İnsan deyince aklımıza ilk gelen “Eşref-i mahlukat” oluyor. Allah’ın (c.c) da buyurduğu gibi “Ahsen-i takvîm”. Kendisi için kâinat yaratılan, hayvanlar ve bitkilerin hizmetine sunulduğu, kitap ve rehber gönderildiği, doğru yolda vefat ettiği takdirde cennet hazırlandığı bir varlıktır insan…
İnsan öyle muazzezdir ki, fıkıh âlimlerine göre insan vücudunun hiçbir parçası isti’mâl edilemez. Affedersiniz, kanalizasyonlara gönderilenler dahi para ile alınıp satılamaz. Kesilen tırnakların toprağa gömülmesi tavsiye edilir. Başkasının saçını kendi kafamız için kullanamayız. İnsan vücudundan yararlanma konusunda ancak bazı organ nakilleri için şartlar koşularak cevaz verilmiştir. Mesela insanın etinden de istifade edilemez.
Bu durumu anlayan bazı kötü kalpli, çirkin düşünceli kimseler; insanın aklını, düşüncesini isti’mâl etmek yerine su-i isti’mâl etmeye kalkıştılar. İnsanları yatırım aracı olarak görmeye başladılar. Bu durumu iki türlü incelemeye çalışalım.
Bazıları insanların akıllarını kendi emelleri doğrultusunda kullandırmaya çalıştı. Bunu gerek para ile gerek bazı vaatler ve güç ile çok dakik bir şekilde işlediler. Bu durumu somut bir örneğe taşıyacak olursak, patronların, işçilerini emelleri doğrultusunda sömürmesidir. “Alın teri kurumadan” işçisine parasını veren, iyi davranan kaç patron vardır acaba?
Bazı kimseler de insandaki pırlanta olan aklı iptal ettirmek için iki türlü uğraştı. Birincisi, insanların hamasi duygularını kabartarak akıllarını arka plana attırdı. Buna örnek olarak da bazı politikacılar ve kanaat önderlerini verebiliriz. En yakın örnek olarak da FETÖ cuk diye oturacaktır.
İkincisi ise yapay zekâ denilen algoritmalar (teknolojiler) ile insanların akılları örttürüldü. Bu duruma da hemen hemen tüm sosyal medya devlerini örnek gösterebiliriz.
Sokrat, bir arkadaşına hikâye anlatır: “İcat tanrısı Theuth, Mısır kralı Thamus’a ziyarete gelir. Theuth, pek çok fenni ilimden bahsetse de Thamus, her ilmin olumsuz yanını bulur. Sıra yazıya gelir ve Theuth yazı için ‘Bilgeliğin ve hafızanın reçetesi’ diye açıklama yapar. Kral da ‘Yazıyı kullanmaya başlayanlar hafızalarını kullanmaktan vazgeçecek ve unutkanlaşacak. Bir şeyleri hatırlamak için iç kaynakları kullanmak yerine dışarıdan birtakım işaretlere bel bağlayacaklar.’ şeklinde itiraz eder.”
Aynı bu hikayedeki gibi gelişen teknoloji; akıllarımızı, kullandığımız telefonlara ve diğer aletlere devretti. Öyle insanlar var ki, telefonları bozulsa hafızasını yitirmiş gibi olacak. Çünkü tüm notları, rehberi, diğer insanlarla olan iletişimi “akıllı telefon”a hapsedilmiş hâlde!..
Velhasıl, tüm bunca harici “akıl örtücü”lere tâbi olmak, kendimizi “güçlüler”e kullandırmak yerine Kur’ân-ı Mübîn’e tâbi olarak aklımızı ve bedenimizi O’nun (c.c) yolunda harcamak bizim için en güzel alışveriş olacaktır.
Bütün bu aklı su-i isti’mâl eden veya iptal edenlere karşın Kur’an’ın “Düşünmeyecek misiniz?” “Akletmeyecek misiniz?” ayetlerini okumalı ve insanı “Eşref-i mahlukat” kılan, Allah’ın insana bahşettiği büyük nimet olan aklımızı faydalı olacak şekilde kullanmalıyız.
Baran Dergisi 737.Sayı