Geçtiğimiz hafta Venezüella’da parlamento seçimleri vardı. Venezüella, Başkan Chavez döneminde modernleştirilmiş bir seçim sistemine sahip ve bu sistem her türlü hilenin önüne geçen, hile yapılmasını imkânsız hâle getiren bir yapıya sahip. Maduro’nun partisi oyların yaklaşık yüzde 70’ini alarak seçimleri kazandı; fakat seçmenlerin yalnızca yüzde 30’u seçimlere katıldı, yani seçmenlerin yüzde 70’i oy kullanmadı. Elbette, koronavirüs pandemisi ve seçmenlerin oy kullanmaya gitmekten korkması oy kullanımının düşük olma sebepleri arasında gösterilebilir. Ancak ABD’nin yönlendirdiği ve rıza gösterdiği muhalefet ile diğer muhalifler, seçimlerde sandığa gidilmemesi çağrısında bulunmuş, kendilerini destekleyenlerin seçimlere katılmaktan kaçınmasını istemişti.
Elbette muhalefet bunu söyleme ve yapma hakkına sahip. Öte yandan ister sağdan ister soldan olsun muhalefetin büyük bir kısmı tabiî ki ajan değil, hükümetin bazı politikalarına ve hatalarına karşı tavır alıyorlar sadece. Bu hatalara mukabil, Venezüella’ya karşı yürütülen berbat ekonomik savaşa rağmen Venezüella halkının daha iyi bir hayata sahip olması gerekiyor. Hükümetin bugüne kadar yapmış olduğu hataların büyük bir kısmında imzası bulunan bakanlar da bugün muhalefet saflarında bulunuyor ve yurtdışında yaşıyor. Zira Venezüella’yı aktüel vaziyete hazırlamayanlar da bunlardır.
Hususi olarak şunu söylememiz gerekir; Komünist Parti kritik bir ehemmiyete sahip. Geçtiğimiz sene iktidar ortaklığından ayrılan Komünist Parti seçimlerde takribî 100 bin kişinin oyunu aldı ve yüzde 2’de kaldı. Komünist Parti Venezüella’daki en eski parti, 1931 yılında kuruldu. Venezüella Komünist Partisi, Latin Amerika’da KGB’ye doğrudan bağımlı olmayan ve mücadelesini bu şekilde sürdüren tek Komünist partidir. Hiçbir dış güç tarafından kullanılmadığı gibi Küba hükümeti yahut ordusu tarafından da kullanılmamıştır. Çeşitli badireler atlatarak bugüne kadar gelmiştir ve siyasî hayatını sürdürmektedir. 1900’ler boyunca Venezüella her geçen gün daha da zenginleşti, bu sırada nüfusu da hızlı arttı.
Anayasal olarak hükümet zaferini ilan etme hakkına sahip. Fakat sadece şimdilik yani geçici olarak zafer ilan edebilir. Çünkü önümüzdeki süreçte bir de başkanlık seçimi yapılacak. Bu seçimlerde herkes oy verebilecek; fakat zannediyorum ki muhalifler aday gösteremeyecek. Guaido’nun sadece Venezüella hükümetinin basit bir soruşturması akabinde insanların ona oy vermeyeceğinin görülmesi için aday olmasını isterim. Venezüella halkı ona oy vermeyecektir; çünkü ABD hükümetinin yanında durması, Trump ve karısının onla fotoğraf vermesi bir utanç vesikasıdır. Venezüella tarihinde ABD ile yakın ilişkileri bulunan liderler olmasına mukabil bu siyasî bir liderin Amerikan başkanı ile birlikte aciz bir şekilde görüldüğü ilk vakadır. Üstelik ABD tarihinin en kötü hükümeti döneminde bunu yapmıştır. ABD, bu kadar kötü bir yönetimi hiç görmemiştir. Gelecek ay görev süreleri sona erecek ve iktidarı teslim edecekler. Onlardan önce görevde olan Obama’nın da politikaları harika değildi; fakat yine de dürüst bir adam görüntüsü çiziyordu üst düzey bir hukukçu olan Obama. Aynı şekilde karısı da bir hukukçu... Güney Afrika kökenli siyah bir insan olması da zamanında kendisine sempatiyle bakılmasına sebep olmuştu.
