Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Batman’da Necat Nasıroğlu Külliyesi Konferans Salonu’nda düzenlenen AK Parti merkez ilçe 8’inci olağan kongresine katıldı.
Burada konuşan Bakan Tekin, ana muhalefeti işaret ederek, "Sizin laiklikten anladığınız şey şu; 1940’lı yılları hatırlayın, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kur’an-ı Kerim öğrenmesini yasaklamak" dedi.
"Siz bunları laikliğin gereği olarak yaptınız" diyen Tekin, "O zaman sizin laiklikten anladığınız şey ile benim laiklikten anladığım şey aynı değil. Sen laiklikten, Müslümanların inanç özgürlüğünün prangalar altına alınmasını yasaklamasını anlıyorsun. Kendi icat ettiğin bir laikliği bana dayatıyorsun. Bu olmaz. Üniversiteye başörtüsüyle gitmek isteyen çocuğu ikna odalarına almayı laiklik gereğiyle yaptınız. Kendi ideolojik bakış açılarını bize dayatmak isteyen birileri evrensel tanımlamalarla asla örtüşmeyen kavramları bize dayatıyorlar ve bizi bunun üzerinden eleştiriyorlar" ifadelerini kullandı.
Bakan Tekin'in açıklamalarından rahatsız olan CHP, Tekin hakkında suç duyurusunda bulundu.
Laiklik nedir?
Laiklik, Türkiye’de İslam’a karşı sistematik bir baskı aracı olarak kullanılmış ve bu anlayış tarihsel süreçte toplumda derin izler bırakmıştır. 1928 yılında, anayasadan “Türkiye Devleti'nin dini İslam’dır” ifadesinin çıkarılmasıyla birlikte laiklik resmen yürürlüğe girmiştir. Ancak Türkiye’de uygulanan laiklik, Batı’daki laiklik anlayışından oldukça farklıdır. Batı’da laiklik, kilise ve devlet işlerinin ayrılması olarak tanımlanırken, Türkiye’de laiklik İslam’a ait tüm unsurların kamusal hayattan silinmesi amacıyla benimsenmiştir. Bu süreçte hilafetin kaldırılması, ezanın Türkçeleştirilmesi, İslami kurumların kapatılması, dini eğitimin yasaklanması, Kur’an-ı Kerim basımının engellenmesi ve hatta Arap harflerinin kullanımının yasaklanması gibi köklü değişiklikler yapılmıştır. Bunların yanı sıra, İslam’a bağlı olan birçok kurum ve değer yok edilmiş, Müslümanların ibadet ve yaşam alanları daraltılmıştır.
Laik sistem, ferdi ibadetleri bile kendi sınırları içinde tanımış, namaz kılmak, oruç tutmak gibi ferdi ibadetlerin yapılmasına izin verilse de bu özgürlüklerin laik düzenin belirlediği sınırlar içinde gerçekleşmesine izin vermiştir. Bu durumun Müslümanlar açısından bir esaret halini almıştır ve Müslümanların hayatın her alanına hâkimiyet kurmasını engellemiştir.
Laiklik Müslümanların kimlik ve değerleri üzerine bir baskı aracı haline gelmiştir ve bu halen de kullanılmaya devam ediyor.