Esselâmüaleyküm.
Türkiye’den haberler neler?
(Av. Güven Yılmaz, aynı durumun geçerli olduğunu, herhangi bir problem olmadığını söylüyor.)
Yeni bir şey yok diyorsunuz.
Bana soracağınız herhangi bir soru var mı peki?
(Av. Yılmaz, sorusu olmadığını, dilediği gibi konuşabileceğini söylüyor Carlos’a.)
Birkaç mesele hakkında konuşmak istiyorum bugün. Fakat önce, aynı günlerde ölen üç insan hakkında konuşmak istiyorum:
Nobel ödüllü meşhurAlman yazarGünterGrass [16 Ekim 1927 -13 Nisan 2015]; devrimcilerle dayanışma içerisindeki Fransız yayıncı François Maspero [19 Ocak 1932 -11 Nisan 2015]; ve, Latin Amerika hakkında yazdıklarıyla ve özellikle birçok dilde yayınlanarak tüm dünyada milyonlarca satan “Latin Amerika’nın Kesik Damarları” adlı eseriyle tanınan Uruguaylı büyük gazeteci-yazar EduardoGaleano[3 Eylül 1940 - 13 Nisan 2015]…
(Carlos, EduardoGaleano’dan başlayarak, aynı günlerde ölen sözkonusu gazeteci, yazar ve yayıncılar hakkında konuşmaya başlıyor ve Galeano’nun Latin Amerika’daki durumu açıklayan eserler kaleme aldığını; 1970’lerin başında yazdığı “Latin Amerika’nın Kesik Damarları” adlı eserini–muhtemelen- daha ilk baskısından okuduğunu; dürüst ve vatansever bir insan olduğunu; para için yaşamadığını ve sadece yazdıklarından kazandığını; hernekadar şu ân Uruguay’ın başında devrimci, ilerici ve sosyalist bir hükümet bulunsa da, 1973’de Uruguay’da gerçekleşen askerî darbeden sonra, diğer binlerce entellektüel veya militan gibi sürgüne gitmek zorunda kaldığını; o dönemde, sınırlı imkânları ölçüsünde bile olsa, yardıma ihtiyaç duyan sürgündeki yahud firardaki insanlara yardım ettiğini; sonuç olarak, Galeano’nun devrimcilerle dayanışma içerisinde bir insan olduğunu söylüyor…
Hemen ardından,Nobel ödüllü Alman yazar GünterGrass hakkında konuşmaya başlayan Carlos, gençliğinde Nazilerce askere çağrıldığında bir denizaltıda askerlik yapmak isteyenGrass’a, denizaltı yerine başka bir yerde askerlik yaptırtıldığını; buna rağmen, Grass’ınfikren “Nazi” veya ırkçı olmadığını; ülkesini ve halkını seven bir vatansever,  bir ilerici olduğunu ve zamanın Doğu Almanya’sına da düşmanlık etmediğini söylüyor…
GünterGrass öldüğüne göre artık “konuşabileceğini” söyleyen Carlos, Grass’ınsilâhlı mücadele yürütenler de dahil olmak üzere devrimcilere yardım etmiş bir insan olduğunu; bu bakımdan, hem büyük bir yazar, hem de saygıdeğer bir insan olduğunu vurguluyor…
Üçüncü kişi olarak Fransız François Maspero hakkında konuşan Carlos, bu insanla hiçbir zaman yüzyüzetanışıp buluşamadığını; kendisinin yanına gitmeye her zaman niyet etmesine rağmen, polis tarafından çok sıkı takib edildiği için bunu yapamadığını; kendisinin bir editör olduğunu ve birçok yazarın kitabını basmakla kalmayıp, birçok insana da yardım ettiğini; bir komünist olmamakla beraber, ilerici ve devrimci fikirleri olan radikal solcu biri olduğunu;imkân bulduğu her zaman genel olarak devrimcilere ve yeraltında faaliyet gösterenlere yardım eden bir insan olduğunu; gerçi yardıma ihtiyaçları olduğunda yardım istemek üzere onun yanına gitmediklerini; ancak şayet gitselerdi, kendisinin mutlaka yardım edeceğini; hattâ bir defasında, Maspero’yu Saint Germain Bulvarı’nda gördüğünü;eşi ve esas avukatı Isabelle Coutant-Peyre’in ofisinin az ötesindeki yayınevinden, tanınmış bir İtalyan işadamıyla birlikte dışarıya çıktığını; ki,aynı işadamının,polisle işbirliği içerisinde çalışan İtalyan faşistlerince yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucunda daha sonra İtalya’da öldüğünü;Maspero’yu biraz ötesinde yoldan geçerken gördüğü bu hâdisenin ise 1974 yılında yaşandığını belirtiyor…
