Vikingler, İskandinavya’nın pagan savaşçı halkı. 9. Yüzyılda o zaman dağınık krallıklar halinde olan İngiltere ve Fransa’ya akınlar düzenleyen, yağmalayan, Hristiyan Avrupa’nın başına uzun yıllar bela olan vahşi ve acımasız bir ırk olarak tanımlanıyorlar. 

8.-11. yüzyıllar arasında varlık gösteren savaşçı İskandinav (Norveç, İsveç ve Danimarka) kavimleri Avrupa kıyılarına sık sık saldırılarda bulunuyordu. Önceleri yağma amacı güden bu savaşçılar, sonradan ele geçirdikleri topraklarda yerleşerek çiftçilik yapmaya başladı. Ticaretle de uğraşan Vikingler’in akınları zamanla keşif ve fetih hareketine dönüştü. İzlandalı Vikingler’in Amerika’ya Kristof Kolomb’dan çok daha önce ulaştıkları düşünülüyor. 

Akdeniz ve çevresine de akınlar düzenleyen, Bizans ve Araplarla da savaşmış, gemileriyle gidebilecekleri en uzak noktalara kadar gitmiş olan Vikingler, Fas’a kadar ulaşmış, ayak basmadık toprak bırakmamışlardır. Bazıları savaşa gittikleri yerlerde Hristiyan Avrupa ordularına paralı askerlik yapmak üzere kalmıştı. Bizans’ta kalan, paralı askerlik yapan bir Viking’in, Ayasofya’nın taş duvarına Viking alfabesiyle “Helvden buradaydı” yazdığı bilinmektedir. Bu yazı da 9. yüzyıla tarihlendirilmektedir. 

Peki bu halkın, bilhassa uzun yıllar Avrupa’nın korkulu rüyası olan, 11. yüzyıla kadar Hristiyanlaştıramadıkları bu “pagan kafirlerin” gücü ve korkusuzluğu nereden geliyordu? Tam da paganlıklarından ileri geliyordu. İskandinav mitolojisi en az Yunan mitolojisi kadar çeşitlidir. Odin, Thor, Loki, Freya gibi tanrılara ve tanrıçalara inanıyorlardı. Fakat onların Tanrıları ölümlü idi ve öte dünya inançları vardı.

Savaşarak kahramanca öldükten sonra Tanrılarıyla buluşacakları “Valhalla”, bir çeşit Viking “cennet” inancıydı. Hemen bütün mitolojilerde karşımıza çıkan “dünya ağacı-hayat ağacı” Vikingler’de “Dişbudak ağacı” olarak ortaya çıkar. “Esatir ve Mitoloji” isimli eserinde İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu bu “hayat ağacı” mevzuunda çeşitli inanışlardan örnekler verir ve hepsinde bu ağacın “dünyanın kendisi-merkezi” olarak geçtiğinin altını çizer. 

Batılıların “Kuzeyliler” olarak isimlendirdiği Norveç, İsveç, Danimarka gibi bölgelerde yerleşen Vikingler’in kökeni hakkında, meşhur Grek efsanesinde yer alan Troia savaşından sonra yerel halkın Yunan zulmünden kaçarak İskandinavya’ya kadar geldiği şeklinde yorumlar da vardır. Dillerindeki ve mitolojilerindeki benzerlikler de bu yoruma eklenmiştir. 

Buradan bakınca Hristiyan Avrupa’ya savaşmayı öğreten ve savaşçı ruhu aşılayan kavim de bir nevi Vikingler olmuştur diyebiliriz. Bizans’ın Vikinglerden kurulu bir paralı asker gücünü yanında tuttuğu da düşünülürse. Hatta bazı yorumlara göre İngiltere ve Fransa krallıklarının savaş tekniklerini ve güçlerini geliştirmeleri, Viking saldırıları sayesinde olmuştur.

Tüm bunları niye yazıyorum? Vikinglere bu ilgi neden? Birkaç senedir History Channel tarafından yayınlanmakta olan “Vikingler” isimli bir diziyi, bayram tatilinde biraz da rahatsız olduğum için vakti değerlendirmek adına izleme fırsatı buldum. History Channel bir tarih belgeseli kanalı. Yaptığı dizi de herhalde bu çerçevededir diyerek izledim. Vikingler ile alakalı bilgim çizgi filmlerden öteye geçmezken, biraz araştırma fırsatı da bulmuş oldum bu ilginç halkı… Dizinin yapımcısı şöyle diyor:

“Yazdığım her şey, temelini tarihi bilgilerden alıyor. Tüm fikirler, karakterler, hikâyenin gidişatı bahsedilen dönemle ilgili yaptığımız tarihi araştırmalara dayanıyor. Gerçek olandan sapmamaya özen gösteriyorum, her ne kadar hikâye karanlık çağlarda geçse de...”

