Gizli mandacı.
Gizli İngiliz sever.
Gizli Alman dostu.
Gizli Mason.
Gizli Farmason.
Gizli Yahudi-dönme.
Gizli Hristiyan.
ve
Gizli inançsız...
İçinde yaşadığımız devirde her şey aleni olmakla beraber, gizli. Aralarındaki münasebetler öylesine cıvık, öylesine iç içe ve öylesine karışık ki, herşey gizli(!) olmakla beraber kimin ne istediği en “malum meçhul”...
Meselâ Cemaat; Masonik tarzda örgütleniyor, devletin sivil ve askerî bürokrasisine sızarak, İttihatçılar gibi Batılılar adına devlet içinde iş görmeye çalışıyor. Amerika ve İsrail ile emir komuta zinciri içerisinde bulunan Cemaat, bir yandan da son olarak Anadolu’da tutunmayı bilmiş iman kalesi Ehl-i Sünnet’in itikadını bozmak için bin türlü dalaverenin içine giriyor. Diğerlerinin inançsızlığı aleniyken, bunlar bir de “dini içten yıkan kâfir” yahut “dini içten yıkmayı bile beceremeyen” kâfir tanımlamasının muhatabı. Ayrıca özel sektördeki örgütlenmeleri dolayısıyla da, nereye bastığınızda kimin feveran edeceği meçhul. Meselâ “Paralel Yapılanma” hakkında bir soruşturma başlatılıyor, operasyon yapılan hedeflere baktığımızda emniyet, yargı, Tübitak, EPDK, gümrük idaresi, çekyat imalatçısı, kargo şirketi, üniversite, dershane, yardım derneği, gazete, televizyon ve daha birçok kurum ve kuruluşu karşımızda buluyoruz. Bunun yanı sıra “Paralel Yapılanma”ya bir operasyon yapılıyor, birçoklarının hiç beklemediği yerlerden çatlak sesler yükseliyor. Unutmadan, yargının soruşturmalarına hedef olan “şey” çıkar amaçlı organize suç örgütü olarak değil, dinî bir cemaat iddiasıyla faaliyet sürdürüyor.
Geçtiğimiz sayılardan birinde çeşitli kesimlere sormuştuk. Cemaate de soralım. Siz ne istiyor ve ne teklif ediyorsunuz? Meselâ Fettullah Gülen ne istiyor? İlk cevabları muhakkak “hizmet etmek istiyoruz” olacaktır. İyi de kime ve neye hizmet? Anadolu insanına hizmet etmiyorsunuz. İslâm’a hizmet etmiyorsunuz, İttihat-ı İslâm’a hizmet etmiyorsunuz, Müslümanlara hizmet etmiyorsunuz. Peki, siz kime ve neye hizmet ediyorsunuz? Bize, yani Anadolu’ya, yani İslâm Âlemine, yani Ümmete hizmet etmediğinize göre, siz kime hizmet ediyorsunuz? Hadi bir soru daha soralım; hizmetleriniz neticesinde ne umuyorsunuz? İslâm’a hizmet etmediğinize göre, (haşa)Allah’tan başka esirgeyen, bağışlayan, azamet ve kudret sahibi, saltanatı devamlı olan, güç ve kuvvet sahibi, rızıklandıran, galib ve hakîm kimi buldunuz da, ona hizmet ediyorsunuz? Lâf aramızda, Amerika yahut İsrail size bu sıfatların sahibi olarak görünüyorsa, gidin ve kalblerinizi bir göz doktoruna gösterin.
***
Meselâ Doğan Medyası; Gazete ve televizyonları olan bir medya grubu. Tabelasında gazete, televizyon yani yazılı, sanal ve ekran üzerinden gerçekleştirilen basın faaliyetlerine ait ibareler bulunsa da, milletin ruh köküne düşmanlık etmek, hoşnutsuzluk meydana getirmek, halkın üzerine altı üstü boş saçma sapan fikirler saçmak, efendilerinin emrinde olur olmaz ihtiyaçları zaruret hâline getirmek ve aslında arka planda duranlara karşı perde olmak gibi bir vazife ifâ ediyor. Bu cürmü de birkaç asırdır fitne ve fesada yardım ve yataklık eden sokma fikirlerden biri olan “basın özgürlüğü” çerçevesinde son derece mesut bir şekilde gerçekleştiriyor.
