Ankara’daki Patlamalar ve Suriye
 
Ankara’da neler oluyor?
(Av. Güven Yılmaz, 10 Ekim 2015 Cumartesi günü Ankara’da yapılması plânlanan “Barış Mitingi” öncesi gerçekleşen ve 100’den fazla kişinin öldüğü canlı bomba saldırılarını kastederek, “bir patlama gerçekleşti sanıyorum” diyor.)
Biliyorum, ama bunu kim gerçekleştirdi, patlamada kimler öldü, onu soruyorum. Ölenler Türk mü, Kürt mü?
(Av. Yılmaz, ölenler arasında hem Türk, hem de Kürtlerin bulunduğunu, karışık olduklarını söylüyor.)
Hangi taraftandılar peki? Niçin gösteri yapıyorlardı?
(Av. Yılmaz, bunun bir “Barış Mitingi” olarak adlandırıldığını söylüyor.)
“Barış Mitingi”, tamam. Kim koymuş bombayı, kimler var bunun arkasında?
(Av. Yılmaz, bir değil, iki bombanın sözkonusu olduğunu belirtiyor.)
Kim koymuş o iki bombayı? Türkler mi, yoksa Kürtler mi yaptı saldırıyı?
(Av. Yılmaz, bilmediğini söylüyor.)
Henüz net değil diyorsunuz. Peki ölenler ne tür insanlardı; hükümet yanlısı mı, hükümet karşıtı mı?
(Av. Yılmaz, hükümet karşıtı olduklarını söylüyor.)
Hükümet karşıtı demek, anlıyorum. Çok üzücü bir hâdise.
(Av. Yılmaz, Carlos’u tasdik ediyor.)
Tamamdır. Başka ne var ne yok; hayat nasıl gidiyor?
(Av. Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor, teşekkür ediyor ve iki gün sonrasının tarihi olan 12 Ekim’i kastederek, Carlos’un doğum gününü tebrik ediyor.)
Pazartesi, evet…
(Carlos gülüyor. Av. Yılmaz “66 yaşında oluyorsunuz, değil mi?” diye soruyor, Carlos tasdik ediyor, Av. Yılmaz “hâlâ çok gençsiniz; mesele yok” şeklinde iltifat ediyor.)
Bana soracağınız herhangi bir soru var mı?
(Av. Yılmaz, sorusu olmadığını, dilediği gibi konuşabileceğini söylüyor Carlos’a.)
Ankara’daki bu berbat patlamalar dolayısıyla konuşmak isterdim aslında ama bir tahlil yapmak için gerekli tüm detaylar netleşmiş değil henüz. Her ne olursa olsun, -tam anlamasam da- şu ân Türk televizyonlarında verilen haberlerden takib ettiğim ve şimdiden 60’dan fazla insanın hayatını kaybettiği bu patlamalar çok kötü. Ölen kurbanların ruhu şâdolsun, Allah ailelerine sabır versin.
Böyle gösterilere saldırı düzenlemek iyi bir şey değil. Düşmanınız bile düzenlese, barışçı gösterilere saldırmamalısınız, yanlıştır bence bu. Kuşkusuz, şayet bir hükümete karşı savaşıyorsanız ve bir devlet başkanı yahud bakanlar da bir gösteriye katılıyorlarsa, böyle bir saldırının belki, evet o da belki, bir gerekçesi olabilir. Fakat sırf görüşlerine katılmıyorsunuz diye, böyle barışçı bir mitinge saldırı doğru değil. Savaşacaksanız, elinde silâhı olanlara karşı savaşmalısınız.
Bu mevzudan başka, Suriye’de olan bitenlerle ilgili olarak konuşmak istiyorum ayrıca. Ki, Türkiye de işin içinde ve Ankara’da gerçekleşen patlamayla Suriye’de yaşananlar arasında bir alâka bulunduğundan eminim.
Kaldı ki, bir “dünya savaşı” yaşanıyor şu ân Suriye’de; insanlar bunu unutuyor. Herkes işin içinde, herkes! Bu da çok üzücü.
