Jeopolitik kavramı, temel olarak bir devletin içinde bulunduğu coğrafyanın ve onun yanı sıra ekonominin, nüfusun politika üzerindeki etkisi olarak belirtilmektedir. Başka bir ifadeyle: Bir bölgede uygulanan politika ile o yerin coğrafyası arasındaki ilişkiye jeopolitik denir. Jeopolitik çalışmalar 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. 20. yüzyıl sonunda tekrar dünya üzerinde önem kazanan jeopolitik, Anglo- Amerikan kökenli bir kavramdır. “Jeopolitik” kavramını, ilk kez kullanan İsveçli Siyaset Bilimci, Rudolf Kjellen olmuştur. Siyasi coğrafya çalışması ile Kjellen bir coğrafyanın, bölgenin, alanın, mekânın siyasetsiz olmasının söz konusu olmadığını bilhassa belirtmiştir. Modern coğrafyanın öncülerinden olan Ratzel’e göre devlet, çevre şartlarına uyum sağlayarak hayatta kalabilir ve büyüyebilir. Devlet gücünü ve çevreye uyum yeteneğini “Raum” yani “alan”dan ve “Lebensraum” (daha geniş bir alan, coğrafya) vesilesiyle almaktadır.
Latin Amerika tarihinde birçok jeopolitik mesele ortaya çıkmıştır. Alfred Mahan “Deniz Hakimiyeti Teorisi” ile denizlere hâkim olan devletin tüm dünyaya hâkim olacağını belirtmişti. Ve bu tez İngiltere, İspanya, Portekiz, ABD gibi ülkelerin deniz yolu ile Latin Amerika’ya yönelmesiyle başarılı bir teori olduğunu göstermiştir. Latin Amerika tarihi ve bölgesi jeopolitik çalışmalardan 19. yüzyıldan bu yana etkilenmiştir. Jeopolitik, devletlerin neden ve nerede oluştuğu sorularına cevap ararken, Anglo-Amerikan dünyasında gelişen “Jeostratejik” kavramı bir devletin coğrafi çerçeve içinde gelişme ve davranış biçimlerini anlatmakla ilgilenmektedir. Bu noktada, Latin Amerika’nın son yıllarda parlayan yıldızı olan Uruguay jeopolitik konumu ve Jeostratejik ilerleyişi bakımından dikkat çekmektedir. Uruguay, Latin Amerika bölgesinin İsviçre’si olarak nitelendirilmektedir. Coğrafi olarak Güney Amerika bölgesindeki ikinci küçük yüzölçümüne sahip ülkedir. 21. yüzyılda elbette devletlerin yüzölçümünün önemi vardı; ancak 19. ve 20. yüzyıldaki kadar önem teşkil etmemektedir. Örneğin; Ortadoğu’da Katar, Asya’da Singapur, Avrupa’da Lüksemburg küçük yüzölçümü ve coğrafyaya sahip olan gelişmiş ülkelerdir. Tarım imparatorluklarından günümüze coğrafya tarihin farklı dönemlerinde çok zaruri öneme sahipken günümüzde farklı unsular anlam kazanmaya başlamıştır.
Uruguay’ın, batı ve güney batısında Arjantin, kuzeyi ve kuzeydoğusunda Brezilya bulunmaktadır. Ülke yaklaşık 176.000 kilometrekarelik bir alana sahiptir. Coğrafi olarak Surinam’dan sonra Güney Amerika’nın en küçük ülkesidir. Resmi dili İspanyolca olan ve manda olarak uzun süre yönetilen bir ülkedir. Uruguay 1516 yılında İspanyol Juan Diaz de Solis tarafından keşfedilmiştir. Ülke halkını o zamanlar “Charrua” (yerliler) meydana getiriyordu. 1624’ten itibaren İspanyollar ülkeye yerleşmeye başlamıştır. 18. yüzyılda Uruguay İspanya’nın Rio de la Plata (İspanyol Kolonisi) genel valiliğine bağlandı. 1811’de Josè Gervasio Artigos liderliğinde bağımsızlık hareketleri başladı. Coloradolar (Kırmızılar) ve Blancolar (Beyazlar) arasında uzun süren siyasi çatışmalar 1830-1850 yılları arasında bölgede istikrarsızlık oluşturmuştur. 1865-1870 yılları arasında Paraguay’a karşı Brezilya ve Arjantin ile ittifak olarak savaştılar. Bu savaşı kazananlar da zaten yoksulluk, istikrarsızlık içinde olan bölge halkını daha da zor günlere götürmüştü. Yaklaşık 100 yıl boyunca, solcu gerilla hareketleri, darbeler, yoksulluk, savaş ve siyasî istikrarsızlık gibi etkenler dolayısıyla Uruguay zor süreçler geçirmiştir.
Ve 25 Ağustos 1828’de Uruguay bağımsızlığını elde etti. Uruguay, 20. yüzyıl başlarında bölgeyi etkisi altına alan Komünist, sosyalist ideolojiler ile ezilmiştir. Bugün ise Liberal, Kapitalist dünyaya ayak uyduran, küçük bir yüzölçümüne ve 3,5 milyon nüfusa sahip bölgede Brezilya, Meksika ve Arjantin ile birlikte büyüyen bir aktör durumunda. 1989’da yapılan seçimlerdeyse Beyaz Parti adayı Luis Arberto Lacalle Pou (Blancolar) başkan seçildi. Halen başkanlıkta bulunmaktadır.
Zengin yeraltı kaynakları ve madenleri ile Güney Amerika’nın en kritik coğrafyasında bulunan ülkenin, ekonomi modeli ve büyüme hızı göstermektedir ki, gelecek 10 yıl içinde Uruguay yalnızca Latin Amerika’nın değil tüm dünyanın gündemine girme potansiyeli haizdir. Bölgesindeki sorunlara çözüm üreten, bir aktör olarak Latin Amerika’da diğer aktörler ile de iyi ilişkileri vardır. Uruguay, Güney Amerika bölgesindeki sorunları çözmek adına MERCOSUR ve benzeri kurumlar içinde yer almıştır. Uruguay günümüzde GSYİH büyümesi, inovasyon ve altyapı açısından Arjantin ve Şili’den sonra kıtadaki en iyi üçüncü ülkedir. Kişi başına milli gelir yaklaşık 25.000 dolar olan Uruguay, yeni bir Katar yeni bir İsviçre gibi dikkat çekmekte. Uruguay halkının, “Libertad o muerte” (ya özgürlük ya ölüm) olarak kodladıkları devlet felsefeleri, özgür ve müreffeh bir ülke olmak arzusu ile çalıştıklarını çok net bir şekilde göstermektedir. Bu gelişme ve büyüme hızı ile kanaatimce, Latin Amerika bölgesi başta olmak üzere birçok coğrafyada etki alanı kazanmaktadır.
Baran Dergisi 777. sayı