İlk olarak, 68 sene evvel başkent Karakas’ta doğduğum memleketim Venezüella’dan bahsetmek istiyorum. Venezüella’nın içinde bulunduğu durum malûm; hükümet, uluslararası sahada politik olarak doğru bir noktada duruyor. Elbette bunda Chavez’in bıraktığı politik mirasın büyük bir payı var. Venezüella birçok devletin yapamadığını yaptı ve yapmaya devam ediyor. Chavez, Siyonist İsrail devletinin büyükelçisini ve tüm diplomatlarını sınır dışı etmiş, diplomatik ilişkileri kesmişti. Arap devletleri böyle bir şey yapamadı. Suriye meselesinde de ihanet içerisinde olanlar, İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi talebinde dahî bulunamadılar. Venezüella, benim doğduğum zamanlarda da bağımsızlık için mücadele eden vatansever insanların ülkesiydi. Chavez’in 2011 Temmuz’unda kanser olduğu ortaya çıktı.

Venezüella’da bağımsızlık hareketini ilk başlatan Francisco Miranda önderliğinde, Fransız Devrimi’nin yaşandığı dönemlerde Venezüella’da da bağımsızlık hareketleri kendisini göstermişti. Bu mücadelede Simon Bolivar’ın adını da anmadan geçmek olmaz. Çok önemli bir liderdi; zira Chavez de Bolivarcı bir devrim yaparak onun yolundan gitmiştir. Bolivar’ın yaptığı tüm ülkeler için önemliydi; Venezüella Ekvator, Kolombiya ve diğerleri için… İşte ben, tarihi mücadeleyle dolu olan bu ülkede doğdum.

Şimdi bir Venezüellalı olarak Fransa’da cezaevindeyim. Chavez 1998’de Bolivarcı bir devrim gerçekleştirdi. Bu devrime karşı çıkanlar da oldu. Benim durumumla alâkalı Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Chavez görüşüp konuşmuştu. Üzerinden seneler geçti, bu iki insandan defalarca müsbet şekilde bahsettiğimi hatırlıyorum. Burada illegal olarak cezaevinde tutuluyorum. Elbette bunda CIA’nın tesiri olduğunu söylememiz gerekiyor. Fransa’da CIA adına çalışan birçok ajan var. Bu garip, çünkü Fransız halkı vatanseverdir. Ajanlık meselesi, siyasî partilerle alakalı bir durum. İyi ki benim, Türk avukatlarımla legal bir şekilde konuşmamı engellemiyorlar. Bazen bir takım komplolara muhatap kalıyorum; fakat tüm gönüldaşlarım bilsin ki fizikî olarak olmasam dahî, duygusal ve psikolojik olarak çok güçlüyüm.

Şu an bulunduğum pozisyonla gurur duyuyorum. Ruhî durum, fizikî durumdan her zaman daha önemlidir. Yıllardır hapiste olmama rağmen mücadeleme devam ediyorum.

Türkiye’den de bahsedelim; Venezüella gibi Türkiye’nin de bir bağımsızlık mücadelesi oldu. İslâm karşıtı devrimlere, Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilmesi gibi şeylere karşı Mustafa Kemal, Türkiye için savaştı. Ankara merkezli bir devlet kuruldu. Bir takım ideolojik farklılıklara mukabil bunu söylüyorum. Bugün de İstanbul’dan mücadeleye başlayan Erdoğan, Türk halkıyla birlikte buna benzer bir savaş veriyor. Bu süreçte bir takım hatalar da yaptı; bu hatalarına rağmen bazı şeyleri rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Birincisi Erdoğan’ın gerçek bir Müslüman olduğu, ikincisi ise onun gerçek bir Türk vatanseveri olduğudur. Üçüncüsü ise, o Siyonistlere asla destek vermiyor, işgal altındaki Türkiye’yi işgalden kurtarmak ve ajanlardan temizlemek için çalışıyor. Türkiye’de, Türkiye ile İsrail’in ilişkilerinin bozulmaması isteyen Yahudi sempatizanları var.

Bundan önce müteaddit kere söylediğim gibi, Türkiye ve Venezüella, Siyonistlere, emperyalistlere ve sömürgeci güçleri karşı mücadele ediyor. Dolayısıyla içeride de politik ortam birbirine benziyor. Amerika ve İsrail’e karşı ortak ve gönüllü bir savaş veriliyor.

2017 senesini geride bıraktık. Müslümanlar bir mücadelenin içerisinde. Venezüella da destek veriyor. Ben de bir Müslüman’ım. Allah’a ve onun peygamberine inanıyorum. 2018’de Siyonist ve emperyalistlere karşı mücadelede müsbet şeyler olmasını bekliyorum.

 Allahü Ekber!

30.12.2017

Baran Dergisi 573. Sayı