Batının yıkılmakta olan modern dünya düzenine karşı kurulacak olan “Yeni Dünya Düzeni” korkusu tüm emperyalist güçleri uyuz köpekler gibi saldırganlaştırdı. Sırasıyla IRAK, AFGANİSTAN, LİBYA ve SURİYE olaylarına bu gözle bakarsak daha doğru değerlendirmiş oluruz.
Batı emperyalizminin en çok korktuğu Kumandanımız Sayın Salih Mirzabeyoğlu ve onun fikriyatı olan BD-İBDA’dır. Çünkü Batılı sömürgecilerin kurduğu ve dünyaya zorla kabul ettirdikleri “yamyamlık” düzenine karşı tek muhalif odur ve tarih boyunca da “Yeni Bir Dünya Düzeni” teklifiyle birlikte muhaliflik yapan olmamıştır. O son beş yüzyıllık tarihimizde de ilk defa İslam’a nisbetle yeni bir dünya görüşünü ve düzenini “Başyücelik Devleti” ismiyle ortaya koymuş büyük bir mütefekkirdir. Batılı kan emicilerinin İslam âlemini ateş çemberi haline getirmelerinin sebebi ne petroldür ne de İsrail’in güvenliğidir. Asıl sebep Batılıların düzenini yerle bir edecek olan BD-İBDA fikriyatı ve onun mimarı olan kumandanımızdır. O aynı zamanda çağımızın en zaruri ihtiyacını bulup çözdüğü içinde müceddiddir.
Marksizm bile Batının kurduğu sömürge düzenine hiçbir zaman karşı olmamış, aksine Kapitalizmdeki zalim patronların yerine devleti koyarak halka olan zulmü daha da büyütmüştür. Yine İslam’a ve onun şahsında Osmanlı’ya olan düşmanlıkta Batılı yamyamlarla aynı saftadır.
Yeryüzünde iki dünya görüşü var, birisi Batılı emperyalistlerin kurduğu, insanı ve insanlığı yok edip insan olmaktan çıkararak, insanı tüketim aracı haline getiren “Modern dünya düzeni” ötekisi ise Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun İslam’a nisbetle durduğu “Başyücelik Devleti” modeliyle “Yeni Dünya Düzeni” teklifi.
Emperyalistlerin bize zorla dayattıkları düzende barışın ve istikrarın sağlanması için, zulmü ve zalimi egemen kılıp mazlumun ve haklının susturularak teslim alınması gerekir.
Beyinleri misyonerleştirilip köleleştirilen bizdeki aydın bozuntularına göre, barış ve istikrar için “İsrail’in ve Batılıların suyunu bulandırmamak gerekir. Yine sahte İslam kılıklı beyinleri ajanlaştırılmış ulema taifesi ise Müslümanları küresel iradeye boyun eğdirerek dini gerilimi azaltmanın arayışı içindeler. Bu ulema takımına göre “zalime zalim demek gerilimi artırıyor, huzuru bozuyor, iyisi mi bu işleri kurcalamamak gerekir.”
Emperyalistlerin bu gönüllü yerli ajanları, konumları gereğinden çok fikir değiştiren, aslında fikirleri patronlarının cebinde olan satılık insanlardır.
Batılı emperyalistlerin mazlum milletleri ezerek zorla kurdukları bu düzende dünya gelirlerinin yüzde sekseninin sahibi nüfusun yüzde beşi, geriye kalan yüzde yirmisinin sahibi ise nüfusun geriye kalan yüzde doksan beşidir. Böyle bir adaletsizliği çakallar bile yapmaz. Onu sahibi herkesin bu zulme karşı mücadele etmesi gerekir.
Şuursuz kalabalıkların yürüdüğü, yamyamların kurduğu “uygarlık yolu”nun önüne geçip “Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak” diyen Üstad Necip Fazıl Kısakürek ve Sayın Salih Mirzabeyoğlu bu çirkefliğe ve zulme ve zalimlere karşı birer “Aydınlık Savaşcısı” olmuşlardır.
Suriye’deki bu savaş, iki dünya görüşünün savaşıdır (Hak ve Batıl). Çökmekte olan Batı kendisini kurtarmak için “Yeni Dünya Düzeni”nin kurulmasını engellemek maksadıyla bütün Batı Suriye’de savaşmaktadır. Hatta Türkiye’deki, 17-25 Aralık olayı, Gezi olayları, 15 Temmuz darbe teşebbüsü. Bunların hepsi “Yeni Dünya Düzeni”nin kurulmasına engelleme girişimleriydi. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Birleşmiş Milletleri eleştirirken Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun “Aydınlık Savaşçıları” isimli eserinden aldığı sözlerle eleştirmesi, Batılıları iyice çıldırtıyordu.
