İstiklal Mahkemeleri: Kanlı Bir Terör Aygıtı

CHP'nin iktidara gelmesiyle birlikte kurulan İstiklal Mahkemeleri, muhalif sesleri bastırmak ve rejime biat etmeyenleri yok etmek için kullanılan kanlı bir terör aygıtıydı. Anadolu'da tam bir terör estiren bu sözde mahkemeler, "sanıkların idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine" prensibiyle hareket ederek hukuku ayaklar altına almışlardır. Gezici mahkemeler kuran Kemalistler, Anadolu'yu kan gölüne çevirmiş, gittikleri yerde hakkında idam kararı bulunan yeni ölmüş bir kimseyi bile mezarından çıkarıp asacak kadar gözü dönmüştür. Sanık bulunamadığında yerine kardeşinin asıldığı, kanunların geriye yürütülerek insanların yıllar önce yazdıkları yazılardan dolayı yargılanıp idam edildiği bu dönem, Türk tarihinde kara bir leke olarak yerini almıştır.

İstiklal Mahkemeleri-2

"Aleyhimde tek delil yoktur" diyen İsmail Canpolat'a mahkeme reisi, "mahkemenin kararını beğenmiyorsun ha, öyleyse idam" diyerek idam cezası vermiştir. Kayıp çocuklarını ararken şapkalı görevlilere çıkıştığı için idam edilen Şalcı Şöhret Ana'nın dramı, Kemalistlerin Müslüman kadınlara karşı uyguladığı zulmün bir simgesidir. İstiklal Mahkemeleri, İstanbul'a gelerek gazeteleri kapatmış, gazetecileri hapse atmış ve rejime muhalif her türlü sesi susturmuştur. İstiklâl Mahkemesi arşivleri yıllarca mecliste çuvallarda saklanmış ve ancak yakın zamanda bazı tutanakları gün yüzüne çıkmıştır. Bu durum, Kemalistlerin işledikleri suçları gizleme çabasının bir göstergesidir.

Tarihçi Said Alpsoy: İbadetin Türkçeleştirilmesi bir ABD projesiydi Tarihçi Said Alpsoy: İbadetin Türkçeleştirilmesi bir ABD projesiydi

Hilafetin Kaldırılması: Ümmetin Parçalanması

CHP'nin Batılı efendilerine verdiği sözlerden biri de Hilafetin kaldırılmasıydı. Lozan'da İngilizlere verilen bu söz, 3 Mart 1924'te yerine getirilmiş ve İslam aleminin birlik ve beraberliğinin sembolü olan Hilafet müessesesi ortadan kaldırılmıştır. Hilafetin kaldırılması, TBMM ile sömürgecilerin Lozan Barış Konferansı’nda anlaştığı en önemli hususlardan biridir.

Hilafetin kaldırılması Vahdettin Han

Bu durum, CHP'nin milli mücadeleyi Batı'ya yaranmak için kullandığının açık bir kanıtıdır. Hilafet müessesesi, Müslümanların reisi ve ümmetin her sahada liderliğini yapan siyasi bir kurumdu. Bu kurumun kaldırılmasıyla, Müslümanlar manevi ve siyasi liderlerinden yoksun bırakılmış ve İslam dünyası paramparça edilmiştir.

Ezan Yasağı

İslam'ı Anadolu'dan silmek için her yolu deneyen Kemalistler, ezanı Türkçe okutma cüretini de göstermişlerdir. 1932 yılında uygulamaya konulan bu yasakla, Müslümanlar yüzyıllardır Allah'ın huzuruna Arapça ezanla çıkmaktan mahrum bırakılmışlardır. 30 Ocak 1932'de ilk Türkçe ezan, Fatih Camii'nde okutulmuş ve Müslümanların yüreklerine bir hançer saplanmıştır. 1932 yılının Temmuz ayında ise Türkçe ezan resmiyet kazanmış ve Diyanet'in yayınladığı genelge ile ülkenin her yerinde uygulamaya konulmuştur. 1941 yılında Arapça ezanın okunması tamamen yasaklanmış ve Müslümanlar ibadetlerini kendi dillerinde yapmaktan bile men edilmiştir.

