Dünyada “hayvan hakları” konusunda uluslararası düzeydeki en önemli metin, Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’dir. Bu beyanname 15 Ekim 1978 tarihinde Paris’teki Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü olan UNESCO merkezinde ilan edilmiştir.
Bilirsiniz bir de Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi vardır. Hani adı var kendi yok türünden olanı. Bu da öyle bir beyanname işte.
Beyannamede, yaşayan bütün canlıların doğal haklara sahip olduğu ve insanoğlu tarafından hayvanlara saygı gösterilmesi gerektiği, bir insanın bir diğerine gösterdiği saygıdan ayrı tutulamayacağı gibi süslü cümleler yer alır.
Ne var ki kendi ülkelerinde sokakta başıboş hayvan bırakmayan bu ülkeler söz konusu Türkiye gibi ülkeler olunca hayvanseverleri desteklemeyi tercih ediyorlar.
Bakınız bu ülkeler, anlaşma çerçevesinde zorunlu kaldıkları durumlarda evcil hayvanların yakalanmasında, bakımında ve itlaf edilmesinde belirli kurallar getiren hükümlere istisnai uygulamalar getirebilmişlerdir.
Avrupa Parlamentosu üyeleri, 2 Şubat 2009 tarihinde, toplama, kısırlaştırma ve aşılamaya ilişkin üye devletlerin gerekli mekanizmaları uygulamaya koymalarına yönelik topluluk düzeyinde önlemler alınması hususlarında mutabık kalmışlardır.
Örneğin Belçika, Danimarka, Almanya, Hollanda ve İsveç’te, sokak hayvanlarının kontrolüne ilişkin oldukça etkili bir yasal zemin bulunmaktadır.
Bu ülkelerde mevzuatın uygulanmasından yerel otoriteler sorumlu tutulmuştur. Ve bu ülkelerde sokak hayvanlarına yönelik zorunlu kayıt sistemi uygulanmakta, köpeklerin kalıcı olarak tanımlanmasında mikroçip veya dövme yaygın olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca, Norveç ve İsviçre de dahil olmak üzere, bu ülkelerde hayvan popülasyonunu kontrol altına almak adına yerel düzeyde eğitim programları düzenlenmektedir. Sokak hayvanlarıyla mücadele noktasında, hayvanlar barınaklara yerleştirilmektedir.
Almanya dışındaki yukarıda bahse konu ülkelerde, barınaklara yerleştirilemeyen köpekler ötenazi işlemine tabi tutulabilmektedir.
İngiltere’de Sokak hayvanlarıyla mücadeleye ilişkin 1878’de yürürlüğe konulan kanunla kayıt altına alma işlemi zorunlu tutulmuş, ancak uygulamada etkinliğin sağlanamaması nedeniyle bu zorunluluk 1988 yılında ortadan kaldırılmıştır.
2005 yılında çıkarılan kanunla, sokak hayvanlarının toplanması, yerel otoritelerin sorumluluğuna verilmiştir.
Toplanan hayvanlar yedi gün boyunca yerel otoriteler tarafından barınaklarda tutuluyor, bu süre sonunda sahiplendirilemeyen hayvanlar hayvan refahı kuruluşlarına gönderiliyor ya da bu hayvanlara ötenazi uygulanıyor.
Sokak hayvanlarının sayısını kontrol altına almak için kısırlaştırma yöntemine de başvurulmaktadır.
Fransa’da, kaybolan veya terk edilen sokak hayvanları sadece geçici bir süre için barınaklarda tutulmaktadır. Bu süre zarfında sahibi bulunamayan ya da yeniden sahiplendirilemeyen hayvanlara, veteriner hekimler gözetiminde ötenazi uygulanabilmektedir.
Gelelim Türkiye’ye, burası tam bir köpek cenneti ama insanlarımıza cehennemi yaşatıyorlar. Çevre ve Orman Bakanlığının girişimleri ile 2004 yılında kabul edilen 5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” Avrupa Sözleşmesi göz önüne alınarak hazırlandı ve sonra üzerinde bazı değişiklikler yapıldı.
Ne var ki hiçbir düzenleme sayıları 10 milyonu geçen ve insanlarımızı öldüren başıboş köpek sorununu çözemedi. Bakınız medeni ülkeler bu sorunu çözmüş. Yukarıda anlattık.
Tayyip Erdoğan’ın talimatına rağmen belediyeler hala bu konuda bir şey yapmıyor. Yapmadıkları gibi milletvekilleri ile birlikte mama kampanyalarına dâhil oluyorlar.
Sokaklarda insanlar çocuklarıyla birlikte yürüyemez hale geldi. Koskoca ülke başıboş köpek sorununu neden çözemiyor?
Ufuk Coşkun, Milat Haber