LGBTİ, yani i.nelerin özgürlüğü için hareket eden teşkilat “23. İstanbul Onur Haftası” etkinlikleri adı altında “onursuzluk, namussuzluk ve şerefsizlik” yürüyüşünü, memleketimizin “huzur ve güven ortamı” sayesindeTaksim İstiklal Caddesi'nde gerçekleştirdi. Eh böyle olunca da Türkiye Türkiye olalı bu kadar i.neyi bir arada görmüş oldu.
 
Önce LGBT-İ.NELİK Teşkilatı yürüyüş için 28 Haziran saat 17.00’de buluşma çağrısı yaptı. Ardından ise İstanbul Emniyet müdürleri, önlem alarak polislere toplanmalara izin verilmemesi için talimat verdi.
 
Saat 15.30 sıralarında İstiklal Caddesi’ne gitmek için toplanan bir grup i.ne, başta CHP ve HDP’li bazı milletvekilleri olmak üzere “Solcu” artıklarını da yanlarına alarak memleket yollarına dizildiler; bu habis grup, polis tarafından Gezi Parkı'ndan çıkarılarak, Divan Otel yönüne gönderildi. Bu sırada, ellerinde flama olan veibnelerin eylemine destek için gelen kişiler de Gezi Parkı yönünden Taksim’e alınmadı.
 
Alınan önlemlere rağmen kalabalık bir i.nelik yanlısı grup İstiklal Caddesi Mis Sokak girişinde toplandı. Taksim yönüne gitmek isteyen grubun önü TOMA ve Çevik Kuvvet polislerince kesildi. Polis sık sık megafonla, ‘Yapılmak istenen yürüyüşe İstanbul Valiliği'nce izin verilmediğini’ anons etti… İstanbul Valiliğini de tebrik etmek gerekiyor; böyle bir yürüyüşe bir de izin verseydi “i.nelerin özgürlük yürüyüşüne izin!” diye manşet atardık çekinmeden. Hâdiseye dönelim:
 
Bu sırada bir kişi TOMA’nın önüne geçerek hareket etmesini engellemek istedi. Bu kişi hemen gözaltına alındı. Grup dağılmayınca önce TOMA’dan tazyikli su, arkasından da tüfekle biber gazı kapsülü sıkıldı. Grup kısa sürede Galatasaray Meydanı yönünde ve ara sokaklarda dağıldı.
 
İ.neleri siyasî olarak da temsil etmek isteyen CHP ve HDP’nin milletvekilleri de bu “onursuzluk yürüyüşü”nde ön saflarda yer aldı. HDP Milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu, Beyza Üstün ve Sezai Temelli ile CHP'li Mahmut Tanal, polis barikatı önünde zincir oluşturarak, “i.nelik engellenemez!” diyerek müdahaleye engel olmaya çalıştı.
Milletvekillerinin de bulunduğu gruba polis müdahale etmezken, ara sokaklardan çıkan çok sayıda i.nelik yanlısı gösterici de yürüyüşe eşlik etti. LGBT-İ.NELİK’i temsil eden bayrağın arkasından yürüyerek Galatasaray Meydanı'na gelen mevzu grup burada bir süre slogan atarak eylemlerini sürdürdü. Daha sonra, HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu bir açıklama yaparak i.neliği her sahada meşru gördüklerini ilan etti. Bu arada CHP Milletvekili Mahmut Tanal ise i.nelik gösterisini tam anlamıyla savunamadığı hissinden olsa gerek hızını alamayarak müdahaleye hazırlanan TOMA'nın üzerine çıktı. Lâik-Kemalist yapıyı temsil eden CHP ve “kürtler”i temsil eden HDP’nin bu i.nelik aşkı bir yönüyle de asıl zihniyetlerini bir kez daha ortaya çıkardı.
 
POLİS GRUPLARIN YÜRÜMESİNE İZİN VERDİ
Polis, saat 19.30 sıralarında sokak girişlerindeki önlemleri azaltarak i.nelik yanlısı grupların caddeye çıkmasına izin verdi. Taksim yönünü kapatan polis, eylemcilerin Tünel yönünde yürümesini engellemedi.
 
Ancak Tünel'e kadar yürüyüşüne devam eden kalabalığın büyük bölümü burada dağılırken, İstiklal Caddesi üzerinde yürümek isteyen küçük gruplara polis TOMA ile tazyikli su sıkarak müdahale etmeye de devam etti.
 
LGBT-İ.NELİK TEŞKİLATI’nın yürüyüşünde açılan İslâm karşıtı pankartlar da vardı ve bilumum i.nenin mevzu “İslâm” olunca birliktelikleri nasıl da ortaya çıktı.
 
Şimdi;
Hadi bunlar böyle de, işin başka bir yönünü de konuşalım:
Bu kadar “i.nelik” yanlısı nereden türedi? Eh, elbette bunun 90 yıllık bir mazisi olsa da bunda en büyük pay sahiplerinden birisi de 2013 yılına kadar şimdi “Paralel Yapı” olan “Cemaat” ile hoşgörü (vals)i yapan Ak Parti’dir; bugün her ne kadar bahsettiğimiz çizgiyi terketmiş olsa da, on küsûr yıl hem dînî ve hem siyâsî mânâ da bunların bu kadar türemesine vesile olduğu inkâr edilemez!
 
Bu mevzudaki en büyük tenkit ise esasında ne i.nelere ne i.neleri savunan CHP ve HDP zihniyetine; bu mevzudaki bir İslâm memleketinin İslâm şehrinde bütün i.nelerin toplanıp rahatça yürüyebilmesinin vebali esasında biz Müslümanların boynunadır. Bütün İslâmî camia sosyal medyada bu mevzuyu lanetlerken elin i.nesi teşkilatlanmış, sokağa çıkmış, davası i.nelik olsa da i.neliğinin özgürlüğü için tomaların karşısına geçebilecek cesareti kendisinde bulmuştur; şimdi, bu kadar i.ne bir araya toplanıp İslâm memleketinde İslâm’a hakaret ederken, üç tane delikanlı Müslüman çıkıp bunlara haddini bildirecek izzeti, cesareti, imânı kendinde bulamamışsa bu ayıp i.nelerin değil, bu i.neliğe “dur!” diyebilecek iradeyi gösteremeyen Müslümanlarındır ve ilahi ceza geldiği zaman kimseyi ayırmaz, toplu gelir. Kendine Müslümanım diyen herkes sosyal medyada tepki verme hastalığından kurtulup bir an önce yolunu seçmeli; yoksa İslâm beldesinde işlenen lanetlik hadise Allah muhafaza cezasız kalmaz. Kaldı ki i.nelerin, “ben i.neyim ulan!” diye göğsünü gere gere gezdiği bir memlekette Müslümanların tweet atarak vicdanını rahatlatmasından daha büyük nasıl bir ceza bekliyoruz ki?
 
Baran Dergisi 442.