Kadının kendi rızasıyla, kendisini bu kadar alaşağı ettiği bir dönem daha olmuş mudur merak ediyorum. En çok erkekten şikâyetçi oldular; ama en çok da belki de hiç tanımadıkları erkekler için yaşadılar. Erkek makyajı sevdi, makyaj yaptılar. Yetmedi; sürekli “güzel” görünmek için kalıcı makyaj ve değişik saç stilleri icat ettiler. Erkek neyi, nasıl “seviyor” ise vücutlarını ona göre şekillendirdiler. Sokaklar birbirinin aynısı kadınlarla doldu. Kendilerinden farklı olanı güzel kabul etmediler. Değişime gücü yetmeyen kadın kendisini çirkin sınıfına koydu. Güzel olmadığını düşünen çok sayıda kadın var dünyada. Yakın çevrenize bakmanız bile bunu anlamanız için yeterli. Kabul görmüş güzellik algısına uymuyorlar çünkü. Vücut hatlarından çene yapısına, kaşından kalçasına, makyajından saçına her şey bir fabrikanın ürünü gibi olan kadınlar… Karşıma alıp sormak istiyorum bu kadınlara: Ne kaldı senden geriye? Kimsin sen?
Acınası durumlardan biri de küçük kızlarımızın durumu. 13-15 yaşında “kadınlar” türedi. Çocukluk, genç kızlık diye bir şey kalmadı artık. Ne yazık ki, direkt kadın olmak istiyor kızlarımız. İş hayatım gereği her yaştan insanla muhatap oluyorum. Bazen otuzlu yaşlarda kadın olduğunu düşündüklerim lise çağında kızlar çıkıyor. Şaşırmamak elde değil. Allah akıbetimizi hayırlı eylesin.
Traktör satışından sakız reklamına kadar boy gösteren kadınlar, “kadın bir obje değildir” naraları da attılar aynı zamanda. Dizilerde “Güçlü kadını göstereceğiz!” dediler arsızlığı ele aldılar. Aldatmalar, metres ilişkileri, paralı erkeğe gitme vb. konuları güçlü kadın adı altında işlediler. TV’lerdeki dizileri de matah bir şeymiş gibi yaşamaya çalışıyoruz... Alt tarafı bir dizi, bir program diyerek geçiştirmek isterdim bunu; ama bu kadar basit değil. Haşlanan kurbağa hikâyesini bilirsiniz, bu diziler de toplumumuzda aynı etkiyi yapıyor. Nasıl olduğunu bile anlamadan yozlaşıyoruz. Özgürlük anlayışımız, güzellik kavramımız, güçlü kadın vizyonumuz, yamyam dünya düzenine göre değiştirildi.
“Güçlü kadın” üzerine durmak istiyorum biraz. Güçlü kadın, erkeğe ihtiyaç duymayan kadın mıdır? TV’de, kitaplarda güçlü kadını böyle lanse ediyorlar ve çevremdeki kadınların anlayışı da bu yönde. Biz kadınların, erkeğe ihtiyaç duymaması gibi bir şey söz konusu olabilir mi? Bir erkeğin, kadına ne kadar ihtiyacı varsa, bir kadının da erkeğe o denli ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç sadece fiziki değil ruhen de böyledir. Kadın fizikî olarak bir erkeğe denk değildir ve ben neden bir erkeğe ihtiyaç duymamak için kapasitemin üzerinde bir güç kullanmaya kendimi zorlayayım? Bu durum bir müddet sonra beni ruhen de yıpratmaz mı? Bu, bir sürü örnekler içinden sadece birisi. Kadın ve erkek ayrılmaz bütünün parçası değil mi? “Sıfır Noktasındaki Kadın” isimli kitapta, fahişenin biri kendi seçtiği erkekle yatmayı güçlü kadın olmak sanıyordu mesela. Şu zamanda da durum farklı değil. Ülkemizde sahneye çıkan bir kadın şarkıcı, kızlara güçlü olması gerektiğini, eteğini savurup vücudunu sergileyerek göstermişti. İşte böyle trajikomik bir haldeyiz. Ne kadar açarsan bedeni o kadar özgürsün anlayışı bize bir şey kazandırmayacağı gibi birçok şeyi de alıp götürüyor farkında değiliz. Üstelik ruhumuzda açılan yaralar biz Müslüman kadınlara özel de değil. Bir erkeğin bakışı, pis bakışı, normal olan her kadını rahatsız eder… Evet, beğenilmek hoşumuza gidebilir. Ama teşhir edilerek “beğenilmek” başka bir şeydir. Ahlâk ve iffetimizden ötürü beğeniliyorsak ne güzel. Mesela, sokaktaki her erkeğin ikinci kez dönüp bakmasından birçok kadın rahatsızlık duyar.
Özetle; güçlü olmak erkeğe ihtiyaç duymadan yaşamak, hayvanlar gibi bedenimizi sergileyerek gezmek değildir. Kariyer yapmak da bizi bir yere kadar tatmin eder. Kadın ve erkek, birbirlerine ve ailesine karşı sorumluluklarını bilip bunları da itina ile yerine getirdiğinde emin olun asıl o zaman güçlü olacaksınız, olacağız. Kadını güçlü olmaya iten sebepler arasında erkeğin erkekliğini unutması da vardır; ama bu mevzu bir başka zamana kalsın. Ve siz güzel kızlarım, hayatınızda kötü erkeklere denk geldiniz diye fıtratınıza aykırı davranmayın. Eğer bunu istemsizce yapıyorsanız fark ettiğiniz anda kendinizi düzeltmeye koyulun. Biz zaten kıymetli çiçekleriz. Birilerinin güzellik ve güçlülük anlayışına uymak zorunda değiliz. İslâm bize neyi, nasıl layık gördüyse biz o olmalıyız. Yamyam dünya düzeni hem bedenimizi hem de ruhumuzu istiyor. Marjinallik adı altında bizleri istedikleri gibi şekillendirmeye çalışıyorlar. Şu an dışardan bir gözle baktığımda ne fıtrata uyabilmiş ne de düzene ayak uydurabilmiş, arada kalmış bir sürü insan görüyorum. Eğer öyle olmasaydı celladına âşık olmuş gibi davranır mıydı bunca kadın? Hem erkekten şikâyet edip hem de onun nefsine göre güzellik yarışına girer miydi? Ya da böylesine bir ifrat tefritin içinde olur muydu? Ya “istemem yan cebime koy” havası var ya da nefretlerini harlamış, erkek düşmanları…
Biz erkeğe düşman değiliz. Biz İslam’a uygun yuvalar kurup güzel çocuklar yetiştireceğiz. Bizim kimsenin aklına ihtiyacımız yok! Yolumuz belli, başka kılavuza ihtiyaç duymuyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen dimdik durup fıtratımızı inkâr etmeyeceğiz. Çünkü biz güçlü Müslüman kadınlarız. Selametle.
Aylık Baran Dergisi 9. Sayı Kasım 2022