Savaşa bilfiil dahil olmayan Çinliler bile işin içinde ve Akdeniz’deki donanma unsurlarını takviye ediyorlar.
Rusya’nın Suriye’de yürüttüğü savaşa gelince; stratejik bir deha sergiliyorlar doğrusu. İnanılmaz bir şey: Hazar Denizi’ndeki savaş gemilerinden, Suriye’deki rejim muhalifi hedeflere füze gönderiyorlar!
(Carlos, Rusya’nın Hazar Denizi’nde bulundurduğu gemilerin öyle büyük gemiler olmadığı bilgisini veriyor ve zaten orasının bir iç deniz olduğunu, çevrede de kendilerine hasım olan bir düşman devlet varlığının söz konusu olmadığını ekliyor. İdeolojik farklılıklarına rağmen, Rusya’nın İran’la uzun yıllardır devam edegelen stratejik ilişkilerinin var olduğunu, İran’daki İslâm devriminden bu yana bu iyi ilişkilerin devam ettiğini ve Rusya’nın bölgede İran’ın başlıca müttefiği ve destekçisi olduğunu belirtiyor… Azerbaycan’ın da, Batıya yakın olsa bile, Rusya’ya karşı bir pozisyonda olamayacağını, bu hususun açık olduğunu vurguluyor… Kafkaslar’daki küçük özerk cumhuriyetlere gelince; bunların da Rusya Federasyonu’nun bir parçası olduğunu ve bu bölgedeki gerilla hareketlerinin de mağlubiyete uğratıldığını ifâde ediyor. Rusya’nın Hazar Denizi’nde niçin büyük bir donanma gücü bulundurmasına gerek olmadığını bu şekilde izâh ederek konuşmasına devam ediyor.)
İşte Rusya, ABD’nin yıllar yılı dünyanın her tarafına binlercesini gönderdiği türden güdümlü füzeleri, şimdi Hazar Denizi’ndeki gemilerinden Suriye’deki kritik hedeflere gönderiyor. Bu hedefleri vurup imha ediyor.
Rusya isteseydi, bu füzelerin çok daha küçüklerini Suriye sahillerinden gönderebilirdi. Tartus’da, neredeyse 40 yıldır bir deniz üsleri var zaten. Öyle tâ Hazar Denizi’nden göndermeye gerek duymadan, hemen Suriye’den, karadaki bu üssünden gönderebilirdi. Fakat bunu yapmıyorlar, çünkü bu şekilde, çok alçaktan seyrettikleri için radarların kolayca yakalayamadığı bir füze teknolojisine ne seviyede sahib olduklarını ve Avrupa’nın her noktasını nasıl vurabileceklerini göstermek istiyorlar. Avrupa’da istedikleri her yeri, ne zaman isterlerse, bu mükemmel, yeni model ve uzun menzilli füzelerle nasıl vurabileceklerini gösteriyorlar herkese. Bu şekilde, İran başta olmak üzere, müttefikleriyle olan işbirliği ve ittifaklarını da pekiştiriyorlar.
(Carlos, dış baskılar sebebiyle İran’ın Birleşmiş Milletler’le nükleer endüstrisinin kontrolü çerçevesinde bir anlaşma imzalamak ve sembolik olarak bu çalışmalarını durdurmak zorunda kalmasına rağmen, Rusya’nın İran’a modern silâh sevkiyatına devam ettiğini, işte şimdi Rusya’nın Suriye’deki hedefleri Hazar Denizi’nden vurarak sergilediği füze teknolojisinin gücüyle de, bu işbirliğinin yeni bir seviyeye taşındığını vurguluyor.)
Rusya’nın sözkonusu füze saldırıları, -müttefiği olan İran’ın hava sahasının yanı sıra- hükümet içerisindeki herkes öyle olmasa da Batı yanlısı ve ABD’ye bağımlı Irak hükümetinin rızasıyla, Irak hava sahası üzerinden gerçekleştiğine ve Irak hükümeti buna izin vermek zorunda kaldığına göre, çok büyük anlam taşımaktadır.
