Türkiye bütün dünyada adından en fazla bahsedilen ülke durumunda. Gerek Suriye'de gerekse Libya'da, yâni sahada verdiği fiili mücadele ile göz doldurdu. Görünürdeki Azerbaycan-Ermenistan savaşı da cabası. Yalnız burada dikkati çeken bir şey var. Savaşın seyrini belirleyen Türk yapımı İnsansız Hava Araçları... Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) da cabası!..
Selçuk Bayraktar'ın SİHA'larının "Dünya silah sanayisine 10 trilyon dolarlık zarar verdiği" Batılı kaynaklarca açıklandı. Bu ifadeler (şimdilik) gerçekte, Türk yapımı SİHA'lara bütün dünyada karşı koyacak bir gücün olmadığının da itirafı aslında.
Bu başarıların altındaki tek isim gerçekte Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Her ne hikmetse ona düşman "kaba softa, ham yobaz”lar da yok değil? Acaba niye? Kişi, kendi ard niyetine bağlı bir varsayımla hareket ederse, ihanetine uygun şeyleri bulmakta pek zorlanmaz. Davaya ihaneti, davanın istediği adam rolünü oynayarak perdelemeye çalışır. Her zaman ve her zeminde, İBDA'nın ortaya koyduğu fikriyata aykırı tutum ve davranışlarıyla kendini belli eder.
Mesela Tayyip Erdoğan “Put Adam”dan mı bahsetti? Hemen etiketi yapıştırır. "Niye öyle dedi?" Fazla söze ne hacet, istiyorsan onu eleştirecek birçok sağlam delil ile birlikte ezebilirsin. Mesela, Anıtkabir’e niye gidip boynunu büküyor ki? “Gitmesin!” Ve “İktidarı Kamalistlere teslim etsin ve onlara boyun büksün!" de diyebilirsin. Demek istedikten sonra, neler dersin neler... Tamam ama sen de bu ülkede, hatta bu dünyada yaşıyorsun azizim. Bir yerde amir, memur, işçi, çiftçi her neysen o olarak yaşıyorsun. Şartlar gereği bir kısım şeylerden mahrum, bir kısım şeylere de mahkûmsun. Bütün bu hengame içerisinde bu halin ile "tavşana bak, tazıya kaç!" diyorsun. İşin kötüsü bu halinin farkında bile değilsin!
Sana, bana, ona, buna çıkış yolunu gösteren bir hareket var: İBDA. Ona da tâbi değilsin... Bol keseden kafirlik Müslümanlık payeleri dağıtıyorsun... Dur, dinle ve düşün! "Yaşanmaya değer hayat”ı teklif eden tek sistem Büyük Doğu-İbda’dır... Başkası yok! İkincisi de yok! Varsa bir teklifi olan eserleri ve fikriyle ortaya çıkar! Öyle, “şeriat gelecek, vahşet bitecek” sloganlarıyla bu iş olmaz... Nasıl geleceğini ortaya koy da görelim! Ya da ortaya koyanlara tâbi ol. Tek çıkar yol budur. “Biz bu işin satrancını bilenlerdeniz!" diyor şanı büyük Kumandan Mirzabeyoğlu. Bu manada artık şunu da söyleyebiliriz: Bütün İslâm coğrafyasında vehmettirdiği mânâ vesilesiyle, Recep Tayyip Erdoğan bizdendir. Onun önünü açacak tek hareket ise İBDA'dan başkası değildir. Yanlışlar yapıyor mu? Yapıyor. Bize düşen ise elimizden geldiğince ve fikirden nasibimizce doğruyu göstermektir.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal dahil sağ iktidarların tamamını, solcu CHP zihniyetine karşı alenen desteklemiştir... Doğru mu? Doğru. Niye? İçinde bulunulan şartlar öyle gerektirdi diye. Fikrinin gayesi için manivela niyetine(!) desteklemiştir.
Şehid Kumandanımız Salih Mirzabeyoğlu, başkanlık seçimlerinde "tavrımız doğrudan evettir." emri ile Erdoğan'a destek çıkmıştır. Doğru mu? Doğru.
Niye? Niyesi malum: "Şartlar Türkiye'yi tarihi misyonunu üstlenmeye zorluyor." onun için. Erdoğan'ın şahsında vehmettirdiği mânâ, bizim rüyasını gördüğümüz dâvânın mayasını bir nebze yoğuruyor da onun için... Siz, Mısır'da Sisi ile birlikte hareket eden bir İslâmcı tahayyül edebilir misiniz?
Düşman gemisinde tayfalık yaparak varmanız gereken menzile erişmeniz mümkün olmaz!
Türkiye'de kuduz İslâm düşmanları ile birlikte hareket ederek onlarla birlikte Erdoğan'ı devirmeye çalışanlar, ancak hak ve halk düşmanlarının ekmeğine yağ sürerler... Şimdi Erdoğan'a düşmanlıkta birbiri ile yarışan güruhun kimlerden oluştuğuna bir bakalım... Hepsinin ismini cismini tek tek saymaya gerek yok! Başta Amerika olmak üzere Batı dünyası, sonra Suudi Arabistan dahil malum Arap rejimleri, hakeza Yahudiler ve tabiî ki İsrail...
Ya içimizdekiler? Onlar da malum! HDP/PKK, onların dümeninde hareket eden CHP ve İP, Saadet, Deva ve Gelecek partisi... Bitmedi, dahası da var tabiî... Kemalistler, irili ufaklı sol örgütler, kimi sivil toplum kuruluşları cart-curt... Bitmedi, Erdoğan'a düşmanlık yarışında baş çeken daha başka başka türler de mevcut. Onlar da güya İslâm'ın kendilerine verdiği yetki ile Erdoğan'a karşılar...
Erdoğan devrilirse ortalık sütliman mı olacak? Elbette hayır. Peki ne olacak?
Onu yıkmak isteyenlere gün doğacak! Kendi tekliflerini değil, efendilerinden aldıkları direktifleri dikte edecekler!
Pensilvanya papazı “duam yerini buldu!” diye bayram edecek. CHP ortakları ile birlikte milletin tepesinde horon tepecek... Ermenistan rahatlayacak, Libya Hafter'e teslim edilecek, Suriye ve Irak'ta yuvalanan taşeron terör örgütleri Amerikan şemsiyesi altında devlet kuracak, İsrail “laylaylom”u oynayacak! Yunanistan adalar ve denizin sefasını sürmeye devam edecek! Anıtkabir’i “ağlama duvarı” haline getiren ezik-büzük takımı, “İşte kurtarıcımız!” teraneleri ile ensemizde boza pişirmeye devam edecek! Erdoğan'a düşmanlıkta sınır tanımayan sözde İslâmcı cenahın münadileri, peşlerinden gelenleri emperyalist domuzların gösterdikleri alanlarda gütmeye devam edecek! Ve Türkiye bir daha eksen kayması olmasın diye yeni bir yörüngeye oturtulacak! Yani 15 Temmuz'da yerle yeksan edilen darbeci mağluplar güruhu tekrar galip gelecek! Vatan millet düşmanlarına gün doğacak!..
Bugün iktidarın nimetlerinden faydalanan ve Erdoğan’ın etrafında cirit atan şakşakçılar çil yavrusu gibi dağılacak, yukarıda bahsettiklerimiz olmasın diye mücadele yine bize kalacak. Çekincemiz yok bekleriz!
Baran Dergisi 719. Sayı