Bu hafta Venezüella’da seçilmiş devlet başkanı Nicholas Maduro’nun yeni bir yedi sene için göreve gelmesi sebebiyle bir kutlama yapıldı. Elbette düşmanları da boş durmadı ve yeni dönemin başladığını kabul etmediler. Tabiî ki protesto hakkına sahipler; fakat problem bu değil. Venezüella dünyadaki en modern ve en iyi seçim sistemine sahip ülke. Bu sistem oylamada manipülasyon yapabilmenin önünü kati bir şekilde kesiyor. Bu sistemin muazzam bir kontrol mekanizması var. Dolayısıyla Maduro oyların büyük çoğunluğunu alarak hukuka uygun bir şekilde seçilmiş bir devlet başkanıdır, bu konuda bir şüphe yok ve bunun üzerinden hükümetin meşruiyeti sorgulanamaz.

Muhalifler haince ve ajanca bir takım tahriklere kapılıyorlar. Muhaliflerin içerisinde son derece saygın insanlar da bulunuyor. Bu insanlar ideolojik olarak yönetime uzak değiller ve Amerikan ajanı da değiller. Muhalifler, Amerikan ajanları tarafından kontrol ediliyor dememekle beraber içlerinde hain ve ajanların olduğunu belirtiyorum.

Venezüella’da siyasî hayatına devam eden bir Komünist Parti de bulunuyor. Onlar da şu an muhalif pozisyonda ve son derece kritik bir noktadalar. Bolivaryan devrimi ve devrimci liderlerini her zaman desteklediler. Hükümeti bir çok noktada desteklemekle beraber bazı boykot teşebbüslerinde de bulundular. Ben de, hem Bolivaryan devrimi hem Maduro’yu destekleyen birisi olarak, bazı eleştirilerde bulunuyorum. Komünist Parti’nin tavrının önemli olduğunu düşünüyorum.
Seçimlerin neticeleriyle alakalı bu hafta yapılan programa uluslararası bir çok kuruluştan ve devletten 94 delege katıldı. Birçok önemli ülkenin temsilcisi Venezüella’da idi. Latin Amerika ülkelerinin ise neredeyse tamamı Maduro yönetimini boykot ediyor. Lima Grubu, Venezüella seçimlerinin gayrı meşru olduğunu ve Maduro yönetimini tanımadıklarını ilan edip ülkede legal bir hükümet kurulması gerektiğini belirten saçma bir açıklamaya imza attı. Latin Amerika’nın bazı ülkelerinden ve diğer kıtalardaki ülkelerden toplam 94 delegenin katılımıyla gerçekleştirilen törenle ilan edilen yönetimi tanımıyorlar. Bu delegeler arasında Rusya, Hindistan, Çin gibi önemli ülkelerin temsilcileri de vardı. 100’ün üzerinde devlet yeni hükümeti tanıdığını açıkladı. Bunların karşısında ise ABD ve AB ülkelerinin başını çektiği devletler bulunuyor. Bu durum dünya politikasındaki bozulma, istikrarsızlaşma ve kutuplaşmayı gösteriyor. Uluslararası sistem bir çıkmaza girmiştir.
Donald Trump’ın her fırsatta en iyi Amerikan başkanı olduğunu söylüyorum. Kesinlikle bazılarının iddia ettiği gibi aptal bir insan değil. Bir çok ülkeyi kasıtlı olarak provoke ediyor. Yine belirtildiği gibi yalnız da değil, beyaz fakir Amerikalı azınlığı temsil ediyor ve onların desteğiyle iktidarda. Kapitalistler tarafından başkanlıktan indirilmek isteniyor. İktidara geldiğinde her yeri bombalayabilecek bir potansiyele sahip olduğu propagandası yapılıyordu. Öyle olmadığı anlaşıldı. ABD’nin yerleşik düzenine karşı bir takım politikalar sergiliyor. Venezüella hususunda da farklı bir politika seyredebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da Venezüella’yı destekleyenler arasında. Hükümeti kabul ettiği gibi geçtiğimiz haftalarda da Venezüella’ya bir ziyarette bulunmuştu. Venezüella açısından Türkiye’nin desteği önemli.

İsrail ise tabiî olarak Venezüella hükümetinin karşısında yerini aldı. İsrail, Hugo Chavez’in iktidar olmasından beri Venezüella ile kötü ilişkilere sahip. Chavez özel bir hava indirme komandosuydu. Venezüella ordusunda bu birliğin kurucusuydu. O, İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesen, İsrail’i devlet olarak tanımadığını söyleyen bir devlet başkanıydı. 

