Yer sarsıldı, şiddeti 7.3. Van’da söylenen o ki 500 yıldır ilk kez bu şiddette bir deprem söz konusu. Deprem ilahi ikaz, sebebleri ve neticeleri sırlar aleminde meçhul. Hiçbir şey O’nun kudretinin ve izninin dışında değil. İsterse nükleer deneme olsun, isterse sular çekilsin boşluklar oluşsun, isterse faylarda gerginlik meydana gelsin enerji boşalması yaşansın vs. hiç fark etmez hiçbir oluş O’nsuz mümkün değil. Madem hiçbir şey O’nsuz olmaz, o zaman bu işin sırrını-hikmetini aramak icab etmez mi? Doğru söz tekrarla kıymete biner; DEPREM İLAHİ İKAZDIR.
Bir küpe farklı cepheden bakan insanları, her biri doğruyu söylemek üzere, yemine soksanız, her biri kendi zaviyesinden doğruyu söylediğine yemin edecektir. Herkes doğruyu  söylediğine göre, parça bütünün habercisi misali, bütün ne? Bütün doğruları kendinde toplayan hakikat ne? Herşey bir şeye doğru hızlıca ilerliyor ve bütün doğrular kendini bir hakikatte toplamak üzere parça parça birleşmeye başlıyor. Son haftalara baktığınızda, Japonya’da 8 şiddetinde dünyayı çalkalayan Uzak Doğu depremi, Ortadoğu’da Büyük Arap Zuhurunun-Depreminin önüne geçmek için meydana getirilen küçük “Arap Baharı” depremleri,  ABD’de bir Wall Street depremi, Libya’da Şehid Kaddafi Depremi, Komşumuz Yunanistan’da iflas depremi ve Van’da 7.3 Kürt Depremi…
Sarsıntı öncesi Merkez Anadolu’da olağanüstü bir durum söz konusu. Sahne yabancı değil, 1999 Gölcük Depreminin birkaç saat öncesi hava var… Büyük bir Müslüman katliamına hazırlanan Laik Batıcı ve Yahudilerin Gölcükte yaptıkları toplantı esnasında Yeryüzünde sarsıntı meydana gelmişti. Olan bitene bugün yabancı değiliz, son dönem yargıya yansıyan operasyonlarda bu iddia için yüzlerce delil var. Detay yapacak değiliz… Ancak benzer bir durum, aralarında zıt farklılıklarda olmasına rağmen Van depreminde de söz konusudur ve yine Allah İslam düşmanlarının İslam Ümmet’inin iki güzel evladını birbirine düşürmesine fırsat vermemiştir.
Başını İslam düşmanlarının çektiği ve kendilerine göre taraf oluşturduğu her iki kesiminde isteği Kürd’ü ve Türk’ü birbiriyle çatıştırmaktı, fakat Allah bu oyunu bozdu. Bozmakla kalmadı kalplerin yeniden birbirine karşı ısınmasını sağlayan, merhamet damarlarının kabarmasını sağlayan ve iki kadim dostun bin yılı aşkındır paylaştığı ulvi aşk ve heyecanı da yepyeni bir ruh ve ahlakla ruhlarına üfledi. Kimsenin beklemediği bir anda kimsenin ummadığı bir yardım Allah’ın izniyle yetişi verdi.
Hatırlarsanız 24 askerin öldürülmesi akabinde inanılmaz bir şekilde, özellikle internette faaliyet gösteren Sosyal Medya siteleri’nde, bloglarda, hatta aydın kılıklı ajanlaşmış Kürt-Türk düşmanı kişilikler ekranlarda yerlerini almış bir kısmı Kürd’e dost görünüp onu Türklere karşı kışkırtırken bir kısmı Türk’e dost görünüp onları Kürd’e karşı kışkırtmaktaydı. Fikir dolandırıcısı ve tahrik uzmanı bu tipler aynı merkezden aldıkları talimatı yine kendilerine aynı merkezle irtibatlı tahsis edilen kanallar ve programlar ile Kürt ve Türklerin şuurlarına alternatifler üretmekte, onlara birleşmenin değil ayrışmanın yollarını gösterici fikirler sunmakta, sıradan basit meseleler toplamsal ayrışmanın-kitlesel bölünmenin sebebi gibi gösterilip bu şekilde algılanması sağlanmaktaydı. Asker cenaze törenleri dahil, onlarca Anadolu kentinde yüzbinlerce insan, yürüyüşe geçiriliyor, imha ve intikama yönelik sloganlar eşliğinde belli bir kesime karşı şiddet arzusu körükleniyordu. Güya Ümmet şuuruna sahip bir kesimde zalime karşı çıkma adına güya zulme karşı, bir zulme karşı çıkarken daha zalim birinin dilini kullanmakta ve sırtını o zalime dayanarak kendinin de bu zulme ortak olduğunu unutmaktaydı. Böyle bir andı, milletler birbirine karşı öfkelendirilmiş, nefret tohumları inanılmaz boyutta serpilmiş, heran meyve verecek cinsten müthiş bir sıkıntı beklenir olmuştu. Yahudi sevinçle gidişatı seyre koyulmuştu, Batı Türk’ü Suriye gibi bir meselede köşeye sıkıştırdığını düşünerek heyecana kapılmıştı. Avrupa Türkiye içerisinde yaşanacak bu ayrışmadan devşireceği kâr hesabını yapmaya koyulmuştu. Birileri Diyarbakır’da Mısır’ın Tahrir’i misali bir Kürt Baharı, Diyarbakır Tahrir’i beklentisine girmişti. Allah vaadinde sadıktır, o dilemedikçe hiçbir şey olmaz, yaprak bile kımıldamaz, o dilemeze yapmak bile olmaz ki yapalım.