Aynı günlerde ölen bu üç insanın, bizzat gerilla olmamakla beraber, hattâ ideolojik olarak da birbirlerinin aynı olmamalarına rağmen, prensibleri olan cesur insanlar olduğunu ve sahte “insan hakları deklarasyonu”nun arkasına saklanan kapitalist sömürü “sistem”ine karşı çıktıklarını söylüyor. Daima doğru tarafta, iyi tarafta saf tuttuklarını; aynı düşmana karşı olduklarını; saklanmak ve para bulmak çerçevesinde bazen yardıma ihtiyaç duyan aynı sınıftan militanlarla dayanışma içerisine girdiklerini ekliyor ve kendisi bizzat yardım almamış olsa da, özellikle Günter Grass’ın, Carlos’un Alman yoldaşlarına ve sempatizanlarına daima yardım ettiğini ve her zaman yardıma hazır olduğunu ifâde ediyor…
François Maspero’nun da, aynı şekilde, radikal solculara ve yeraltı faaliyeti yürüten devrimcilere;ister İtalyan, ister Alman, ister İspanyol, isterse bir başkası olsun, özellikle yabancı milliyetten olanlara yardım ettiğini vurgulayor…
Tekrar Eduardo Galeano’ya dönen Carlos, Galeano’nun, “referans” gösterilen bir adam olduğunu ve sadece İspanyolca, Portekizce, İngilizce konuşan ülkelerde veya Amerika kıtasında değil, Türkiye de aralarında olmak üzere, tüm dünyada kabul gören bir gerçek bir entelektüel ve ciddi bir insan olduğunu; düşman tarafta bile durumun bu merkezde olduğunu ifâde ediyor...
Galeano’nun, ABD halkına olmasa da ABD emperyalizmine karşı bir insan olduğunu belirten Carlos, hepsini olmasa dahi kendisinin bileABD halkının çoğunu sevdiğini söylüyor, “özellikle kızlarını” diyerek lâtife yapıyor; “sistem”inden hoşlanmadığını ise özellikle vurguluyor. ABD’nin büyük bir ülke olduğunu, halkının çalışkan olduğunu, ancak siyonist, protestan, kapitalist, emperyalist insanlık düşmanlarınca yönetildiğini söylüyor…
Peşinden, 17 Nisan 2015’te, Irak’ın Tikrit şehri yakınlarında Şiî Irak ordu güçleri tarafından düzenlenen bir saldırıda öldürüldüğü ilân edilen, Irak’taki Sünnî halk direnişinin kumandanı ve Nakşibendî Ordusu lideri İzzet İbrahim el-Durî ile ilgili olarak konuşmaya başlıyor Carlos ve hem el-Durî’den hem de mücadelesinden bahsediyor; daha önce de dile getirdiği tesbitler çerçevesinde, el-Durî ve ölümü üzerine düşüncelerini dile getiriyor. Düzenlenen saldırıda ölen kişinin o olup olmadığı henüz netleşmemiş olmasına rağmen, ölüm haberinin doğru olabileceğini ifâde ediyor…
Son olarak, Yemen’e yönelik Suudî Arabistan müdahalesine de kısaca temas eden Carlos, Yemen halkıyla dayanışmasını bu vesileyle tekrar ifâde ediyor; BARAN için daha öncesinde yaptığı değerlendirmeleri özetliyor ve tekbir getirerek konuşmasını noktalıyor…
Telefonu kapatmadan önce “başka herhangi bir haber var mı?” diye soran Carlos’a Av. Yılmaz, “Irak’taki gönüldaşlarımızın bazılarından aldığımız bilgiye göre, İzzet İbrahim el-Durî ölmemiş” diyor. “Aa, demek ki doğru değil o haber; ben de öyle olmasını ümid ediyorum!” şeklinde mukabele eden Carlos, “Amerikalılar geldikten sonra kim bilir kaç defa öldürülmüştü güya; öldürüldüğü açıklanmıştı hep. İnşallah bu sefer de sağdır hâlâ!” diyor…
Konuşmasını bitirirken, öncelikle Kumandan Mirzabeyoğlu’na, aynı şekilde, yakında çıkmalarını ümid ettiği cezaevindeki gönüldaşlara candan selâmlarını gönderiyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisi iktidara gelmeden önce Türk adaletinin yaptığı böylesi haksızlıkları düzeltmesini umduğunu ifâde ediyor…)
 
19 Nisan 2015

Baran Dergisi 434. Sayı