Her yıl düzenlenen ve uluslararası bir festival olması dolayısıyla da çok önemsenen35 İstanbul Film Festivali, bu sene 7 Nisan’da başlayıp, 17 Nisan’da son bulacak. Festivalde 187 uzun metrajlı, 10 kısa ve 24 tecrübî film yer alıyor. Festivalde, 25 bölümde 62 ülkeden 223 yönetmenin toplam 221 filminin gösterimi yapılacak. Festival boyunca söyleşiler, sinema dersleri, konserler gibi etkinliklerin de yapılacağını duyuruyor festival yöneticileri.
İstanbul Film Festivali’nin bu yılki gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Beyoğlu ve Fitaş sinemaları, Akbank Sanat, İtalyan Kültür Merkezi, Ortaköy’de Feriye Sineması, Kadıköy’de Rexx Sineması ve İstanbul Modern Sinema olmak üzere 10 salonda yapılacak. Festival gösterimleri 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30 seanslarının yanı sıra, geceyarısı gösterimleri Cuma ve Cumartesi geceleri Atlas ve Rexx sinemalarında 24.00 seanslarında yapılacak.
Festivalde bu yıl, “Musikişinas” adlı bir bölüme de yer verilmiş: “Müziği hayatlarının ayrılmaz bir parçası kılanların hikâyelerinin bir araya toplandığı 8 film Musikişinas bölümünde izleyiciyle buluşacak.” diyorlar. Tuareg dilinde "mor" kelimesi olmadığından, filminin adını "İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur" koyan Nijeryalı yönetmenin filmi dikkat çekenlerden. Mor renkle ve Tuareg müzikleriyle bezeli bir yol hikâyesi... “Gömülü Hazineler” başlıklı bölümde ise, sinema tarihinin varlığı az bilinen, yasaklanmış, kaybolmuş, yıllar boyu izleyici karşısına çıkmamış veya literatürde adından hak ettiği kadar bahsedilmemiş filmleri gösterime girecek. Bu filmlerden en ilginci, 1973 yılında Wojciech Has tarafından yapılan gerçeküstücü-fantastik bir film: TheHourglassSanatorium. Zamanında Polonya’da yurtdışına çıkışı yasaklanmış film, babasını ziyaret etmek üzere sanatoryuma giden bir adamın oda oda gezerken karşılaştığı tuhaf karakterler, gerçeklikle hayâl dünyasını birleştiren hatıralar, hezeyanlar, Polonya’nın geçmişinden imajlar yer alıyor.
Çocuklar için hazırlanan bir bölümde ise iki Fransız filmigösterilecek. SimonRouby’nın “Adama” ve Comtesse de Segur’un “Sophie’sMisfortunes / Talihsiz Sophie” isimli filmleri.
Festivalden, filmlerin tanıtımlarını inceleyerek bir “izlenebilirler listesi” yaptık. 221 filmin hepsini izlemek pek mümkün değil; bu liste, festivale gitmek isteyenlere belki bir fikir verir:
ŞİMDİ NEREYİ İŞGAL EDELİM? - WHERE TO INVADE NEXT: Festivallerin vazgeçilmezi yönetmen Michael Moore’un bu yeni belgeseli ABD’nin “işgalci” zihniyeti ile dalga geçiyor. Moore bu sefer diyor ki, madem biz Amerikalılar işgal etmeyi alışkanlık haline getirdik, o halde Avrupa´yı da işgal edip oradaki güzel şeyleri de sahiplenelim... Yönetmenin tek kişilik bir ordu olarak Avrupa´ya yaptığı çıkarmaların üç kuralı var: Kimseye ateş etmeyecek, petrol yağmalamayacak ve tüm Amerikalıların yararına bir şeyle geri dönecek. Böylece İtalya´daki işçilerin çalışma saatleri, Fransa´da okullarda servis edilen sağlıklı yemekler, Norveç´te suçluların nasıl topluma kazandırıldığı, İzlanda´da siyaset alanında gözetilen cinsiyet eşitliği gibi sosyal meselelerin keşfedildiği bir Avrupa seyahati başlıyor.
ANADOLU MASALLARI: Emin Fırat Övür’ün senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı film, yüzlerce yıldır anlatılan anonim masallardan ortaya çıkan kolaj bir masal üzerinden hareketle, bir kadîm anlatım olan masalların ve bu formun hikmetinin peşindeki bir arayışın hikâyesini anlatıyor.