İki ülke arasındaki ilişkilerine temas edelim. ABD bölgenin en ehemmiyetli gücü ve Venezüella ABD ile ilişkilerini uygun bir zeminde yeniden tesis etmeyi denemeli. Bu ilişkiler karşılıklı saygı ve ekonomik çıkarlar çerçevesinde şekillenmeli, çünkü her iki ülke de bundan ekonomik çıkar sağlar. Neden olmasın ki? Yüzyıldır ABD, Venezüella petrol kaynaklarını sömürüyor. Bundan önce hiçbir hükümet, bölgenin temel gücü olan ABD’nin saldırganlığına böylesine muhatap kalmamıştır. Hainler bu sömürgecilik faaliyetinin önünü açıyor ve düzelmeye engel oluyor. Kardeşim Vladimir Lenin Sanchez, Venezüella enerji bakanı yardımcısının danışmanıydı.
Vladimir, petrol endüstrisinin odak noktası olduğu bir yaklaşım ve bunu müdafaa eden bir anlayış hâkimdi. Vladimir bunu çözmek için bir yol haritası çıkardı, tam hayata geçirilecekti ki, dönemin bakanı çıkıp, “Hayır, hayır, hayır… Hiç gerek yok, zaten her şey ABD’de var ve Venezüella ile paylaşıyor. Venezüella sadece petrol ile alakalı şeyler üretip satmalıdır. Venezüella sadece petrol endüstrisini geliştirmeli ve diğer alanlarda ABD ile rekabete girmemeli.” demişti. Bunu yaptılar. Şimdi ise ABD, Venezüella’ya karşı bir tavır sergiliyor, ambargo uyguluyor. Venezüella’nın bu politik hatadan dolayı ithalat yapması gerekiyor; fakat bugün onu da yapamıyor. Petrol ihracatı da yapamıyor. Venezüella, resmî olarak dünyada en fazla petrol rezervine sahip olan ülke. Bunu nasıl izah edeceksiniz ki? İnanılır gibi değil. Ailem bu işin içinde olduğu için neler yaşandığını biliyorum. Artık ailem iktidar çevresinde vazife alamıyor. Niçin? Kendi halkını ABD’ye satan, ihanet etmeye hevesli tipler yüzünden… Bu insanlar ülkeyi harabeye çevirdi. İnsanlar acı çekiyor. İnsanların yiyecek almaya dahi gücü kalmadı. Bu kadar zengin bir ülkenin bu hâle gelmesi nasıl izah edilebilir ki?
Ümid ediyorum, yeni Amerikan hükümeti döneminde daha farklı bir süreç işleyecek. Önümüzdeki süreçte başkanlık seçimleri de olacak ve geçmişte yapılan hatalar düzeltilecek. İş başına gelecek yeni hükümetin her şeyden evvel, devlete nüfuz edip ülkenin sömürülmesine çanak tutan yozlaşmış tipleri temizlemesi gerekiyor. Ben niçin cezaevinde? Çünkü Venezüella’da benim dönüşümün engellenmesi adına her şeyin yapılması mümkün. Ben sembol bir kişiyim ve asla beni yeniden görmek istemiyorlar. Fransa’dan giden Troçkist Lambertistler, oradalar ve Maduro’un etrafını kuşatmış durumdalar. Maduro dürüst ve iyi bir adam. Chavez onu çok severdi. Fakat bu hususta dikkatli olmalı, düşmanlar çevresinde, yozlaşma almış başını gitmiş, uyuşturucu ticareti bu yozlaşmış insanlar eliyle yapılıyor. Uyuşturucu ticareti sistemi ise en tepesinde ise İngilizler bulunuyor. Güney Amerika’daki uyuşturucu kartelleri de burada bir parçayı oluşturuyor ve hükümetlere baskı yapabiliyorlar. Polislerin bazıları bu karteller adına çalışıyor.
Hülasası; Venezüella’nın artık aynı hataları yapma lüksü yok. Ayrıca, artık Venezüella Dışişleri Bakanlığı’nın benim iadem için yeniden Fransa ile görüşmesini bekliyorum. Birkaç gün önce iade talebimi yineledim.
Neler olacağını bilmiyorum; fakat insanların adalet içerisinde yaşayacağı bir sistem için mücadele ediyoruz. İnsanların aç kalmayacağı bir sistem… Türkiye’nin bu süreçte yeniden bölgesel bir güç hâline gelmesi ve Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıkları çözmesi gerekiyor. Bilhassa Yunanistan ile sorunlarını halletmeli… Türkiye’ye çok yakın adaların Yunanistan’a ait olması doğru değil. Türkler ve Yunanlar burada gerekli paylaşımı yeniden yapmalı… Geçen hafta söylediğim gibi Erdoğan dikkatli olmalı; çünkü onu ortadan kaldırmak istiyorlar. Aynı şekilde Maduro da dikkatli olmalı.
Allahü Ekber! - 12.12.2020
Baran Dergisi 727.Sayı