1 Mart 2003 tarihinde TBMM sınır ötesi harekatla ilgili hükümet tezkeresini reddederek, ABD’ne ait tahmini 60.000 civarında askerin Güneydoğu Anadolu Bölgemize yerleşmesine mani olmuş ve böylece ülkemiz ikinci bir Sevr’den kurtulmuştur. Bu tezkereye ret oyu veren milletvekilleri tebrike şayan insanlardır.
Ne var ki, tezkerenin reddinden en çok müteessir olan Başbakan Tayyip Erdoğan ile o günün Dışişleri Bakanı, bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmuştur. Çünkü seryaverliklerini bütün uğraşmalarına rağmen yerine getirememişlerdir.
Ama Abdullah Gül, 02.04.2003 tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile gizli bir anlaşma imzalayarak, ABD’nin Irak saldırısında işini kolaylaştırmıştır. Bu anlaşma metni her nasılsa 24 Mayıs 2003 tarihli Vatan Gazetesinde yayınlanmıştır. Bu anlaşmaya göre;
1-Türk askerinin Kuzey Irak’tan çekilmesi isteniyordu. Türk askeri bu istek doğrultusunda geri çekildi.
2-PKK’ya karşı sınır ötesi harekata son verilmesi talep ediliyordu, bu istek de yerine getirilerek harekata son verildi.
3-PKK’ya askeri bir operasyon için ABD’nden izin alınması isteniyordu. Bu talep de realize edilip, bu anlaşmadan sonra PKK’ya karşı yapılan harekatlar izin alınarak yapılmaya başlandı.
4-Türk Silahlı Kuvvetleri PKK ve KADEK’e karşı ABD’ne bilgi vermeden harekat yaptığı takdirde, ABD gerekli gördüğü ambargoyu uygulama, silahlı müdahale gibi siyasal ve askeri yaptırım yapabilme hakkına sahip oluyordu.
5-TSK’nde askeri ve silah gücünden indirim öngörülüyordu. Bu husus AKP hükümetleri tarafından devamlı gündem konusu yapıldı.
6-Kuzey Irak’ta kurulan Kürt Devletinin tanınması isteniyordu. Tanıma istikametinde adımların atıldığını gördük. Kuzey Irak’ta konsolosluk açılması yanında, Kuzey Irak Kürt Devletinin bayrağı altında resmi temaslar yapılmaktadır.
7-PKK ve KADEK’in yasallaşması isteniyordu. Bu husus geçen seçimlerde realize edilerek, PKK’nın temsilcileri Meclis’e sokuldu.
8-PKK için kapsamlı af konusu ediliyordu. Af girişimini sağlamak için açılım gündeme taşındı. Ancak Habur sınır kapısı olayları bu gelişmenin önünü tıkadı. Şimdi de Leyla Zana’nın önerileri istikametinde af girişimleri yeniden gündemdedir.
9-ABD’nin İran ve Ortadoğu harekatlarına Türkiye’nin aktif katılımı talep ediliyordu. Abdullah Gül İran’a karşı ABD ile birlikte hareket ettiklerini, olumsuz bir tablo çıkması halinde İran’a kapıların kapanacağını ifade etmiştir.
10-Kamu yönetimi reformu ile belediyelere özerklik talebi bulunuyordu. Bu husustaki talepler TBMM’ne getirilerek, Güneydoğu Anadolu’daki belediyeler bir nevi fiilen özerkleştirildi.
Bu konular, bugüne kadar hep milletimizden saklanmıştır. Çünkü kendilerini iktidar yapanların jandarmalığını yapmak kolay iş değildir. Bu meseleleri aslında milletimize anlatmak da zordur.
Ancak Abdullah Gül’ün 2.4.2003 tarihinde ABD’nin o günkü Dışişleri Bakanı Powell ile yapmış olduğu konusu anlaşmanın nedenlerini mutlaka açıklaması ve böylece töhmetten kurtulması lazımdır. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bugünlerde rahatsız ise de, yaptıklarının hesabını veremeyecek kadar hasta değildir.
Cumhurbaşkanıyım, buna gerek duymuyorum mantığı ile hareket edilirse, bu hal devlet adamı olmanın vasıfları ile kabil-i izah olamaz. Çünkü devlet başkanlık makamına oturanlar sadece kendilerini değil, devleti temsil etmektedirler. Kanunların arkasına saklanarak, milletin bilmesi gerekenleri saklamaya çalışmak, elbette ki doğru değildir.
Baran Dergisi 294. Sayı
Baran Dergisi 294. Sayı