AZİZ JAN - SAINT JOAN: Yönetmenliğini OttoPreminger’in yaptığı, Bernard Shaw’ın eserinden yola çıkarak senaryosunun yazıldığı 1957 yapımı film, efsane Fransız azizesi Jan Dark’ın hikâyesini anlatıyor.
BİR LİDERİN ÇOCUKLUĞU - THE CHILDHOOD OF A LEADER: Yönetmen BradyCorbet’ın Jean Paul Sartre’ın aynı isimli eserinden yola çıkarak senaryosunu yazdığı film, faşist bir liderin çocukluğunda geleceğin izlerini arıyor. 1918 yılında, Birinci Dünya Savaşı´nı bitirecek Versay Barış Antlaşması için ABD´den Fransa´ya gelmiş güçlü bir diplomat, dindar eşi ve oğlunu takip ediyor. Özellikle de imtiyazlı bir aileye mensup küçük çocuğun gitgide kontrolden çıkan ve faşizm eğiliminin habercisi olan davranışlarını gösteriyor.
EZGİLER EZGİSİ - SONG OF SONGS: Rus yönetmen Eva Neymann’ın bu filmi, 1905 Ukrayna’sında bir Yahudi köyünde geçer. Shimek ve Buzya 10 yaşında iki çocuktur. Bu çocuklar büyürken, etraflarını saran dünya ve rehberlik ederek onları şekillendiren gelenek, özlerine ulaşmaları önündeki en büyük engel olur. Modern dünya ve gelenekler arasında filizlenen ve uzun yıllara yayılan bir aşk hikâyesi ile birlikte gelenek ve modernlik çatışmasını işliyor.
HARİKALAR DİYARI – WONDERLAND: İsviçre´nin üzerinde devasa bir bulut belirmiş durumda ve giderek büyüyor. Büyük tufanın başlaması an meselesi. Elektrikler ve sular kesik, süpermarketler yağmalanıyor, II. Dünya Savaşı´ndan kalma barınaklar tekrar kullanıma açılmış durumda, sigorta şirketleri panik içerisinde, faşistler sokakta yabancı avında, polis ekipleri kaosu kontrol altına alamıyor. Halk akın akın Almanya´ya göç etmekte. Belki de kıyamet tahmin ettiğimizden daha yakın... İsviçreli 10 genç yönetmen, beraber yazıp yönettikleri filmlerinde ülkelerinin ve Avrupa´nın bugünkü haline ışık tutuyor.
IŞIĞIN METNİ - THE TEXT OF LIGHT: Yönetmen StanBrakhage tecrübî sinemanın en mücerret örneklerinden biri olan bu filminde, yeşil bir cam kül tablası üzerinden yansıyan ışık oyunlarını fotoğraflıyor. Kendine has temposuyla mücerret imajlar oluştururken, bu imajların kişide yarattığı etki, ferdî tecrübeleri farklı bağlamlarda hafızadan geri çağırıyor. Diğer bir deyişle, kişilerin duygularını manipüle etmek yerine zihinlerde organik tepkilerin oluşmasına fırsat veriyor. Film 1974 tarihli.
YÜCE SEZAR! - HAIL CAESER!: Yönetmenler: JoelCoen, EthanCoen kardeşlerin merakla beklenen filmi, festivalin en öne çıkarılan filmlerinden biri. Sadece oyuncu kadrosu ve ünlü yönetmenleri dolayısıyla film öne çıkarılıyor. Oysa film Holywood’la ilgili bir kara mizah. Filmin kahramanı EddieMannix, bir Hollywood stüdyosunda üst düzey yöneticidir ama zamanı idari kararlar almaktan çok, kendisiyle anlaşmalı yıldız oyuncuları karıştıkları skandallardan kurtarmakla geçer. Stüdyonun o ana kadarki en iddialı projesi olan tarihi epik “Yüce Sezar!”ın çekimleri sırasında, filmin başrol oyuncusu BairdWhitlock kaçırılınca işler iyice sarpa sarar... Festivalin belki de en anlamsız filmlerinden biri diyebiliriz.
Film demişken, son bir not olarak, Akademya etkinlikleri dâhilinde film gösterimlerine de başlıyoruz. Gelmiş-geçmiş en önemli yönetmenlerin filmlerinin gösterimi, sinema editörlerimiz tarafından seçilerek gösterilecek… Festivalden sonra bekleriz…
Baran Dergisi 482. Sayı