Hakkâri Çukurca, 24 asker PKK’lılarca öldürülür. Hikâyesi malum. Akabinde öncekilere benzemeyen bir operasyon çeşidi. İkna etmeye değil imha’ya yönelik olduğu her halinden belli bu operasyon elbette kısa süren bir hazırlık ürünü olamazdı, belli ki olayların ve istihbaratın belli bir kıvama gelmesi bekleniyordu. Her iki tarafa akıl veren, yada biraz daha hafifleştirelim, referans olan aynı mahfiller olunca, iki kadim dost, iki güzide millet birbirinde kapanmaz yaralar açacaktı. Önce PKK, belki de tüm gücüyle saldırdı Hakkari’de 8 farklı karakola, ardından Türkleri ve Kürtleri tahrikle vazifelendirilmiş medya ajanları (birileri bu çapulcu sürüsüne, Türk ve Kürt düşmanı ensest çocuklarına aydın diyor) ortaya çıktı. Mevzuyu çözmek yerine derinleştirici, iki yanlış bir doğru hesabı kafa karıştırıcı, siyasetsizleştirici ifadeler yaymaya başladılar. Bunlara anlı şanlı İslamcı! larda eklenince iş tamam oldu. Kürt artık suçluydu, Kürt artık sadece PKK’lıydı, hani birde saçma sapan deyim yokmu bunları niye içinizde tutuyorsunuz diye. Diyen yoktu ki A akıllı sen bu Kemalistleri, dinimizi değiştirmeye yeltenen, binlerce alimimiz darağaçlarında sallandıranı hali hazırda yüzbinlerce Müslüman’ı mahveden veya öldüren, zinayı, faizi, dinsizliği meşru gören bu Kemalistleri niye içinde  ve laik-batıcı rejimi niye başında tutuyorsun. Ey izan ve basiret neredesin. Dil ve diyalektik sağlam olmayınca kime hizmet ettiğinde belli olmuyor böylece.
Evet, Kürtlere yönelik büyük bir katliam olacaktı, öyle basit birkaç operasyon değil ve yine öyle birkaç gruba yönelik değil. Ölen PKK’lıların cenazeleri ve yine neredeyse 10 evden birinden gözaltına alınan kişilerin aileleri müthiş bir yekûn arzediyordu. Ve buna kitlelerin geçmişte nasıl bir anda binlerce kişi olarak sokağa çıkarılabildiğini-çıktığını düşünün, inanılmaz bir hareketlilik söz konusu olacaktı. Sosyal medyaya yansıyan telefon görüşmeleri ve yine yazılı ve görsel medyada boy gösteren haberlere bakıldığında bölgede başta İsrail olmak üzere yüzlerce tetikçi Batılı ajanın görüldüğü ve resimlendiği vakiydi. Hal böyle olunca kitlelerin hareketi esnasında suçu taraflara atılmak üzere müthiş kıyımlar, ölümler olacaktı. Binlerce Kürt ve Türk ölümleri gündemin baş köşesini işgal edecek, öfkeler ayyuka çıkacak, hadise Hakkâri-Şırnak sınırlarını aşarak diğer Anadolu şehirlerine ulaşacaktı. Hatırlayın, bir milyonluk “terör” karşıtı yürüyüş programını, hatırlayın, Sosyal medyayı kasıp kavuran ve Cumhurbaşkanı’nın diline bile giren “İntikam” ifadesini, Hatırlayın, askere “gidin, yakın, yıkın yok edin yüreğimiz ferahlasın” emri vakilerini. Ama Allah müsaade etmedi. Türk ve Kürt kardeşliğine vurulacak olan bu darbeyi, bu oyunu bir çırpıda bozdu ve bozmakla kalmadı onların arasında kardeşlik duygusunu, dayanışma köprüsünü, kalpten kalbe yol misali yeniden inşa etti. Allah, zalimlerin oyununu hem bozdu hem de yepyeni bir nizama dönük olarak İYİ-GÜZEL-DOĞRU’ya inkılâp ettirdi. Beş dakika önce Bazı Kürtlere öfke ve nefret kusan dudaklar 7,3 şiddetinde ilahi bir ikazın ardından sevgi kardeşlik ve muhabbet sunmaya başladılar. Beş dakika önce bazı Türklere öfke ve nefret nazarıyla bakan gözler 7,3 şiddetinde ilahi bir ikazın ardından sevgi, merhamet ve dostluk nazarıyla bakmaya başladılar. Kürtler ve Türkler arasına nifak tohumu ekmek isteyen Batı ve İsrail ve onların güttüğü Laik Batıcı Türk’te, Kürt’te cıscıplak kaliverdiler ortada. Allah bu pis oyuna müsaade etmedi.
Van’da 7,3 Şiddetinde vukubulan Kürt Depremi ile toplumda bozulan denge yerine oturmaya başlamış, ruhlarda kaybedilen istikamet yeniden hatırlatılmış, şehirlerde kırılan fay hatları gönülden gönüle yeniden inşa edilmiştir.
Rabbim neyler neylerse güzel eyler.


Baran Dergisi, 253. Sayı