Cezaevinde çeşitli problemlerle karşılaşıyorum malum. Yarım saat önce bunlardan birini yaşadım. Burada aynı katta; fakat başka bir birimde bana ait olan bazı kutuların getirilmesini talep ettim bir görevliden. Hayır cevabını aldım, bunu şimdi yapamayacaklarını söylediler bana. İnanılır gibi değil, yaptıklarının yasal olmadığından ve sorumlu olacaklarından bahsettim. Cezaevinde uyuşturucu gibi birçok illegal şey olurken ben hep yasal çerçevede kaldım. 26 senedir cezaevindeyim ve hiçbir sorun çıkarmadım, illegal hiçbir şey yapmadım. Buna rağmen haklarım elimden alınıyor, yasal değilmiş gibi gösteriliyor. İsteyen uyuşturucu, alkol sokuyor içeri, hiç problem olmuyor, ki beni alakadar da etmiyor. Gardiyanlara karşı son derece nazik davranıyorum. Hatta iyi geçindiğim bazılarını başka cezaevlerine gönderdiler.
Son derece berbat bir vaziyetle karşı karşıyayım. Cezaevinde geçen 26 sene… Bazı memurlar hâlâ beni ezmek istiyor. Diğer mahkûmlara benzemediğime, kibarlığıma, herkesle iyi geçinmeme şaşırıyorlar. Zannediyorum mahkûmların bazıları da onlar gibi olmamamdan rahatsız. Burada bol miktarda alkolik, uyuşturucu bağımlısı ve muhbir var. Esasında, belki de tüm Fransa’daki en iyi mahkûm benim. Gardiyanlarla iyi geçiniyorum, mahkûmlara destek oluyorum. Başka ne yapabilirim ki?..
Koronavirüs pandemisi sebebiyle şartlarımız daha da ağırlaştı. Bu gerçekten kimse için kolay değil. Avukatlarımızla görüşmemiz zorlaştı, sadece telefonla bağlantı kurabilme imkânımızı koruyoruz. Buna rağmen direniyoruz.
Venezüella’nın Bolivarcı rejimi de direnmeye devam ediyor, bu güzel. Aynı zamanda, sayısı azımsanmayacak kadar çok olan yanlış insanlar tarafından, son derece ehemmiyetli yanlış işler de yapılmaya devam ediliyor. Anlayacağınız, bunlar devrimi de yok ediyor. Her zaman söylediğim gibi benim burada olmam işlerin yanlışlığının göstergesidir. Beni endişelendirmek için ellerinden geleni de yapıyorlar, Venezüella’ya dönmemem için uğraşıyorlar. Çok uzun zaman önce memleketime dönmüş olmam gerekirdi. Üzerime atılı suçlarla alakalı hiçbir kanıt, hiçbir tanık olmamasına rağmen illegal olarak burada tutuluyorum. Zannediyorum ABD ile işbirliğine yanaşana kadar da bu böyle devam edecek. ABD benim burada tutulmamı sağlıyor. Üstelik ben hayatım boyunca ABD sınırları içinde hiçbir şey yapmadım. ABD’ye en son 1960’ta gittim ve o zaman bir çocuktum. Babam beni ve kardeşim Lenin’i orada bir okula götürmüştü. Okulda kibar bir hanım görmüştük ve kardeşimin isminin Vladimir Lenin olduğunu öğrendiğinde çok şaşırmıştı. 1960’lardan bahsediyorum. Tabiî daha sonra Venezüella’ya geri dönmüştük. Elbette benim ismim kardeşiminki kadar özel değil; fakat bu sebeple babama kızgın da değilim.
Bana hep dikkatli olmam söylendi. Nitekim hakkımda hiçbir delil yok, yasal olmayan hiçbir şey yapmıyorum. İllegal bir dış operasyonla getirildim ve buradayım, hâlâ hayattayım. 10 yıldır uyutmuyorlar. Direnmeye devam ediyorum.
