Machiavelli’nin Prens yahut Hükümdar isimleriyle tercüme edilen eseri, dünyada en çok bilinen kitaplar arasında yer almaktadır. Machiavelli’nin, Prens adlı eserinde “virtu” ve “fortuna” kavramları kullanılırken mevzu mefhumlar klasik anlamları dışında siyasi literatüre uyarlanıştır.

Virtu kelimesi Latince virtus’tan türetilmiştir. Virtus ise “erkeklik”, “erkeksilik” anlamına gelen “viril”, “virilite” gibi kelimelerin türediği Latince “vir” kökünden gelmektedir. Virtus, erkeksi bir güçtür. Fakat bu güç barbarlık belirtisi sayılan cesaretin tam zıttıdır. Virtù, bir disiplindir. Virtus sözcüğü, sadece başıboş bir erkeksi güce işaret etmez. Felsefede kullanılan anlamıyla erdeme karşılık gelir. Virtù, insanların kendi iradeleri dâhilinde harekete geçirebilecekleri güç, kabiliyet, cesaret gibi kişisel yeteneklerin tümünü ihtiva eden bir kavramdır. Ona göre Virtù, tarih boyunca değişmeden kalır. Bu haliyle, Machiavelli, erdemli olmak ile erdemli davranmanın sonuçları arasında bir dizi zorunluluğu siyasal olan ile düşünmektedir.  (Gülçin Sağır, Machiavelli ve İnsan Doğası Üzerine)

Prens’te “erdem” (virtu), ahlâki ya da dinî anlamın ötesinde bir mânâ taşımıştır. Erdem, bir amaca ulaşmak için uygun araçları kullanma kabiliyetidir; kişi bunu yaparken, elverişli “fırsat”tan yararlanabilmeli ve “talih”in (fortuna) olumsuz etkilerinin üstesinden gelebilmelidir. Dolayısıyla erdem kavramı güç, beceri, yetenek, kararlılık gibi anlamları da ihtiva eder. Cömertlik ve merhamet gibi erdemlere gelince; Machiavelli prensin yahut hükümdarın bunlara sahipmiş gibi görünmesi gerektiğini ama sırf erdem uğruna erdemli davranmanın prensliğe zarar verebileceğini belirtmiştir. Devletin yararına olacaksa prens acımasızlığa ve dürüst olmadığı düşünülen yollara başvurabilir.

Genel olarak, Prens’te talih (fortuna), insanların denetleyemediği bütün koşulları, özellikle de prensin başarısını ya da başarısızlığını doğrudan etkileyen zamanın niteliğini gösterir. Kişi talihi aşmaya çalışmaktan ziyade onunla yüzleşmeli ve mümkünse talihi kendi iradesine bağımlı kılmalıdır.

Virtu ve fortuna kavramları tanımları itibariyle ele alınacak olursa birbirlerinden oldukça farklı mânâlar ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda farklı alanlarda kullanılmaktalar. Ancak Machiavelli’nin ele alış tarzıyla bakarsak: Virtu “kabiliyet, yetenek, duruma göre şekil alabilme” ile fortuna “talihin yaver gitmesi ya da şartları kendi lehine kullanabilme yetisi” siyaset (iktidara kimin nasıl geldiği ve iktidarda nasıl kaldığıyla ilgili süreç) açısından ele alacak olursak çok yakın anlamlara gelmektedir. Bu iki kavram siyaset sanatında bir liderde aynı anda bulunursa, o zaman Machiavelli’nin de hayalini süsleyen “Cesare Borgia” gibi bir liderlik ortaya çıkmış olur.

Buradan Türk siyasi hayatına önemli etkileri olmuş üç lideri bu iki kavram etrafında ele alalım:

Birinci lider olarak Sultan II. Mahmut örneğini işleyelim. Kendisi Osmanlı soyuna mensuptur ve “babadan geçme” usulü ile sultan olmuştur. O, kendi iktidarını tehdit eden unsurları bölerek, yeri geldiğinde birbirine kırdırarak düşmanlarını yok etme esasına dayalı bir strateji izlemiştir. Dış dünyadaki modern gelişmeleri takip etmek suretiyle içerideki birçok ayrık sayılabilecek yapıyı bertaraf etmiştir. Kendisi hiç hesapta yokken Ayanların desteği alıp tahta geçmiştir. Daha sonrasında Yeniçerilerin desteğiyle Ayanların gücünü kırmıştır. Ulemanın ve kısmen halkın desteğini alıp Yeniçeriyi bertaraf etmiştir. Düzenini oturtunca kendisine tehdit olabilecek tüm unsurları dağıtmıştır. Yönetimde rakipsiz ve tehditsiz kaldıktan sonra da istediği değişiklikleri yapmıştır. Burada Sultan virtu kavramı açısından oldukça başarılı bir profil sergilemiştir; fortuna kavramı çerçevesinde değerlendirilebilecek şartları da haizdir.