(Carlos, bu vesileyle, daha önceki konuşmalarında da sözünü ettiği çerçevede, Irak’taki tüm Şiilerin Batı ajanı veya İran yanlısı olmadığını, Şiiler arasında bile Baasçı ve Irak milliyetçisi damarın çok güçlü olduğunu anlatıyor.)
Dediğim gibi, Avrupa’nın her yerini bu şekilde kolayca bombalayabileceğini isbatlamaktadır Rusya. Üstelik, bu füzeleri durdurmanın bir yolu da yoktur. Olur da birisi böyle bir füzenin kendi şehri üzerinden uçtuğunu görür ve makineli tüfekle onu vurmayı başarırsa başka tabiî. Ama bunun dışında, bu füzelerden kurtuluş yoktur.
Suriye’deki çatışma, jeopolitik bir dille konuşmak gerekirse, Suriye Cumhuriyeti gibi “sun’i” bir ülkede cereyan eden herhangi bir çatışma değildir; aksine, Doğu ile Batı arasındaki bir çatışmadır. Güçler arasındaki bir çatışmadır. Dinî bir maske altında cereyan ediyor bile gözükse, mesele bu şekilde ve bu kadar basit değildir.
Diğer yandan, “biz karada savaşmıyoruz” diyor Ruslar. Ancak ben inanmıyorum buna. Daha önce telaffuz etmediğim ve bir seneden fazla bir zaman önce Suriye’den bana ulaşan bir bilgi olarak, danışman örtüsü altında bir kısım Rus özel kuvvetleri, Hums’daki savaşa iştirak etmektedirler.
Ruslar bilfiil savaşıyor yâni orada. Bu demektir ki, asker olarak demiyorum ama yapı olarak, Suriye ordusu iyi işlemiyor. Anlaşılan o ki, ordu yeniden yapılandırılıyor ve -Rusya’nın da desteğiyle- Suriye ordusunun en iyi unsurları artık ilerleme kaydedecek; bunun karşısındaki muhalif unsurlar ise tutunamayacak ve Suriye’nin stratejik bölgeleri yeniden hükümet güçlerinin eline geçecektir. Bu arada Rusya, askerî varlığını daha da artıracak ve sert çatışmalar cereyan edecektir. Zaten Suriye’ye verilen tüm o tanklar falan da, sadece Suriyeliler için değil, orada onlarla birlikte savaşan Ruslar içindir aynı zamanda.
Daha önce de söylemiştim: Rusya, IŞİD’in üzerine, “İslâm Devleti” üzerine, öyle diğerlerinin yaptığı gibi ayırım gözetmeden de saldırmayacaktır; çok dikkatli ve şuurlu olacaktır.
(Carlos, IŞİD, yâni “İslâm Devleti” bünyesinde, hem iyi –Bağdadî’yi zikrediyor- hem kötü insanlar olduğunu söylüyor ve haklı bir dava için savaşan, namuslu ve kendini fedâya hazır iyi unsurların diğer herkes için örnek teşkil ettiklerini belirtiyor. Ancak meselenin bu kadar basit olmadığını, orada çok daha karmaşık hesabların sözkonusu olduğunu ekliyor. Öbür tarafta ise, şahsen Beşşar Esad’ı sevdiğini, barışçı ve demokratik bir yolla “Büyük Suriye”ye geçiş sürecinde kendisini yine iktidarda görmeyi arzu ettiğini vurguluyor. Bu geçiş sürecinde ve sonrasında ise, Suriye’deki Türkmenler de dahil, tüm azınlıkların haklarını alması gerektiğini ifâde ediyor.)
Danimarka bile Irak’ı bombalamak için savaş uçağı gönderiyor; ne işi var Danimarka’nın orada? Haydi emperyalist güçler olarak İngiltere ve Fransa’nın bölgeyle tarihî bir ilişkisi var diyelim; bu onların müdahalesini meşrulaştırmaz ve haklı çıkartmaz ama tarihî olarak onların sömürgeci, emperyalist, 50 yıldır da “neo-kolonyalist” geçmişlerinden, geleneklerinden dolayı bunu anlayabilirsiniz. Oraya asker gönderen Danimarka’ya, Belçika’ya, Lüksemburg’a ne oluyor peki?
