Son zamanlarda gittikçe göze çarpar şekilde kendini gösteren garip bir tehlikeye dikkat çekmek isterim. Başkan Erdoğan’ın kendi partisi içinde hatırı sayılır bir kesimin Erdoğan ve Müslüman halk arasındaki uyumdan ciddi şekilde rahatsız olduğunu görüyoruz. Bu durum son günlerde iyice aşikâr hale geldi. Nihayet İstanbul Sözleşmesi etrafında Ayasofya baş imamının hakikatleri dile getirmesi karşısında dayanamayarak kendini ortaya atan birilerinin imam Mehmet Boynukalın hocamıza had bildirmeye kalkışarak hocanın şahsında Erdoğan’ı ve halkı hizaya çekmeye çalışmasıyla zirveye çıktı. (Tabii Erdoğan’ın İstanbul İl Başkanlığı’na Osman Nuri Kabaktepe’yi getirmiş olmasından ve Kabaktepe’nin partili gençleri Ayasofya’ya taşımasından parti içinde kimlerin ne derece rahatsız oldukları sorusunu da not edelim.) Bu yaptıkları açıkça Erdoğan’a ve halk iradesine kazan kaldırmak anlamına geliyordu. Müslüman halkın derin iradesinin devreye girip sille-yi şahaneyle yere serdiği bu kesim, peşi sıra bir gece vakti mahut sözleşmenin bizzat Başkan Erdoğan tarafından iptaliyle yüz üstü yere yapıştı.
Şahsi düşüncem şudur: Erdoğan bizzat kendi partisi içinden bir yeniçeri ayaklanmasına hedef olmuştur. Görünen o ki, halk nazarında çok sevimsiz görülen çoğu partili bayanlar bu ayaklanmada ön plandadır. Uzun zamandır parti içindeki yozlaşmalara dikkat çeken Abdurrahman Dilipak’ın parti kadın kolları tarafından linç edilmesiyle şok olmuştuk hatırlarsanız. Suriyeli hamile kadının tecavüze uğrayıp öldürülmesinde ve Diyarbakırlı annelerin mücadelesinde bile dişe dokunur bir şey yapmayan kadın kollarının Türkiye sathında topyekûn Dilipak’a hücumu, kendilerine geçici zafer kazandırsa da vicdanları yaraladı ve partili bayanlara karşı derin nefret uyandırdı. Bu yapılanın bir karşılığının olacağını düşünemeyen ve isterik çığlıklar atan malum kesim, Ayasofya imamına da aynısını yapmaya kalkınca tsunami dalgası altında ezildi.
Daha önce çocuklara cinsel saldırı faillerinin hadım edilmesi gibi garip teklifler sunan ve kadın cinayetlerinde en üst seviyeden ceza isteyen bazı partili bayanlar, Allah’ın idam ve kısas emirlerini sanki aşağı görüp kendileri insan mahsulü garip cezalar icad edince Allah’tan daha iyi ceza vermiş olacaklarını mı düşünüyorlar? Nihayet kadın cinayetleri deyip durmak yerine Allah’ın kısas emrini hatırlatan Mehmet Boynukalın’dan rahatsızlık duymaları nedendir?
Erdoğan’ın “beni yalnız bıraktınız” ihtarının muhatapları şüphesiz ki bu tip yalpalamaların failleridir. Hepsi de Erdoğan’ın karşısında üstlerine alınmadan oturdular ve kendisine alkış tuttular. Öte yandan Erdoğan’ın halkla el ele kazandığı her ne varsa onun içini boşaltmak için gayret göstermekten geri durmadılar ve nerdeyse bir asır sürmüş olan esaretten yeni kurtarılan Ayasofya’nın imamına saldırmaktan ar etmediler.
Şu an ayaklanma bastırılmış gibi görünse de artık cin şişeden çıkmıştır. Başkan Erdoğan’ın ve Müslüman halkın ortak dînî hassasiyetleri karşısında bu tuhaf kesim sinir krizleri geçirmektedir. İçlerindekini tutamaz hale gelen ve siyasetten anlamadıkları için de kendilerini çok kolay ele veren bu kesimin mensupları, mevcut laik düzende alıştıkları dünyevî hayatı, içinde sadece bir tutam zencefil ve başörtüsünü kâfî görerek sürdürmek istemektedir. Bu yüzden de Erdoğan’ı yalnız bırakmış, bununla da kalmayıp onun yaptıklarının içini boşaltmaya davranmışlardır. Halkla lider arasında kanal ve köprü olması gereken parti, maalesef tarifini yaptığımız tiplerin bolluğundan dolayı, halk ve lider arasında duvar olmaya doğru gitmektedir. Model olarak halk nazarında tek parti dönemi bürokratları kadar yabancı olan bu tiplerden halkın ne kadar nefret ettiğini ihtar etmek boynumuzun borcudur.
Bundan sonra Erdoğan’ın karizması ve halkın derin iradesi karşısında geri çekilmesini umduğumuz bu kesim gerçekten bu erdemi sergiler mi ve Başkan Erdoğan gereğini yapar mı? Mesele budur.