Ezan Yasaği

Türkçe ezan okumayanlar “deli, meczup, maznun, yobaz, cahil” yaftasıyla tutuklanıp derdest edilmiş, hapse atılmış, hatta idam edilmiştir. Arapça ezan okuyanları “cahil mürteciler” olarak nitelendiren Mustafa Kemal, bu kişilerin Cumhuriyet adliyesinin pençesinden kurtulamayacaklarını gazetelere demeç vererek açıkça tehdit etmiştir. Batıcı rejim yanlısı gazeteler, Arapça ezan okuyan Müslümanları aşağılamış, küçük düşürmüş ve laikliğe olan bağlılıklarını her fırsatta vurgulamışlardır.

Latin Alfabesine Geçiş: Kültürel Soykırım

1 Kasım 1928'de kabul edilen harf inkılabı kanunu ile İslam harfleri yasaklanmış ve yerine Latin alfabesi getirilmiştir. Bu kültürel soykırımla, koca bir milletin dinini, hafızasını, kültürünü, sanatını, düşüncesini yok etmek hedeflenmiştir. Yüzlerce yıllık yazılı eserler bir gecede okunamaz hale getirilmiş, millet kendi geçmişinden koparılmış ve yeni nesiller, dedelerinin kitaplarını okuyamaz hale gelmiştir.

Harf Inkilabiyla Halk Bir Gecede

Latin alfabesine geçiş, duygu ve düşünce dünyamızı kökünden baltalamış ve küspe nesillerin yetişmesine zemin hazırlamıştır. Osmanlıca kelime ve harflerdeki kültür, idrak, his zenginliği bir gecede ortadan kaldırılarak millete en büyük fenalık yapılmış, zihinler daraltılmış, hisler körleşmiştir.

Şapka Dayatması: Kültürel İstila

1 Kasım 1925'te kabul edilen Şapka Kanunu ile Müslümanlara zorla gâvur kisvesi giydirilmek istenmiştir. Bu kanun, Türk milletinin giyim kuşamına ve kültürel kimliğine yapılan pervasız bir saldırıdır. Bu kanuna karşı Anadolu'nun dört bir yanında direniş gösterileri olmuş ve Müslüman halk, kimliğine sahip çıkmak için canını ortaya koymuştur.

Erzurum'da 33, Rize'de 8, Sivas'ta 32, Maraş'ta 63 Müslüman, sadece şapka takmadıkları için Kemalist caniler tarafından katledilmiştir. Şapka aleyhinde yazdığı "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı risalesi nedeniyle idam edilen İskilipli Atıf Hoca, bu zulmün sembol isimlerinden biridir.

Başörtüsü ve Çarşaf Zulmü: Kadınlara Karşı Savaş

Cumhuriyet'in kuruluşundan beri İslâm’a ve İslâm'a dair olan ne varsa ortadan kaldırmayı kendine görev edinen CHP, kadınların başörtüsü ve çarşaf giymesini de yasaklamıştır. Bu yasaklar nedeniyle sayısız kadın eğitim hakkından mahrum bırakılmış, işlerinden atılmış ve toplum hayatından dışlanmıştır. 28 Şubat sürecinde başörtüsü zulmü doruk noktasına ulaşmış, başörtülü kadınlar her türlü hakarete ve baskıya maruz kalmıştır. Başörtüsü ve çarşaf yasağı, CHP'nin İslâm'a ve Müslümanlara karşı duyduğu derin nefretin ve Batı'ya yaranma çabasının bir yansımasıdır.

Sonuç

CHP, 101 yıllık tarihi boyunca İslam'a ve Müslümanlara karşı amansız bir düşmanlık beslemiş, her türlü zulmü reva görmüştür. Bu parti görünümlü şer ocağı, Türk milletinin değerlerine saldırmış, toplumu ayrıştırmış ve ülkeyi çukura sürüklemiştir. CHP, ortadan kaldırılmadığı müddetçe memleketin felaha kavuşmayacağı bir küfür yuvasıdır. Üstad Necip Fazıl'ın da dediği gibi; CHP, Müslüman Anadolu halkının öncelikli imha hedefidir!