Son zamanlarda yaşanan kadın cinayetleri “ataerkil” bir toplumu reddederken kadının egemenliğini sağlamak için bir bahane… Kadın-erkek eşitliğini sağlama çabalarından bahsetmek gülünç bir durum... Buna dair bütün propagandaları, erkekliğin üstünlüğünü kabullenen feministlerin kadınlığın üstünlüğünü sağlamaya çalışması diye tanımlamak daha doğru olacaktır herhalde. Bunun için de mağdur ve mazlum olan kadınların “güçlü ve cesur” olması için çalışmalar yapılıyor. Kadınlar güçlü olsun tabiî, olmasın demiyoruz. Bu çalışmaların ilk adımı ise piyasaya “Kadın şiddeti”ni pazarlamak… Cinsiyetler arası eşitlik isteyenlerin, şiddeti cinselleştirmesi bile ne kadar çelişkili olduklarını gösteriyor aslında.
Madem kadına şiddetti konuşacağız, “Peki bu hangi şiddet?” diye soralım öyleyse. Cevap üç aşağı beş yukarı şöyle olacaktır: “Fizikî ya da sözlü şiddet!” Somut örnek olarak da bir erkeğin kadını dövmesi ya da kadına hakaret etmesi verilir. Fakat şiddeti bu kadar daraltmak hiç de vicdanî olmayacaktır. Size hiç konuşulmayan kadın şiddetlerinden bahsedeyim…
Yıllar evvel bir gazetede çıkan bir habere göre, bir benzin istasyonu diğer istasyonlara nazaran daha çok iş çıkarabilmek, arabaları kendi istasyonuna çekebilmek için mini etekli bir kadın pompacı çalıştırır. Bu da bir kadın şiddeti, kadının sömürülmesi olabilir mi?
Bugün televizyon ekranlarında çıkan çocuk reklamı diye bildiğimiz çikolata, şeker reklamlarında dahi şehevi duygularını oynatan kadınların rol alması kadın şiddeti değil midir?
Ve iddia ediyorum ki, günümüzdeki en büyük kadın şiddeti dizi, film ve porno sektöründe yapılıyor. Cinsiyet eşitçiliği fedaileri ve kadın şiddetinin sesi (!) olanlar sokaklarda “Pornoma dokunma!” pankartı açarken, neden bu şiddeti göz ardı etmektedirler? Porno, kadının cinsi duygularını malzeme eden, vücudunu “kullan at ürün” olarak işlevselleştiren bir şiddet sektörüdür.
Evde uygulanan şiddeti umuma yansıtarak “Baba evinden kaçın kızlar!” diyenler, fuhuşhânelerde sömürülen kadınlara neden ses çıkarmazlar?
Çünkü mesele kadın şiddeti falan değildir! En başta da belirttiğim üzere feministler, cinsiyet eşitliği adı altında kendi cinsiyetlerinin egemenlikleri için çabalamakta, bu yolda her türlü pisliği yapmaya çalışmaktadırlar.
Bizim bakış açımızda kadın ve erkek eşit değildir. Eşitlik çoğu zaman beraberinde zulmü getirir. Dünya hayatı içerisinde erkek ve kadının yerleri ayrıdır. Birbirlerinin tamamlayıcısıdır, ikisi bir bütün oluşturur.
Baran Dergisi 739. Sayı