‘Oğlum tavuk olduğunu iddia ediyor’

Hür türlü cinsel sapıklığın bir şekilde küresel olarak eş zamanlı olarak teşvik ediliyor ve bütün dünyada büyük bir artış gösteriyor. Mustafa Hoca üst üste yönelttiğim sorulara trajikomik bir yanıt verdi:

“Şimdi bir, biraz gülerek başlayalım. Çünkü mevzular hakikaten çok üzücü ve sıkıcı mevzular. Bir çocuk annesiyle beraber bir psikiyatra gidiyor. Annesi diyor ki; ‘Doktor bey bu tavuk olduğunu iddia ediyor.’ Çocuk da ‘Evet ben tavuğum’ diyor. Annesi bu kez ‘Bak oğlum senin tüylerin bile yok’ deyince çocuk da ‘Evet ben ergenlikte travma yaşadım, tüylerim ondan döküldü benim’ diyor. Kadın psikiyatra dönerek, ‘Görüyor musunuz doktor bey? Bu tavuk olduğunu iddia ediyor’ diyor. Psikiyatrist şöyle piposundan bir iki çekiyor, bakıyor. Evet, diyor, ‘Sizin için kabul edilmesi zor bile olsa, öyle diyorsa öyledir.’ Evet, şu anda yaşanan bu.”

Robdöşambr Robdöşambr

“Kısıtlı bir tercihti”

Hocam tam bir robotluk bu. Peki neden eşcinsellik?

Eşcinsellik tarihin her döneminde, farklı kültürlerde, farklı dönemlerde özellikle refah dönemlerinde artmış, artış gösteriyor. Bazı kültürlerde daha fazladır. Eski İran’da, eski Yunanlılarda falan daha fazla. Ama bu belli bir küçük bir grup içinde kısıtlı kalmış bir tercihti. Bir propaganda aracı değildi yani. Erkek eşcinselliği aşağı yukarı, yüzde 2 oranında, kadın ve eşcinselliği o civarlarda aşağı yukarı derken birdenbire patlama oldu. Baktılar ki eşcinsellik tuttu. Kadınlarda yüzde 2’den yüzde 4’lere, erkek eşcinselliği yüzde 8’lere çıktı. Özellikle bu çok önemli 2012 tarihinden itibaren.

Saf saf sordum, ‘500’ün üzerinde’ dedi

Neden 2012 yılı Hocam?

Yani akıllı telefonların tamamen devreye girmesinden itibaren patlayış gösterdi. Bu neyi kanıtlıyor? Demek ki bu tabii bir süreç değil. Bu tetiklenmiş bir süreç. Projenin bir parçası.

Baktılar ki tuttu. Başladılar eklemeye. Mesela bundan 30 sene evvel trans diye bir akım, bir fenomenlik yoktu. Böyle bir şey niye yapılıyor? Birkaç nedeni var bunda ama önce benim ilk bununla temasımı sana anlatayım. İsviçre’de üniversite polikliniğinde doktorum. Bu işleri hiç ama hiç bilmiyorum. Bana bir tiyatrocu geldi. Oturduk, adam terapiye geldi. Derdini anlatıyor. Depresyonda. Doktor bey ‘Ben çok sukutu hayale uğradım. İnsanlar beni çok düş kırıklığına uğrattı. Özellikle ilişkilerimde’ dedi. Şimdi bir hanım geldiği zaman sorarım kaç kişi sizi aldattı ya falan. Ben de saf saf sordum: ‘Affedersiniz ama kaç kişi sizi sukutu hayale uğrattı?’ Adam, ‘Beş yüzün üzerinde olmuştur’ dedi. Şimdi ben bir afalladım. Eşcinsel, kendisi bir tiyatrocu. Eşcinsel ilişkilerinden kastediyor. Yine saf saf sordum: Beş yüzün üzerinde ilişki nasıl olur?’ Bak Ersin bu çok önemli. Bunu anlamamız lazım. ‘Her gece, genel tuvaletlere gidip 2-3 kişiyle beraber olursan, olur’ dedi. Para için yapmıyor bunu. Bütün mesele bu zaten. Tatmin olmuyorlar. Yani kişilik oturmuyor yerine.