Bir de sıkıntılı tiplerle uğraştım bu sürede. Burada bir elçi vardı; Fransa’da öğrencilik yapmış birisi. Daha sonra polis muhbiri olmuştu ve Venezüella’nın Fransa büyükelçisiydi. Karşı devrimci ve Venezüella düşmanı olan bu insanlara rağmen mücadelemi sürdürüyorum. Şimdiki büyükelçi ise iyi bir insan. Benim Venezüella’ya dönmem hususunda da istekli, annesi Fransız ve bir üniversitede profesör.
Hülasa, bazı idareciler ve memurlar bana karşı son derece kibar olsa da, bazıları bana baskı yapmaya devam ediyor. Yaşadığım problem sebebiyle bir takım hususî mevzulardan bahsetme ihtiyacı hissettim. Bu mevzular birçok kişiyi alakadâr etmeyebilir; fakat cezaevinde bulunduğum ülke Fransa olduğu için iş değişiyor. Çünkü bu ülke insan haklarının merkezi olarak biliniyor; buna mukabil her sahada insanlara acı çektiriyorlar. Fransız halkı çalışkan bir halk, fakat belirli çalışma koşullarını kabul etmek zorunda bırakılıyorlar. Aksi takdirde illegal olarak fakir ülkelerden getirilen insanlar işlerini ellerinden alıyor. Fransız İhtilâli’nin gerçekleştiği ülke bu gibi problemlerle boğuşuyor.
Fransa, Cezayir’deki tüm Yahudilere vatandaşlık vermişti. Yahudi olmayanları ise inançlarından dolayı ayırarak vatandaş yapmamıştı. Fransa’da bu gibi ayrımcılıklara rastlamak çok kolay… Fransa devletinin idari kadroları Fransız İhtilâlinin ilkelerine ve Fransız geleneklerine aykırı kişilerle dolu. Ümid ediyorum, Fransa halkı daha iyi idarecilere sahip olacaktır. Esasında Macron akıllı bir adam, önemli vazifelerde bulunmuş birisi ve şu anda AB liderleri arasında en genç olanı. Birtakım değişikliklerle hataları düzeltmeye çalışıyor. Mesela, bakan atamalarında iyi tercihler yaptı; bunlardan birisini tanıyorum. Adalet Bakanı, daha önce de bahsettiğim üzere tanıdığım birisi ve ümid ediyorum, Türk avukatlarım ve Venezüellalı yakınlarımın da desteğiyle benim Venezüella’ya dönmem hususunda katkısı olacaktır.
***
Türkiye’nin çok ehemmiyetli bir ülke olduğunu unutmamalıyız. Geçmişte Türkiye, askerî şahsiyetler üzerinden marjinalize edildi. Yozlaşmış askerler hâkimiyeti elinde bulundurdu. Önemli bir askerî güç olan Türkiye, ABD’den sonra NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip. Başkan Erdoğan, aktüel sorunlar ile yüzleşecek ve onların üstesinden gelerek daha iyi şartların oluşmasını sağlayacaktır. Bilhassa azınlıkların haklarını teslim edip onları da bünyesine katarak bunu yapacaktır. Türkiye’nin gücü, ırkçı Ermenilerin sebep olduğu Dağlık Karabağ savaşında görüldü. Nitekim Türkiye, sömürgecilik tarihinde en önemli mücadelelerden birisini yapan ülke. Daha geriye gittiğimizde dünyanın en önemli gücü olan Osmanlı, İspanya Yahudilerini Hıristiyan Katoliklerin elinden kurtaran devlet. Tarihteki tüm sınırlarında olmasa Türkiye nisbeten haklarını yeniden elde edecektir. Bilhassa Türk halkının senelerce birlikte yaşadığı Yunan halkı ile barışması gerekiyor.
Ayrıca Gönüldaş Erdoğan’a Venezüella’ya verdiği destekten dolayı teşekkür ediyorum.
Allahü Ekber! - 26.12.2020
Baran Dergisi 729.Sayı