Sorularımıza geçelim. Basının temel amaçlarından biri toplumun aydınlatılması şeklinde gösteriliyor. Peki, Doğan Medya bünyesinde faaliyet gösteren organlar, bugüne kadar toplumumuzu hangi konuda aydınlatmıştır? Tarihinde ne gazete, ne televizyon, ne de internet üzerinden faaliyet gösteren unsurlarının hiçbirinde entelektüel derinliği olan tek bir köşe, tek bir sahne yahut tek bir sayfa olmayan bir medya grubu, ne iş yapmaktadır? Basın, aynı zamanda, çeşitli aksiyonlar karşısında toplumun reaksiyon göstermesi noktasında bir vasıtadır. He, bak şimdi oldu. Bugün toplum mühendisliği, bilmem ne diye tanımlanan işlerden biri olarak mı faaliyet gösteriyor acaba Doğan Medya? Burada şu soruyu sormak da gerek; toplum mühendisliği kötü bir şey mi? Elbette ki mantık seviyesindeki her şey iki yüzü olan bıçak gibidir ve alet kullanın maksadına göre yücelir yahut alçalır. Doğan Medya grubu, tarihinin hiçbir döneminde toplumumuzun yücelmesi adına herhangi bir faaliyet içinde bulunmadığına göre... Başka yerden de soralım mı? Hadi bir tane daha... Doğan Medya Grubu, kendi koymuş olduğu yayın ilkelerinin beşinci maddesinde yer alan “Toplum Değerlerine Uyum” göstermekte midir? Büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, İslâm’a düşmanlık eden herkese ve bu düşmanlığın her çeşidine yer vererek, toplum değerleriyle nasıl olur da uyum içinde olabilirsin? Onu da cevaplayalım, toplumumuzun değerlerini, toplumumuzun ruh kökünü kurutmak üzere tezgâhlanmış Anayasa ve yasalar çerçevesine irca ederek tabiî ki... Sanki Anayasa ve yasalar ile toplumumuz arasında bir mutabakat varmış, sanki Anayasa ve yasalar onların menfaatlerine hizmet edecek şekilde düzenlenmemiş gibi... Bir soru daha soralım mı? Hadi soralım. Doğan Medya Grubu, hâlen Sedat Simavî’nin zihniyeti ile mi faaliyet göstermektedir, yoksa onun zihniyetini de aşarak aynı çizgide daha ilerilere varmış mıdır?
***
İslâmî Cemaat olarak piyasa yapıyor, kazıyınca altından Siyonizm’den Masonluğa, Amerikan uşaklığından Yahudi köpekliğine kadar envaî çeşit İslâm düşmanlığı çıkıyor.
Ulusal Medya Grubu olarak piyasa yapıyor, kazıyınca altından fitne ve fesat yuvası çıkıyor.
Antiemperyalizm diye piyasa yapıyor, kazıyınca altından Batı kuyrukçusu çıkıyor.
Kürt Sosyalizmi diye piyasa yapıyor, altından daha kazımadan emperyalistlerin sopası çıkıyor.
Ulusalcılık diye piyasa yapıyor, kazıyınca altından millet düşmanlığı çıkıyor.
Sanayici, İşadamı diye piyasa yapıyor, altından millî servet düşmanı çıkıyor.
Hadi hepsini boş verelim de, işi kargo göndermek olan, o işi yapamadığı da hakkındaki binlerce yoruma bakılarak sabit olan bir şirket, bakıyorsun ilk sıradaki İslâmî Cemaatin unsuru çıkıyor.
Hayret valla... Her şey ne kadar da gizli(!), nasıl da göremiyoruz(!) ama değil mi?
Evet, göremiyoruz; fakat burnumuz iyi koku alıyor; çürümüş insan ciğerinin kokusunu, Devlet-i Aliyye’nin son demlerinden beri nerde koklasak tanırız biz. Burada sıraladıklarımızın yanı sıra daha nicelerini tanıyoruz; yakınımızdan, yöremizden başlayıp, Anadolu’nun dört bir köşesine kadar sinmiş bu kokunun her renginin ve her tonunu çok iyi tanıyor ve kaynaklarını da çok ama çok yakından, isim isim biliyoruz...
Herkesin maskesinin düştüğü/düşeceği ve leş kokusu kaynağının ahali tarafından da aracısız bir şekilde görüleceği güne doğru adım adım ilerliyoruz...  O gün ne halt edeceksiniz bakalım?
Baran Dergisi 455. Sayı