İkinci olarak Mustafa Kemal’i incelediğimizde, fiziksel olarak liderlik vasfı olmamasına rağmen şahsi becerileri ile liderliğe yükselmiştir. Gerçekte kendisi şartları çok iyi okumuş ve ona göre tavır takınmıştır. Teşkilatçı ve nokta atışı hamle yapabilme kabiliyetiyle tutunabilmiştir. Geçirdiği sağlık sorunları ve diğer zorluklara rağmen pes etmemiştir. Savaş gibi çetin süreçleri şahsi istikbali ve yükselişi için acımasızca kullanmıştır. Liderliğe gidişi ve orda kalışı sürecinde en yakınındaki şahısları harcamaktan bazen de komplolarla diskalifiye etmekten geri kalmamıştır. Yani virtu kavramının Machiavellice ele alınışıyla bakarsak, bu kavram Mustafa Kemal’de ete kemiğe bürünmüş olur. Fortuna kavramı ekseninde inceleyecek olursak, Mustafa Kemal’in darbe yapıp iktidarı ele geçirdiği dönemde, savaş yorgunu ve perişan bir hükümet-halk varlığı söz konusudur. İktidarı ele geçirebilecek muhtemel rakip İttihat ve Terakki Cemiyeti savaş mağlubiyetiyle birlikte dağılmış, liderleri ülkeyi terk etmiştir. Padişah’ın Mustafa Kemal’i Anadolu’ya göndermesi ile meydan tamamen kendisine kalmıştır. Diğer yandan dış dünya da savaş yorgunudur, savaş sonrası toparlanma ve belli ideolojik sistemleri inşa etme meşguliyeti içerisindedir. İçerden ve dışarıdan rakipsiz ve tehditsiz kalan Mustafa Kemal’in iktidarı ele geçirme ve iktidarda kalma noktasında talihi yaver gitmiş, büyük avantaj elde etmiştir.

Son olarak Recep Tayyip Erdoğan’a bakalım. Kendisi Amerika’nın desteğini alıp demokratik seçimlerle iktidara gelmiştir. İktidara geldiğinde katı Kemalist oligarşi ve vesayete karşı mücadele etme potansiyeli sebebiyle halk tarafından da benimsenen bir lider olmuştur. Fetö’cüleri kullanarak askeri ve sivil bürokrasideki Kemalist vesayeti -bir süreliğine de olsa- ortadan kaldırdı. Çözüm süreciyle Kürtleri de yanına alan Erdoğan, arkasındaki güçlü halk desteğiyle karşılaştığı önemli tehlikeleri -Gezi olayları, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz gibi- kazasız atlattı. 2016 darbe girişimini sonrasında ise Milliyetçi ve Ulusalcı kesimi yeniden yanına alarak Fetö’cüleri devletten temizleme noktasında kullanmaya çalıştı. Bu sürecin içerisinde olmamız dolayısıyla neticesinin ne olacağını bilemiyoruz; fakat Kemalist vesayetin yeniden kendisini hissettirmeye başladığından söz etmemiz yersiz olmayacaktır. Hülasa bir strateji çizen Recep Tayyip Erdoğan gerek aklıyla gerekse bahtıyla demokratik bir rejimde 20 yıla yakındır iktidarda. Bunda bireysel kabiliyetleri, karizmatik liderliği gibi etkenlerin yanında dış faktörleri de kendi lehine pragmatist bir şekilde ustalıkta kullanması incelenmeye değer bir netice ortaya çıkarmıştır.

Sonuç yerine;

Machiavelli, her iki kavramı da büyük bir edebi ustalıkla siyaset literatürüne kazandırmış ve oldukça verimli bir çerçevede kullanmıştır. Söz konusu kavramlar etrafında günümüz Türkiye’sini ortaya çıkaran tarihi olaylara ve liderlere dair bir kritik sunmaya çalıştık.

Kitaptan birkaç alıntı ile bitirelim:

“Hayvan kimliğine bürünmeyi bilmesi gereken bir hükümdar hayvanlardan tilki ve aslanı yeğlemelidir. Çünkü aslan tuzaklardan tilki de kurtlardan korunamaz. Bu nedenle tuzaklardan korunmak için tilki, kurtlara karşı koyabilmek için aslan olmak gerekir. Yalnızca aslan olarak kalmak isteyenler bu işten anlamayanlardır.”

“Ne ki dünya işlerinin yönetiminde fortuna’nın işlevsel payının yarı yarıya olduğunu ve geri kalan yarısını ya da ona yakınını da özgür istencimiz yok olmasın diye insana bıraktığı olasılığını yok saymıyorum. Yaşamlarına ve hareketlerine baktığımızda yazgının fırsattan başka bir şeyi önlerine koymadığını göreceğiz; yazgı onlara ham maddeyi vermiştir; onlar da kendilerine göre bu ham maddeyi işlemişlerdir. O fırsat önlerine çıkmasaydı içlerinde saklı yetenekleri yitip giderdi; eğer içlerindeki yetenek olmasaydı fırsat önlerine boşuna çıkmış olurdu.”

“Öyleyse, sonuç olarak diyorum ki, talih zamanı değiştirdiği ve insanlar davranış biçimlerinde inat ettikleri için; bu ikisi [zaman ile davranış biçimleri] uyumlu iken başarılı, ikisi arasındaki uyum bozulduğunda başarısız olurlar. Kesin kanım o ki, atılgan olmak temkinli olmaktan daha iyidir; çünkü talih dişidir ve ona hükmetmek isteniyorsa, onu dövmek ve zorlamak gerekir. Talihin soğuk davrananlardan çok, bu kişilere kendini teslim ettiği görülür; gene bu yüzden, kadın olarak, hep gençlerin dostudur, çünkü gençler daha az temkinli, daha saldırgandırlar ve daha pervasızca hükmederler ona”

Aylık Dergisi 207. Sayı Aralık 2021