Husi militanlar, korumak ve Suudi işgalinden kurtarmak için Marib şehrine bir saldırı gerçekleştirdi. Şehir Suudi ajanlar tarafından işgal altına tutuluyordu. Eğer Husiler, yabancı savaşçılarla da çatışmak zorunda kalacakları bu bölgede başarılı olup hâkimiyeti sağlarsa, petrol ve doğalgaz açısından zengin olan şehir Sana idaresine fayda sağlayacaktır. Daha önce söylediğim bir şey vardı, kötü bir şey gibi görünse de, Yemen’in üniter bir devlet olması bir hatadır. Sana’nın güneyindeki Husîlerin, isyana karar verip önce Sana’ya ardından Suudi Arabistan’ın güneyine doğru yürümeye başlamaları bir korkuya sebep oldu. Bu tarihî bir korkunun yansımasıydı.
Ben bu bölgeyi son derece iyi biliyorum, oralarda senelerimi geçirdim. Yemen’in eski devlet başkanı olan Ali Abdullah Salih’i tanıyordum. Kendisi Husî kardeşler tarafından öldürüldü. Kardeşler diyorum; çünkü onların doğru tarafta olduğunu düşünüyorum. Elbette itikadî bakımdan, inanç bakımından farklılıklarımız var; fakat onlar doğru tarafta duruyor. Bu sebeple saygı duyuyorum. Sınırlı askerî kapasitelerine rağmen direniyorlar. Cesur bir şekilde kendilerini feda etmekten çekinmiyorlar.
Ümid ediyorum burada yaşanan savaş daha da beter bir hal almadan son bulur. ABD’nin yeni başkanı Joe Biden, Suudi Arabistan’la ilişkilerini muhafaza etmek istiyor. Suudi Arabistan İsrail ve ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki. Trump döneminde Suudi Arabistan’ın veliaht prensi İsrail ve ABD ile iyi ilişkiler kurabilmek uğruna birçok pislik yaptı. Şartların bugüne kadar olandan daha kötü olmayacağını düşünüyorum.
ABD’nin Çin’e karşı saldırgan bir tutum sergilemesiyle beraber bir takım ticarî hesaplar da işin içine girmişti. Çin, diğer ülkelere nazaran daha kaliteli ve ucuz mal tedarik edilebilen bir ülke haline geldi. Eski kapitalist ülkeler Çin’in tehlikeli bir finansal ve ekonomik seviyeye ulaştığını fark ettiler. Kanaatimce bu geçici bir sorun. Bugünkü global şirketlerin bir kısmı dünya üzerindeki hâkimiyetini kaybedecek; fakat başta ABD olmak üzere diğer gelişmiş kapitalist ülkeler bu sebeple harabeye dönmeyecek, hatta bunun zıttı yaşanacak ve onlar için daha iyi olacak.
Bugün cezaevinde yıllar önce Müslüman olmuş biriyle konuşuyordum. İki Fransız onu düzenli olarak ziyarete geliyorlar. Geçtiğimiz haftalarda bahsettiğim Fas asıllı Cezayirli genç de Cuma günleri namaza geliyor. Her Cuma namazı Paris’ten gelen iyi bir imam kıldırıyor. Her hafta belli şeylerden konuşuyoruz. Bu hafta Ehli Sünnet ile Şiiler arasındaki farktan bahsediyorduk. Cezaevinde Müslüman olan arkadaş, “Tanıdığım en iyi Müslüman Şii olan Ali Vakili Rad’dı.” dedi. Rad, Pehlevi rejiminin son başbakanına suikast düzenleyen kişiydi. Paris’e pek uzak olmayan bir yerinde, bir ziyaretçi gibi gelerek öldürdü. Polis bu adamı koruyordu, elbette Fransız ajanlar da… Fakat bu kişi bir hemşerisi olarak kimliğini bırakıp sıradan bir vatandaş gibi girip onu öldürdü. Hem de çayını, kahvesini içip misafir olduktan sonra onu ve sekreterini öldürdüler. Akabinde kendisiyle birlikte gelen kişilerle oradan elini