Nicholas Maduro oyların büyük çoğunluğunu alarak iktidara gelen meşru bir devlet başkanıdır. Hükümeti içerisinde ise çok farklı insanlar var. Bunların bazıları gerçekten iyi; fakat menfaatperestler de mevcut. Bundan evvel de defalarca söylediğim üzere hükümetin içeride gerekli temizliği acilen yapması gerekiyor.

Venezüella köklü tarihe sahip bir ülke. Latin Amerika’da bağımsızlığını kazanan ilk ülke. Resmi olarak 5 Temmuz 1811’de bağımsızlığını kazanmıştır; fakat gerçekte 19 Nisan 1810’da Venezüellalılar gücü ele geçirmiştir. Bağımsızlığın öncüsü olan Simon Bolivar, Napolyon’un kardeşine karşı savaşmış ve zaferler elde etmiştir. Tutuklanıp sürgüne gönderilmesine rağmen tekrar bir ordu ile bağımsızlık ilan etmiştir. Bolivar’ın ülkesi olan Venezüella özel bir ülkedir; Latin Amerika’da devrimci dalganın yükselişine öncülük etmiştir. İspanyol sömürgeciliğine karşı Latin Amerika’da direnişin merkezi olmuştur. Latin Amerika’nın hürriyete kavuşmasını sağlamıştır. 

Aradan geçen uzun senelerin ardından bugün ise devrimciliğinde samimi olduğunu düşündüğüm Maduro liderliğinde bir hükümet var. Babası Venezüellalı, annesi ise Kolombiyalı olan Nicholas Maduro hemen hemen tüm Latin Amerika ülkelerinin karşısında konumlanmasının yanı sıra Kolombiya’nın ise kendisine doğrudan saldırısıyla karşı karşıya. Venezüella’nın en önemli sınır komşusu Kolombiya. Brezilya ile de sınırı olmasına rağmen en uzunu Kolombiya sınırı. 2 bin kilometre civarında. Maduro, Kolombiya’ya karşı bir tavrı olmamasına rağmen Kolombiya’nın saldırısına maruz kalıyor. 

Venezüella, Afrikalı kölelerin, Latin Amerika yerlilerinin, Avrupa’dan gelen İspanyolların ve diğer çeşitlik etnik unsurların bulunduğu kozmopolit bir ülke. Diğer ülkelerde ırkçılık yükselirken Latin Amerika’da ırkçılığın en az rastlandığı ülke Venezüella’dır aynı zamanda. 

Öte yandan zengin kaynaklarına rağmen bugün Venezüella Latin Amerika’nın ekonomik olarak en fazla sıkıntı çeken ülkesi ve şu anda tamamıyla harap olmuş vaziyette. Bunun iki önemli sebebi var. Birincisi hükümet içerisindeki çürüme, diğeri ise dışarıdan gelen saldırılar. Bunların ehemmiyetli olanı ise hükümet içerisindeki çürümenin bir türlü giderilememesi. Maduro’nun ivedilikle bu problemi çözmesi gerekiyor. Önemli bir potansiyeli bulunan Venezüella’nın devrimci ve güçlü bir devlet hâline gelmesi için bu temizliğin yapılması şart. Mesela, geçtiğimiz günlerde Venezüella Savunma Bakanı General Vladimir Padrino Lopez’in, son derece sert bir şekilde Maduro’nun istifa etmesi gerektiği, etmezse kendisinin istifa edeceğini söylediği iddia edildi. Padriona orduyu temizleyen adamdır; ordu Chavez tarafından temizlenmemiştir. İçerisinde CIA’ya bağlı bir çok ismi temizleyen kişi Padrino’dur. Bu çıkış doğru ise içeride bir takım rahatsızlıklar olduğunu gösterir.

Venezüella’nın her geçen gün geriye gittiğinin göstergelerinden birisi de benim. İhtiyaçlarım bulunmasına rağmen Venezüella’nın benimle eskisi gibi alakadar olmaması inanılır gibi değil. Düşmanlarım Venezüella’ya geri dönmek istediğimi, bu sebeple böyle dediğimi düşünebilir; fakat ben bir vatansever olarak tüm devrimci Venezüella hükümetleri için tecrübelerimi paylaşır, tavsiyelerde bulunurum. 

Her zaman en kötüsüne hazır olup, en iyisini ümit etmemiz gerekiyor. 
 
12.01.2019
Tercüme: Faruk Hanedar

Baran Dergisi 627. Sayı