Oysa, Rusya’nın bölgeye nüfuzu ve Suriye’de bulunuşu “legal”dir. Üstelik, uluslararası hukuka da saygı göstermektedirler. Diğer tüm ülkelerin bölgeye müdahalesi ise “legal” değildir.
Dünyanın oldum olası en iyi ordularından birine sahib olagelmiş Rusya’nın –hem de “legal” olarak- devreye girmesi ve savaş gücüyle sahaya inmesi, ABD ve ajanlarının diliyle “teröristler”i bahane ederek bölgeye müdahale eden tüm o ülkeleri mutlu etmesi gerekirken, böyle olmuyor, Rusya’nın dahlini protesto edip kınıyorlar. Bu arada, hiçbir ayırım gözetmeksizin insanları vurmaya ve bombalamaya da devam ediyorlar. Hâlbuki Rusya, nereyi bombaladığını, neyi yaptığını iyi biliyor. Haklı mıyım değil miyim kısa bir zaman zarfında hepimiz göreceğiz, ancak inanıyorum ki, ABD’nin gerçek mücahidleri katletmek için yaptığı ayırımsız bombardımandan farklı olarak, Rusya çok dikkatli ve sonuç alıcı bombardımanlar gerçekleştirecektir.
(Carlos, şu ânki NATO kuvvetlerinden farklı olarak, hasmıyla yüz yüze savaş cesaretine de sahib Rusların Afganistan’da verdiği savaştan ve kendisinin bizzat karşılaştığı bazı Sovyet subaylarının nasıl Afgan mücahidlerini saygıyla andıklarından bahsediyor.)
Rusya’nın çoğunluk itibariyle ortodoks hıristiyan bir ülke olduğunu da unutmayın. Diğer dinlerden insanlar azınlıktadır orada. Kaldı ki, bölgedeki ortodoks kilisesi de sömürgecilere karşı doğru safta yer almıştır zamanında. Mekke Emiri soyundan gelen Kral Faysal’ın liderliğinde kurulan Birleşik Suriye’ye Fransızlar saldırıp bu krallığa son verdiğinde, Irak’a gitmek zorunda kalan Kral Faysal’ı kimse uğurlamaya gitmemiş, yalnızca Şam’daki ortodoks kilisesinin lideri ve sekreteri olarak iki ortodoks hıristiyan kendisini uğurlamıştır.
(Carlos, bölge ülkelerindeki birçok subayın geçmişte Sovyet askerî akademilerinde eğitim gördüğünü ve zamanında yaşadıkları bu ülkedeki hatıra ve bağlarından dolayı Rus düşmanı olamayacaklarını söylüyor; kendisinin bile, emperyalist politikalarına ne kadar düşman olsa da, zamanında Londra’da yaşamasından ötürü İngilizlere karşı daha farklı bir duyguyla yaklaştığını örnek gösteriyor.)
Bana sorarsanız, Irak, Suriye ve Ürdün bir süre sonra ortadan kalkacak; bu coğrafyada, tüm nüfusun haklarına saygı gösterici biçimde, çok büyük ve çok geniş çaplı jeopolitik değişimler yaşanacaktır.
Karamsar değilim; hakikat ortaya çıkacak, Allahın iradesi hâkim olacaktır.
Allahü Ekber.
 
(Carlos, telefonunu dinleyen bazı insanlar olduğu için, söylemek istediği herşeyi söyleyemediğini; sadece Türkiye’de değil, tüm bölgede önemli bir rol oynayacak olan Kumandan Mirzabeyoğlu’na ve yine Türkiye’deki tüm dostlara çok selâm söylediğini ekleyerek konuşmasını bitiriyor.)
 
10 Ekim 2015
Baran Dergisi 458. Sayı