kolunu sallayarak çıktı. Eski başbakan sağlıklı birisiydi, uzun bir süre evden çıkmaması şüphe uyandırmadı; fakat başka birisi onu ziyarete gelince evdeki cesetlerle karşılaştılar. Daha sonra polis onları aramaya başladı. Ali Vakili Rad, uzun süre cezaevindeydi; çünkü İran'ın İsviçre Cenevre “İslâmî Konsolosluğu” tarafından ihanete uğramıştı. Fransa sınırını aştıktan sonra Cenevre’de İran Konsolosluğu’na gitti. Bu adam İran milis güçlerinde resmî göreve sahipti. Bugün İran’ın birçok meselede doğru tarafta durduğunu görüyoruz. Türkiye, iyi bir hükümete sahip; fakat hâlâ işgal altında, yabancı askerî üslerin varlığı devam ediyor, bu üslerde hâlâ atom bombaları saklanıyor. Bu sebeple bağımsızlık mücadelesi veren Türkiye’yi dışta tutarak bunu söylüyorum. Tahliyesinden sonra da İranlı bir Şii olan Rad, tahliyesinin ardından İran’a döndükten sonra kendisine büyük bir karşılama töreni tertip edildi.
Ben Ehli Sünnet bir Müslüman’ım. Fakat üzülerek söylüyorum ki, dünyada saygı duyulacak tek Ehli Sünnet merkezli devlet, rejimi olmasa da hükümeti Ehli Sünnet olan Türkiye. Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğru ve gerçek bir Müslüman. Türkiye’yi geliştirmek ve tekrar bölgenin en güçlü ülkesi haline getirmek için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Bu sebeple hedefte ve dikkatli olması lâzım; onu öldürmeyi deneyebilirler. Türkiye sınırlarındaki yabancı üsler bir an evvel tasfiye edilmeli; çünkü bu üsler ülkeleri ABD’nin müdahalesine açık hâle getiren kompleks yerlerdir. İstanbul’daki insanların geçmişe göre daha iyi şartlar altında olduğunu düşünüyorum. Fakat Türkiye’nin Müslüman hükümetinin birilerine bağlı olması, tam olarak bağımsız olamaması son derece kötü.
Elbette sadece Türkiye bu vaziyette değil; Arap rejimlerinin hepsi Türkiye’den daha bağımlı vaziyette. Irak’ta bulundum uzun seneler önce, bağımsız bir hükümete sahipti. Merkezî bir devlet yapısı vardı. Fakat her türlü pisliği yaparak bu ülkeyi ne hale getirdiler. Şimdi ajanlar cirit atıyor; fakat her nasıl olursa olsun Irak’ta birliğin teşekkül etmesi gerekiyor.
Öte yandan son derece zor şartlar altında yaşayıp acı çekmeye devam ediyoruz. Endüstriyel açıdan gelişmiş tüm ülkelerde hayatta kalmak ve yaşamak için bir takım tedbirlerle salgının önüne geçilmeye çalışılıyor. Burada vaziyet bu iken Venezüella bunun üstüne ekonomik ve askerî bir saldırı ile karşı karşıya. Yine de salgın hususunda buradan daha iyi şartlara sahipler. Fransa Cumhurbaşkanı esasında kötü bir idareci değil, akıllı bir adam; fakat sistem yozlaşmış. Herkes özel şirketlerden menfaat sağlayabilmek adına onların ağzıyla konuşuyor. Fransa’da insanlar Şubat 2020’den beri yani tam bir senedir toplumdan izole bir şekilde yaşamayı sürdürüyorlar. Bunun devam etmesinin sebebi çözüm bulmaktan ziyade süreci uzatmaya çalışan büyük şirketler. Burada da hainler Fransız insanına ihanet ediyor.
Neler olacağını kestiremediğimiz bir süreci yaşıyoruz. Zannediyorum dua etmekten başka yapacağım bir şey yok.
Allahü Ekber! - 21.02.2021
Tercüme: Faruk Hanedar
Baran Dergisi 737.Sayı