“Aksi olmuyor, tutmuyor”

Peki tam olarak neyi arıyor bu insanlar?

Erkek ile kadın artı ve eksi. Eksi-eksi ile artı-artı iter birbirini. Kadın ve erkeğin tabii bir cazibesi var. Aksi, olmuyor, tutmuyor. Tutmadığı için de onun getirdiği doyumsuzlukla işte beş yüz ilişki… Arıyorlar. Ben zannettim ki bu arkadaş münferit bir vaka. Dedim ki; bu arkadaş demek çok meraklısı bu işin. Ama sonra bir araştırdım ki 500, 1000, 1500 ilişkiler. Son olarak işte bir kitap yayınlandı. Amerikalıların çıkardığı kitap, ‘Eşcinselliğin Somatik ve Psikolojik Tehlikeleri’ diye. Ne diyeceğiz buna? Zenginliği mi diyeceğiz? Trajedisi diyemeyiz. Bak her insan, biz burada eşcinseller üzerine konuşuyoruz ama her insan hazreti insandır. Ha bir kere onu anlayalım. Biz bir durumu eleştiriyoruz.

“Arayıştalar, dopamin hazzı için yapmıyorlar”

* Kitap demiştiniz, onarılmaz zararlarını ele alıyor sanırım…

Tabii bu çoklu ilişkinin getirdiği de bir sürü patolojiler var. Fiziksel zararları var. Şimdi her gece tuvaletlere gidersen... Oradaki mikropları düşün. Virüsler, AIDS buradan çıktı. Son olarak Avrupa’da çıkan maymun gribi bundan. Bütün bel soğuklukları gibi, zührevi hastalıklar… Yani baktığın zaman eşcinsel hayatlara somatik hastalıklar, kanser türleri, makat kanserleri derken bu da yetmiyor. Ondan sonra başlıyorlar başka pratikler de yapmaya. İşkenceler falan…

Az önce dediğiniz arayış bu mu? Yani bulamadığı için...

Neyi arıyor Ersin biliyor musun? Anladığım zaman içim yandı. Yahu tevhidi arıyorlar tevhidi. Birliği arıyorlar, canların beraberliğini arıyorlar. Üç kuruşluk dopamin hazzı için yapmıyor bunu. Dopamin demek, şeker yediğin zaman beynin sapından bir hormon salgılanır. Buna dopamin denir. Dopamin, serotonin falan birkaç tane vardır. Haz verir. Cinsellik de böyle bir haz veriyor insanlara… Ama bu haz gelir geçer. Bu insanlar bunu aramıyor. İnsanlar o beraberliğin yetirdiği, o tevhidi arıyor. O da olmayınca bu sefer ilişkilerin sayısını arttırıyorlar. Bin, bin beş yüz vesaire. Yine yetmeyince de bütün bildiğimiz sapıklıklar, sado-majoşist pratikler, sınırsız bir rezillik başlıyor. Yani istatistiklerle kanıtlanmış pratikler.

“Tedavi olup evlenenler var”

Hocam anne-babalar izliyor ve okuyorlar bizi. Bu durumda olan ya da olduğunu düşünen, yönelen gençler var, çocuklar var. Siz uzmanısınız. Geri dönüş terapisini netleştirelim. Tedavisi var değil mi?

Olmaz mı? Birçok insan tabii var. ‘Ben ne yaptım’ diyen, aralarından terapist çıkanlar var. Birkaç terapist var. Bunlar bu yoldan geçmiş insanlar. Yaşamış ve ondan sonra düzelmiş. Bak diyor ki; ‘ben düzeldiysem başkaları da düzelir’. Tabii ki tedavisi var. Kurtulmuş olan cesaretli insanlar var. Bizim arkadaşlardan, tedavi olanların fotoğrafları geliyor. Evlenenler var. ‘Bak çocuk sahibi oldum’ diyor. Yüzde yüz herkes tedavi oluyor manasına gelmiyor. Ama kişi istedikten sonra, bir şekilde kararlı olduktan sonra çok yüksek bir başarı oranı var. Özellikle ergenlerde, özellikle gençlerde.

Ersin Çelik - Yeni Şafak