Amerikan dolarının rezerv para statüsünü sürdürülebilir kılma işinin tamamen kendi enerji ve üretim kapasitesine bağlanması, ABD’nin dışa bağımlılığını azaltarak global rekabetteki pozisyonunu sağlamlaştırabileceği gibi milletlerarası ticareti düzenlemede Amerika’nın hâkim konumunu korumak ve bunu sürekli olarak borçlanarak yahut silah zoruyla değil, üreterek sürdürülebilir kılmak amacını taşımaktadır.
Amerikan doları, II. Dünya Savaşı sonrasında Bretton Woods Anlaşması ile uluslararası rezerv para statüsünü kazandı. Ancak özellikle son yirmi yılda çok kutuplu bir dünyaya geçiş, doların bu dominant konumunu tehdit etmektedir. Çin'in ekonomideki yükselişi, BRICS gibi ekonomik blokların gelişimi ve Amerika'nın enerji politikaları bu dengede kritik bir rol oynamaktadır.
AMERİKAN DOLARI VE REZERV PARA STATÜSÜ
Amerikan dolarının rezerv para statüsü, ABD ekonomisine önemli avantajlar sağlamaktadır. Ancak bu durum, çeşitli meydan okumalarla karşı karşıyadır:
Enerji ve Petro-Dolar Sistemi: Amerikan dolarının rezerv para olmasını destekleyen unsurlardan biri, enerji ticaretinin dolar cinsinden yapılmasıdır. Bretton Woods sistemi sona erdikten sonra, Amerikan doları altın standardından kopmuştu; fakat dolara olan güven ve talep, Amerika’nın askerî gücünün de katkılarıyla petrol ticaretinin büyük ölçüde dolar cinsinden yapılmasıyla sürdü. Petrol üreten ülkeler (özellikle OPEC üyeleri) petrol satışlarını dolarla gerçekleştirdi ve elde ettikleri bu dolarlarla ABD tahvillerine yatırım yaptı. Bu durum, doların rezerv para statüsünü daha da pekiştirdi.
Ancak Suudi Arabistan, Irak ve benzeri ülkelerle sürdürülen stratejik ilişkilerin maliyeti, bu yapının devamını tehlikeye sokan bir unsur haline gelmiştir.
Çin’in Yükselişi: Çin, ekonomisinin büyüklüğü ve üretici olmasının etkisi ile doları zayıflatabilecek alternatif finans yapıları oluşturmaktadır. Örneğin, dijital yuan ve kendi para birimi cinsinden ticaret, dolara olan bağımlılığı azaltmaya yöneliktir. Çin, yuanın uluslararası kullanımını artırmak için petrol ticaretinde yuanla ödeme yapma çabalarını sürdürüyor. Örneğin, Suudi Arabistan ile yuan cinsinden petrol ticareti için müzakereler gerçekleştirmiş, Suudi Arabistan’da bu teklife müsbet yaklaşımlar sergilemişti.
BRICS+ ve Ticarî Alternatifler: BRICS, ülkeler arası ticarette dolardan bağımsız çözümler üzerinde çalışmaktadır. Bu yapının genişlemesi ve enerji ticaretinde öne çıkan ruble, yuan gibi para birimlerinin kullanımı, ABD’nin yerleşik finans hegemonyasını zorlamaktadır. Rusya ve Çin gibi ülkeler, enerji ticaretinde kendi para birimlerini kullanma yönünde adımlar atmakta, üye ülkeleri de bu yönde adımlar atmaya teşvik etmekteler.
Ticarî Açık: Amerikan ekonomisinin en önemli üretim kalemi bir süredir yalnız Amerikan dolarıdır. Amerika tarihinde benzeri görülmemiş şekilde dolar basmakta ve sürekli olarak verilen ticarî açık sürdürülebilir olmaktan çıkmakta ve Amerikan dolarının yalnız rezerv para statüsünü değil aynı zamanda satın alma kabiliyetini de kaybetme riski de ortaya çıkmaktadır.
ABD’nin Ortadoğu’daki Zayıflayan Etkisi: Ortadoğu'da ABD’nin etkisinin azalması ve bu bölgedeki ülkelerin çok kutuplu politikalara yönelmesi, doların enerji ticaretindeki hâkimiyetini tehdit ediyor.
DONALD TRUMP’IN ENERJİ POLİTİKASI
Seçimlerden evvel “Amerikan doları rezerv para statüsünü kaybediyor, uyuyor musunuz?” ikazında bulunan Donald Trump, ikinci kez başkan seçilmesiyle beraber Amerikan dolarını desteklemeye yönelik bir siyaset izleyeceğini ortaya koydu. Bu politikaların temelinde, ABD’nin Amerikan dolarının rezerv para statüsünü sürdürebilir kılma işini tamamen kendi üretimine bağlama stratejisinin yer alacağı görülmektedir. Bu yolda atılacak bir dizi adımı ele alacak olursak:
Yeni Petrol Kuyusu Sondajları ve Kanada Petrolü: Biden yönetimi döneminde durdurulan petrol kuyusu sondajları, Trump yönetimi altında yeniden başlatılacak. Bunun yanında, Kanada’daki petrol üretim alanlarını kontrol altına alma girişimleri, Amerika’nın enerji üretimini artırarak Amerika’nın enerji üretimi hâkimiyetini arttırmak üzere işletilecek.
