanmaları İran, Lübnan, Irak, Afganistan ve Pakistan olan gruplar: Liva el İmam el Hasan el Mucteba, Muhtar el Sakafi Tugayı, Ebu Fadl el Abbas Tugayı, Seraya el Cihad, İmam Hüseyin Tugayı, Esedullah el Galip Tugayı, Seraya el Muhtar, Yevm el Mev'ud Tugayı, Suriye Hizbullahı, El Galibun, Fevc el İmam el Hucce, Hareket el Nuceba-Liva el Hamd, Liva el Seyyide Rukiyye, Cunud el Mehdi, Ketaib el Sabirun, Liva el İmam el Bakır, Liva el İmam Zeynelabidin, Liva el İmam el Mehdi, Liva el Muammel, Liva Zülfikar, Seraya el Horasani, El Mukaveme el Vataniyye el Akaidiyye, Fevc Tedhul el Seri, Hizbullah Hareketi, Kuvvet el Rida, Fevc Seyyide Zeyneb, Asaib Ehl el Hak, Liva Esedullah el Galib , Ketaib İmam Ali, Ketaib Hizbullah, Bedir Örgütü, Ketaib Seyyid el Şuheda, Zeynebiyyun Tugayı, Fatımiyyun Tugayı, Liva el Kudüs, Filistin Kurtuluş Ordusu, Fetih el İntifada, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi - Genel Komutanlık, Kuvvet el Celil olarak sıralanabilir. İran’a bağlı olan bu gruplar işgal ettikleri bölgeleri Şiileştirme faaliyetlerinde oldukça etkilidirler.
Eğitim ve Misyonerlik Çalışmaları
İran, Suriye’deki demografik yapıyı mezhepsel olarak kendi lehine değiştirmek, Şia’yı tahkim etmek, Müslüman halkın özellikle çocukları ve gençlerini Şiileştirmek için “hizmet” adı altında bölgece ciddi çalışmalar yürütmektedir. İran’daki “Kültür ve İslâmî İrşad Bakanlığı”na bağlı yapılan bu çalışmalar kapsamında Şam merkezli 5 üniversite, 40’tan fazla özel Şii dini eğitim kurumu açılmıştır. Ülkenin muhtelif yerlerinde Şii eğitim müfredatlı 10 kadar lise faaliyete geçirilmek istenmiştir. Bu liselerden mezun olacak gençlere İran’da Üniversite eğitimi verilmesi amaçlanmaktadır. 2006 yılında Lazkiye’de açılan Resulul Azam Külliyesi genişletilerek külliyeye bağlı 7 okul ve 50 enstitü kurulmuştur. Suriye toprakları üzerinde 70’e yakın bölgede 500’ün üzerinde Hüseyniyye faaliyet göstermektedir. Daha çok işgal ettikleri bölgelerdeki Müslüman Mescidlerinin dönüştürülmesi ile açılan bu tapınaklar, Şii misyonerliğinin merkezi konumundadırlar. Yine Suriye genelinde onlarca Fars Kültür Merkezleri açılmıştır. Bu merkezlerde “Fars Dilini Sevenler” programları kapsamında Farsça eğitimi verilmekte, Fars dili yaygınlaştırılmaktadır. Tüm bu çalışmalara ek olarak yoksul bölgelerde halkın sempatisini kazanmak için ayni ve nakdi yardımlar yapılmaktadır. Kurumsal yapısını büyük ölçüde yitiren Suriye Devleti’nin bu çalışmalar üzerinde herhangi bir denetim imkânı yoktur.
Bu alanda ilginç bir örnek olarak Deyr ez Zor kenti üzerinde durmak isabetli olacaktır. Nüfusunun tamamı Müslüman olan bu şehirde molla devrimi sonrası İran ajanları misyonerlik çalışmalarına başlamıştır. Şia dininin bölgede yayılarak etkin hale getirilmeye çalışılması, süreç içerisinde “dolaylı işgal” veya “uzun vadeli işgal” halini almıştır. Bölge halkının cehaletinden ve yoksulluğundan faydalanıp, fakir köylerdeki insanlara aylık maaşlar bağlanmış, gençler içinse muta nikahı, para ve güç gibi araçlar kullanılmıştır. 2017’de şehir IŞİD kuşatmasından kurtarılmış, şehir merkezi ve kırsalına Şii milisler yerleştirilmiştir. Bundan sonra İran, ibadet için yeni binalar inşa etmiş ve Hz. Peygamber’in (s.a.s) sahabelerinin ismine sahip olan camilerin ismini değiştirmiştir. Hz. Ömer Camii'nin ismini Rıdvan Camisi yapması gibi. Bazı camiler ise yıllardır savaşın etkilerine maruz kalmış insanlara yardım ederek, Şia inancına sokulması için ofis olarak kullanılmaktadır. Halihazırda İran, okullarda Şia dini temelli müfredatla Müslüman çocuklarına yönelik misyonerlik çalışmalarını sürdürmektedir. Zaman zaman sosyal medyaya bu çocukların Sahâbe-i Kiram’a küfür ve hakaret videoları düşmektedir.
Son olarak, ilgilisine Tamer Badawi’nin “İran’ın Suriye’de demografik yapıyı değiştirme çabaları ve savaşın iktisadi boyutu” başlıklı çalışmasını tavsiye ederiz.
Baran Dergisi 736.Sayı