Her yerdeler, her mekânda uşaklık yaptıkları emperyalist domuzların ekmeğine yağ sürmekle meşguller... 

“Adalet istiyoruz” nakaratları eşliğinde peydahlamayı umdukları kaos ortamından istifade ile bu asil millete kan kusturmak peşindeler!..

28 Şubat’ın darbeci generalleri, Ergenekon ve Balyoz davası sanıkları, sanki bu millete hiçbir şey yapmamışlar, kan kusturup kızılcık şerbeti içirmemişler “gibi” yargılandıkları davalardan “berat”lerini aldılar...

Şimdi hepsi hep birlikte “lilit” ninnileri ile büyüttükleri egolarını tatmin etmek için sokaklarda boy gösteren LBGT’lilerle birlikte “glu glu dansı” yapabilirler!..

Alttan alta “Suriyelileri istemiyoruz” kampanyasının arkasında bu iblislerin piyasaya sürdüğü, olmayan çapları ile dünya görüşü malûm sürtükler var!..

Bunlar içinde bulundukları ortama göre şekil alabilen, gerektiğinde her renge boyanma becerisini maharetle gösterebilen, içimizdeki Lawrencelerdir. Ülkücü, İslâmcı, Kemalist, sarhoş, berduş ayyaş, çağdaş, medeni laik görünürler... Ama dediklerinin hiçbirisi değildirler... Sadece iplerini ellerinde tutan karanlık mahfillerin FETÖ gibi maşasıdırlar!..

Bu topraklarda yaşayan herkes bir bütünün parçaları gibidir.

Bizler müstevlilerin ayak oyunları ile gerçekleştirmek istedikleri oyunlara alet olmayacak, “çağlarüstü mutlak fikir” sistemini bu topraklara er ya da geç hakim kılacağız.

Çünkü bütün insanlık ona muhtaç. En çok muhtaç olanlar da kendilerini dışımızda görenlerdir...

İBDA’nın asıl gücü, “kendinden zuhur” diyalektiğinin her yere sirayet etmesi ile kendisini gösterecektir. Durduk yerde ve umulmadık bir zamanda harekete geçen, ama asla başıboş olmayan, “bütün fikir, üstün fikir” anlayışına sıkı sıkıya perçinli; birbirinden habersiz bütün fertlerin aynı gaye için harekete geçmesi. Gerekeni içinde bulunduğu şartlara nispetle gerektiği gibi yapması.

Tıpkı bir cephede savaşan askerin, gördüğü düşmanı imha etmek için amirlerinden izin almadan görevinin gereğini ifa etmesi gibi.

“El ile müdahale, dil ile ikaz, kalben buğz” meselesi gibi. Her atışta on ikiden vurmak gibi. Karavana atış yok. Her atış tam isabet olmalı. Boşa kürek çekmemeli.

İktidar, 15 Temmuz destanını yazan milletin isteklerine aykırı kulvarlarda at koşturmaya devam etsin! Yakın zamanda o yolda at koşturan yerli Lawrencelerin nallarına mıh olur giderler!

Ve bir gün, o gün gelir:
“O gün bir kanlı şafak, gökten üflenen ateş
Birden, dağın sırtında atlılar belirecek.
Atlılar put şehrine gediklerden girecek;”
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..

Necip Fazıl Kısakürek


Baran Dergisi 652. Sayı