Denizcilik konusunda Latin Amerika bölgesinin kayda değer bir etkinliği bulunmakta. Karayipler olarak adlandırılan deniz ve adalar kıtada önemli bir yer kaplamaktadır. Karayipler İspanyolların kıtaya girmesinden bu yana stratejik önemini sürdürmektedir. Kuşkusuz ki, dönemin emperyalist aktörleri vesayet kuracakları bölgelerin neresi olacağını bir strateji çerçevesinde planlamışlardı. Vesayet kurulacak bölgelerden biri de, bugün petrol ve doğalgaz rezervleriyle, sayısız yer altı zenginliklerine sahip olduğu bilinen, dünyanın en değerli deniz bölgelerinden biri olarak kabul edilen Karayipler bölgesidir.
Karayipler Denizi’nin sömürgeleştirilmesinin ardından, ticaret gemilerinin “Tropik İpek Yolu” olarak tanımladığı yeni bir ticaret yolu ortaya çıkmıştır. O dönemde koloniler halinde bulunan yerli halklar ve manda devletler geçimlerini deniz faaliyetleri ile sürdürmektedirler. Bunun yanı sıra tüm dünyada meşhur olduğu üzere gayri resmi ticaret faaliyetleri de bulunmaktadır. Karayiplerde yer alan Orta Amerika ülkelerini, dünyanın en tehlikeli ülkeleri olarak tanımlanmak da zannediyorum yanlış olmayacaktır. Bugün silahlanma, çete ve suç örgütleri, uyuşturucu kartelleri, korsanlık faaliyetleri ve yağmalamalar gibi sayısız suçun işlendiği bölge, aslında Batı’nın da etkisiyle kontrolden çıkmıştır. ABD, bölgede çete kültürünün oluşmasına önderlik etmiş, bu ülkelere sattığı silahlar nedeniyle şiddetin artmasına neden olmuştur.
Uyuşturucu ticareti bölgenin en önemli gündem maddelerinden biridir. Bilhassa Kolombiya, uyuşturucu ticareti sebebiyle Karayiplerin en sıkıntılı ülkesi olarak bilinmektedir. Bu bölge ABD’ye yapılan uyuşturucu ticaretinin de en ehemmiyetli geçiş güzergahı durumundadır. Daha kuzeyde bulunan Panama kanalının ise Amerikan ekonomisinin kalbi olduğu aşikardır. Monroe Doktrini’nin yayınlandığı dönemde ABD’nin bölgede donanmasının yetersizliği nedeniyle etkisiz kaldığı, zaman içerisinde de bugünkü gücüne ulaşarak bu coğrafyanın istikbaline etki ettiği tarihi verilerden anlaşılmaktadır. ABD’nin bölgede hâkimiyetini kaybetmemek adına bölgeye yönelik çeşitli stratejiler geliştirdiği gözlenmektedir. Bölgedeki sıkıntıların kendisine yansımaması için istikrar istemesi gereken ABD, bilakis bölgenin istikrarsızlaşması yönünde faaliyetlerde bulunmuştur.
Orta Amerika bölgesinin tarihi süreci ve denizcilik geçmişi, bugün deniz hukuku biliminin gelişmesi ile farklı bir boyutta ele alınmaya başlanmıştır. Denizler, tarih boyunca devletler için bir güvenlik zaafı olarak görülmüş ve denize gereken önemi göstermeyen devletler tarihten silinmiştir. Bu sebeple modern dünyada Ulusal Güvenlik ve Deniz Hukuku hızla önem kazanmıştır. Güvenlik çalışmalarındaki gelişmelere paralel olarak deniz güvenliği disiplininin geleneksel ilgi alanı, soğuk savaş sonrasının dinamikleri sonucu genişlemiş ve derinleşmiştir. Terörizm, organize suçlar, çevrenin bozulması gibi devlet ve devlet dışı aktörleri kapsayan güvenlik sorunsallarını ilgi alanına alarak, bunları güvenlik ve ekonomik kalkınmayla ilişkilendiren çok sektörlü bir karakter kazanmıştır. Küresel ortak alan, denizlerde istikrarlı ve iyi bir düzenin sağlanması, diğer bir deyişle deniz güvenliği, çeşitli ulusal ve uluslararası kurumların çalışma alanı olmuştur.
Bugün Karayipler bölgesi, deniz ticareti bakımından hatırı sayılır bir ağırlık ifade etmektedir. Güney Ortak Pazarı olarak bilinen MERCOSUR teşkilatı bölge aktörlerinin ticari entegrasyonu noktasında deniz ülkeleri tarafından oluşturulan bir müessesedir. Latin Amerika bölgesindeki neredeyse tüm devletlerin denize kıyısı vardır. Hatta kıtada balıkçılık ve deniz faaliyetleri yapmayan ülke yoktur. Bölge devletleri tarım ve balıkçılık ile büyük bir gelir elde etmektedir. Yüzyıllar boyunca yoksulluk ve açlık içinde yaşayan yerli halk için balıkçılık ve deniz ticaretleri çok kıymetlidir. Bu durum kıta sakinlerinin 21.yüzyılda denizlere ve denizciliğe daha çok önem vermesi gerektiğini zaten göstermektedir. Bölge aktörleri bunun farkında olarak tarihten kazandıkları tecrübeler ile denizlere hâkim olabilmek adına çalışmalar yapmaktadır. Latin Amerika, Meksika’dan Şili’nin en güneyine kadar uzanan okyanus boyunca müthiş deniz etkinliği olan bir coğrafyadır. Bu anlamda, dünyada en çok deniz sınırı olan devletlerin olduğu kıta olarak karşımıza çıkmaktadır. Sahip olduğu tropikal iklim ve denizler aynı zamanda büyük bir turizm merkezi olmasının da nedenidir. Karayipler bölgesi kiralık ve satılık adaların olduğu, ticaretin her çeşidine rastlanan bir bölgedir. Bu anlamda yasal ve yasa dışı deniz faaliyetleri yapılmaktadır.
Barbaros Hayrettin Paşa’nın “Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur.” sözünden de anlaşılacağı üzere, dünyanın çok büyük bir kısmını oluşturan denizler her devlet için önem teşkil etmektedir. Fakat Latin Amerika ülkeleri için denizlerin ehemmiyeti, bizim gördüğümüzden çok daha fazladır.
Baran Dergisi 778. sayı