Grönland ve Kuzey Kutbu Politikaları: Trump, 2019 yılında Grönland'ı ABD'ye dahil etme fikrini ortaya atarak büyük tartışmalara yol açmıştı. Bu hamle, hem eriyen buzullar nedeniyle açılan yeni ticaret yollarına hâkim olma hem de Grönland’daki çeşitli rezervlere erişim sağlama gayesine matuf bir hamle olarak yapbozun diğer bir parçası olarak öne çıkıyor.
Panama Kanalı ve Stratejik Ticaret Yolları: Trump yönetimi, Panama Kanalı'nın Çin etkisinden kurtarılması için diplomatik ya da askerî adımlar atabilir. Kanalın kontrolü, küresel ticaret yolları üzerindeki Amerikan etkisini pekiştirecektir.
POTANSİYEL SİYASÎ VE EKONOMİK SONUÇLAR
Bu politikaların uygulanması hem ABD hem de dünya çapında derin etkiler meydana getirebilme potansiyelini haizdir:
ABD’nin Global Hegemonyası: Enerji ve ticaret yollarını kontrol altına almak, ABD’nin hegemonyasını yeniden güçlendirebilir. Bununla birlikte, Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını bitirip Rusya’yı kendi bloğuna entegre etme çabası, yeni bir stratejik yönelim oluşturabilir. Bu durum, Çin karşısında ABD’nin elini güçlendirebilir ve global güç dengelerinde kayda değer bir değişiklik doğurabilir.
Milletlerarası Blokların Tepkisi: BRICS+ gibi yapılar, Amerika’nın bu politikasını karşılamak için daha sıkı işbirliğine yönelebilir. Yeni ekonomik ve siyasî blokların ortaya çıkışı, çok kutupluluğu pekiştirebilir. Yahut henüz bir hukuk tesis edememiş bu gibi birlikler Amerika’dan gelen böylesi bir dalga karşısında dağılabilir ve yerine Amerikan dolarının rezerv para olmasına itirazı olmayan, daha mahallî işbirliği modelleri ortaya çıkabilir.
Tehdit Altına Giren Yatırımlar: Bir süredir yeşil enerji adı altında fosil enerjiye alternatif enerji kaynaklarına ve elektrik enerjisiyle çalışan ürünlere yatırım yapılıyor ve Amerika bu değişimi bünyeleştiremediği için özellikle Çin’in gerisinde kalıyordu. Amerika petrol üretimini birkaç kat arttırmak ve fiyatları düşürmek suretiyle Çin’in milyarlarca dolarlık yatırımını boşa düşürmek ve kendi pozisyonunu yeniden hâkim kılmak istiyor.
Ortadoğu'dan Çekilmenin Etkileri: ABD'nin Ortadoğu'dan kademeli olarak çekilmesi, Amerikan dolarının enerji ticaretindeki önemine darbe vurabilirdi; fakat Donald Trump’ın Amerika’yı dünyanın bir numaralı petrol üreticisi ve ihracatçısı yapma stratejisi bu önemi artık yalnız kendi eliyle muhafaza etmek istediğini göstermektedir. Suudi Arabistan gibi ülkeler, Amerikan şemsiyesinden çıktıktan sonra çok kutuplu bir enerji politikaları geliştirerek yuan veya diğer para birimlerini kullanma eğilimine girebilirler. Bunun neticesinde Ortadoğu'daki güç dengeleri değişebilir ve Çin yahut Rusya gibi aktörlerin etkisi artabilir.
Bunun yanında, Amerika'nın bölgedeki askerî harcamalarını azaltması, kendi ekonomisine yönelik bir rahatlama sağlarken, bölgedeki statükonun çökmesine neden olabilir. Türkiye'nin Suriye'de rejim değişikliğini sağlayarak İran ve Rusya’nın etkisini azaltması, bölgede yeni bir güç merkezi olarak öne çıkmasını mümkün kılabilir. Amerika için Ortadoğu’daki petrolün “öncelik” olmadığı bir dünyada varlığını bölgedeki “petrol” gözcülüğünden bulan İsrail stratejik önemini kaybedecektir ve böylesi bir bakış değişikliği neticesinde Ortadoğu’da eli daha da rahatlayacak Türkiye’nin, Amerikan çıkarlarını tehdit etmemek kaydıyla, tarihî misyonuna uygun olarak, bölgenin hakiki ve tek müşterek paydası olan İslâm merkezli bir birlik tesis etmesi ve işletmesine fırsat doğabilir.
Global Ticaret ve Enerji Piyasaları: Petrol üretiminin artması, enerji fiyatlarında dalgalanmalara ve yeşil enerji politikalarında yavaşlamaya neden olacaktır. Trump’ın yenilenebilir enerji kaynaklarının ve buna dayalı teknolojik gelişmelerin Amerikan hâkimiyetine zarar verdiğine dair peşin kabulü, önümüzdeki süreçte fosil yakıtların ikinci kez altın çağını yaşayacağının açık bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
***
Amerikan dolarının rezerv para statüsü, sadece ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda global güç dengelerinin belirleyici unsurudur. Bu süreçte, Amerikan dolarının rezerv para statüsünü sürdürülebilir kılma işinin tamamen kendi enerji ve üretim kapasitesine bağlanması, ABD’nin dışa bağımlılığını azaltarak global rekabetteki pozisyonunu sağlamlaştırabileceği gibi milletlerarası ticareti düzenlemede Amerika’nın hâkim konumunu korumak ve bunu sürekli olarak borçlanarak yahut silah zoruyla değil, üreterek sürdürülebilir kılmak amacını taşımaktadır. Atılması planlanan bu adımlar mevcut olan bir statükoyu muhafaza edebilmek adına olsa da, dünya çapında büyük bir değişimi peşinden getirme potansiyelini haizdir.