Şöyle bir geçmişe dönerek hafızalarımızı tazeleyelim.
ABD’de eski dışişleri bakanı Yahudi kökenli Kissinger’ın başkanlığında Pentagon için bir rapor hazırlanıyor. Başlık şu “Fikri üstünlüğümüzü, İslamcı teröristlere kaptırdık.”
O tarihlerde Kazım Bey ve bir kısım gönüldaşlar tarafından çıkarılan “Taraf” dergisinden alıntılar yaparak Kumandan’dan ve onun “Kendinden Zuhur” mevzunu ele alarak örnekler veriyor. Kissinger’ın “Fikri üstünlüğü İslamcı teröristlere kaptırdık”tan kastı BD-İBDA fikriyatıdır.
ABD, bu rapordan sonra en büyük düşman olarak Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nu görüyor ve 6. DGM’ye baskı yaparak ağırlaştırılmış müebbet cezası almasını sağlıyor.
Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun yeniden yargılanması davasında gizli tanıklık yapan Av. Doğan Yıldırım diyor ki: “Ben, Jandarma Komutanlığının resmi avukatı olarak 1. Ordu Komutanlığındaydım, ABD’nin büyükelçisi ve 6. DGM’nin başkanı Metin Çetinbaş da oradaydı. 1. Ordu Komutanı odasında tanıdığım subaylara sordum, ABD elçisinin burada ne işi var? dediler ki ‘Salih Mirzabeyoğlu’na en ağır ceza verilmesi için, komutandan yardım istemeye gelmiş.’
Bu durum benim çok zoruma gitti. Hala gözümün önünde: 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın, mahkeme başkanı Metin Çetinbaş’a dönerek şunları söyledi, ‘Bak eski mahkeme başkanı Sedat dürüst davrandı dedi ki ‘bu haksızlığı ben yapamam’ diyerek ayrıldı; istifa etti. Sen şimdi ağırlaştırılmış müebbet cezası vereceksin, yoksa seni buraya asarım. Eğer vermeyeceksen o cezayı verecek başka birisini başkanlığa getirelim.”
O zaman anladım ki Türkiye’yi bütün İslam âlemin ve tüm mazlum milletleri kurtaracak üstün zekaya sahip bir dahi olduğu için ABD baş düşman olarak Salih Mirzabeyoğlu’nu görüyor. Anladım ki Amerika vatansever herkesi düşman olarak görüyor.
ABD emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçileri vasıtasıyla on beş yıl haksız yere cezaevinde hücrede tuttularsa, Suriye’deki bu zulüm de bunun bir parçasıdır.
Kumandanımız “1999 bütün Müslümanların kurtuluş yılı olacaktır” diyerek 1999’da gerçek kurtuluş savaşını da başlatmış oldu. “Dik durun karşınızda leşler var.” diyordu. 99 milat oldu. Tüm emperyalist güçler daha da saldırganlaştılar.
Batın emperyalizminin AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan’a düşmanlıklarının asıl sebebi: Gönüldaşlarımız ve avukatların üstün gayretleri ve çabaları karşısında Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun tahliyesine engel olmadığı içindir.
Ömrü Batıya ajanlık ve kendi halkına ve milli değerlere düşmanlıkla geçen Doğu Perinçek, aynı süreçte, “Teori ve Pratik” adlı dergilerinde, Ak Parti ve genel başkanının BD-İBDAcı olduklarını, esas amaçlarının “Başyücelik Devleti”ni kurmak olduğunu söyleyerek, Batı emperyalizmine ve yerli işbirlikçilerine Ak Parti’yi ve genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ispiyon ediyordu.
Hristiyan-Yahudi Batı emperyalistleri ve D. Perinçek gibi yerli ajanları çok iyi biliyor ki; yerli ve milli olan her şey bizi “Başyücelik Devleti”ne götürür.
1999’dan sonra gelişen içeride ve dışarıdaki bütün olaylara Kumandan’a nispetle bakmazsak hiçbir hadiseyi doğru tanımlayamayız. Suriye’deki savaşta öyle. Emperyalist saldırganlar için esas hedef Suriye değil, Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’de kurulacak bir “Başyücelik Devleti” tüm dünyayı sarsacak bir devrime vesile olur. Batılıların esas korktuğu budur. Eğer engellenemezse bu devrimin Suriye ve Irak’a sıçramasına mani olmaya, bunun için de bu ülkelerin demografik yapılarını değiştirip Şiileştirmeye çalışmaktadırlar.
Baran Dergisi 552. Sayı