Bir köyde içinden çıkılmaz bir mesele olduğu zaman herkesin ne yapmaları gerektiğini sordukları akıllı bir gelin varmış.Günlerden bir gün her nasılsa öküzün birisi kafasını küpün içine sokmuş. Ne yapsalar öküzün başını küpten çıkaramıyorlar!
Akıllı gelini çağırıp “Ne yapmalı?” diye sormuşlar:
“Öküzün başını kesin!” demiş. Öyle yapmışlar. Bu sefer baş küpün içine düşmüş.
“Şimdi de küpü kırın!”
Köylüler, onun verdiği aklın neticesinde hem küpten, hem öküzden olmuş. Bu hikayeyi fıkhî meselelerde kıyasın önemine misal olsun diye anlatırlar. Kırsalar öküz kurtulacak, küp gidecek. Bunun tersini yaptıkları için ikisini de kaybediyorlar!
İstanbul seçimleri oldu bitti, ama kimse bir şey anlamadı! “Bu noktada anlaşılmayacak ne var ki?” denilebilir.
Eminim arkalarına aldıkları bu destek, Millet İttifakı mensuplarını bile şaşırtmıştır! “Vay be biz neymişiz de bundan haberimiz yokmuş!” moduna girecekler!
Bu rüzgar çok mal götürecek gibi görünüyor! Akdeniz açıklarında aheste aheste dolaşan savaş gemilerinin yelkenleri biraz şişecek!
İstikametleri belli!... “Adaçalı” demeyecekler tabiî!
Ellerini ovuştura ovuştura bu günlerin hasreti ile yanıp tutuşan mahfiller bedel isteyecekler!
Abarttığımızı düşünenler varsa, PYD/PKK sarmalındaki Amerikan damgasına baksınlar. Orada “Made in U.S.A.” yazıyor! Onlar değil miydi terör örgütünü binlerce tır silahla donatan? Uzantıları HDP vasıtasıyla bu ittifaka destek verdi! Bedelini isteyecekler! Sırada diğerleri, ipçiler, şapcılar vs. bekleyecek değiller ya; onlar da nasiplerini alacak!
Bu rüzgar netice alıncaya kadar dinmeyecek!
Neydi sloganları: “Her şey çok güzel olacak!”
Nasıl?
15 Temmuz’u hatırlayın!
Yaşı yetmeyenler bilmez ama, biz hatırlatalım... Bir zamanlar: “Gerekirse silah bile kullanırız!” demişlerdi. 28 Şubat’ın Amerikancı darbecileriydi bunu söyleyen... Yargısı, bürokrasisi hepsi işin içindeydi. Profesör denen hokkabazları ile birlikte bütün postal yalayıcıları, darbe şakşakçıları, bilumum ne kadar millet düşmanı varsa hemen hemen hepsi, aynı cephede buluşmuşlar ve hep bir ağızdan halka çemkiriyorlardı. Aba altından sopa gösteriyor, adına hukuk dedikleri şey neyse onu postallarının altında çiğniyorlardı!
“Yargı mensuplarına ‘ayar’ veriyor, ‘hukuk’ cellatları harıl harıl çalışıyordu!
Kargı gücüyle işleyen bir yargı hâkimiyeti kendini belli ediyordu. Tabir caizse, ‘keyfim isterse yasası’, ‘canınıza okurum yönetmeliği’, ‘ben bilirim hukuku’ ve ‘savulun bre yobazlar ilkesi’
her tarafa hâkim olmuştu. Hak, hukuk, adalet, akademik gerçekler, bilimsel veriler laf ü güzaftan ibaretti!”*
Vurdular, kırdılar, yaktılar yıktılar!.. Bu günlere geldik! Ak Parti’nin yelkenleri suya inmek üzere!
Arkasına aldığı rüzgar dinmek üzere!
“Devletin başına ‘Devlet’ gelecek!” demeye başlayacaklar! Hedef belli! Onların Devlet’i yukarıda bir kısım vasıflarını anlattığımız yapıdan başka bir şey değildir!
'Öküz' mü, 'küp' mü? Tercihine zorlananlar, küpü kırma basiretini göstermezlerse, her ikisinden de olurlar.
Anlaşılıyor ki, Ak Parti kendi küpünü kırmak zorunda!
Bunun için bütün teşkilatlarını gözden geçirip mevzilerini doğru kadrolarla tahkim etmeli...
“Sultan’ın atiyyelerini matiyyeleri taşır.
Kıymettar neticeler kıymetsiz ellerde taşınmaz.”
Cenab-ı Hakk bir iş olmasını murad ederse önce o işte istihdam edeceği hadimleri çıkarır.
“Hulâsa bu malzeme ile bu kadar iş çıkar.”** gerçeğinden hareketle gerçek dava adamları ile yola çıkmalı!
Ve en önemlisi, bütün meselelerde kendisi ile yürüyeceğimiz, ayrıca yürütmüş olacağımız doğru bir sistem anlayışı yoksa, hiç bir şey olmaz!
O sistem dediğimiz hareketin menşei Büyük Doğu ideolocyası, vücut bulmuş hali de İBDA’dır!
Başka yok! Başkası yok!
Varsa söylesinler bakalım.
Yoksa işte meydan, işte imkan!
İşte KURTULUŞ YOLU!
*Eğitim-Bir Sen, Ödenen Bedeller
**Ahmet Edip Taş
Baran Dergisi 650. Sayı