Gerçekten şimdiye kadar “vahşi Viking” hikâyeleri anlatan Batılılar için belki de iyi bir adım. En azından “Game Of Throns” türü kendi köklerini anlattıkları abartılı mitolojik hikâyelerden daha anlamlı.

Senaryonun mecburi dekoru olan “savaş, intikam, entrika” gibi görsel şovun altında akan bir “inanç-din” hikâyesi var. Pagan Viking şef Ragnar ile Hristiyan Keşiş Athelstanarasında geçen dostluk hikâyesi ve birbirlerinin inançlarına karşı duydukları alaka... Bunu Pagan ayinine katılan Keşiş’in gördüğü olağanüstülüklerde, Pagan liderin Hristiyan Tanrısı’na dua edişinde ve bu iki karakterin “inanç” üzerinden kendilerini ve inançlarını sorgulamalarında görebiliyoruz. Hristiyan inanışındaki “pagan” öğelere ve benzerliklere Keşiş sayesinde vakıf oluyoruz. Bu anlamda (neticede, zaten tahrif edilmiş) Hristiyanlık mensubu keşişin, atalarının pagan kültürü ile yeniden karşılaştığında yaşadığı şaşkınlığı da gösteriyor dizi… Hakeza İngiltere kralının “inançla” ilgili düştüğü çelişki, tacını tahtını terk etmesi vesaire… 

Diğer yandan Vikingler’in Müslümanlarla karşılaştıkları da biliniyor. İslam kaynaklarında “Erdimaniyyûn”, “Mecûs”, “Rûs” şeklinde anılıyor Vikingler. İsveç’te 1975’te yapılan bir kazıda bir kadın Viking’in mezarında üzerinde Arapça harflerle “Allah için” yazan bir yüzük bulunmuştur. Geçen yıllarda yapılan bir kazıda ise yine Viking mezarlarında üzerinde “Allah” ve “Ali” yazan elbiselere, Allah Resulü’ne övgü nitelikli yazılı belgelere rastlanmıştır. Bulunan belgelerde kullanılan Arapça'nın Asya kökenli olduğu, oldukça karmaşık ve zor okunan bir tür olduğu tesbit edilmiştir. Tarihe baktığımız zaman Vikingler Müslüman ülkelere 5 kere saldırı yapmış, bunların dördünü Endülüs üzerine gerçekleştirmişlerdir. Bunların ilkinde başarılı olmuş ve pek çok esir ve ganimetle ülkelerine dönmüşlerdir. Diğer yandan ticari olarak da Müslümanlar ve Vikingler arasında dolaylı bir alışveriş söz konusu olmuştur. Bütün bu eşyalar ve Müslüman esirlerin varlığı, Vikingler’in İslam’dan habersiz olmadığının da göstergesi. Upsala Üniversitesi’nden bazı araştırmacılar Vikingler’den çok az bir kısmının bu etkileşim sebebiyle Müslüman olması ihtimalinin mümkün olduğunu söylüyor.

Viking dizisinin senaryosunda, elbette İslam kaynaklarından ve gezginlerin anlattıklarından, son yapılan araştırmalardan yola çıkarak bu hadiseye de yer verilmiş. Dizinin en dindar pagan karakteri Filoki, inancıyla ilgili bir şüpheler ağına düşmüştür. Endülüs saldırısı sırasında Ezan sesini duyunca yağmayı bırakıp, sesin peşine düşer. Oldukça etkilenmiştir. Camide namaz kılan Müslümanları izlemeye koyulur. Aralarında gezer, önlerine geçer. Müslümanların ibadetlerine devam ediyor oluşuna şaşırır. O sırada başka bir Viking gelerek imamın başını uçurur. Filoki cemaatin namaza devam etmesine daha da şaşırır. Vikinglere namaz kılan insanlara dokunmalarını yasaklar ve camiden çıkarır. Hristiyan kiliselerinde keşişleri baltasıyla parçalayan ve kitaplarını ateşe veren pagan Filoki’nin Müslümanlara gösterdiği bu açık saygı ifadesi, dizinin en çarpıcı bölümüydü bence…

Tüm bu hikâye, (dizi devam ediyor ve çok az bir kısmını izlemiş olsam da), karakterlerin kendilerini ve inançlarını sorgulamaları, hadiselerin daha çok bu “inanç” meselesi üzerinden yürüdüğünü gösteriyor. Hayat, neye inandığın, bu dünyada niçin var olduğun ve ölünce nereye gideceğinle ilgili. Odin’e inanan, savaş ve cesaret gösterisi için yaşayan ve cesaretle ölürse Valhala’ya-Cennet’e gideceğini hayal eden barbar bir Viking için de böyle… Ateizmin değil de Deizmin yaygınlaşması meselesine bir de buradan bakmak gerek…


Baran Dergisi 607. Sayı