Dr. Nansi Ahmet Seyyit, Amman’da bulunan, Uluslararası İslâmî İlimler Üniversitesi Anadili Arapça Olmayanlara Dil Öğretme Merkezi Müdiresi olup bu merkezde bir ay kadar eğitim gören yayın kurulu üyemiz Kâzım Albayrak bu kısa söyleşiyi 4 Ağustos 2024 tarihinde kendisiyle gerçekleştirmiştir.

Size takdim ettiğim Salih Mirzabeyoğlu’nun Arapçaya ed-Devletü’s-sâmiye (Başyücelik Devleti) diye çevrilen eseri tetkik edebildiniz mi? Önce eserin muhtevası hakkında neler söylersiniz?

Salih Mirzabeyoğlu, bu kitabında, seçkin ve elit kesimi temsil eden aydınların aristokrasisine dayanan bir yönetim biçimi sunmaktadır. Yazarın İBDA perspektifine göre, üstün niteliklere ve gerekli vasıflara sahip olmayan hiç kimsenin bu devlette yönetim pozisyonu alma hakkı yoktur. Bu sistem, otoriter yönetimi reddettiği gibi, bilgili ve cahil arasında eşit oy hakkı tanıyan demokrasiyi de kabul etmemektedir.

Salih Mirzabeyoğlu, bu önerisini 1995 yılında ilk kez yayımlanan kitabında, aynı yıl uluslararası siyasi söylemlerde yaygın olarak kullanılan “Yeni Dünya Düzeni”ni eleştiren yeni bir dünya düzeni önerisi olarak dile getirmektedir.

3Dr. Nansi Ahmet Seyyit Ile Mirzabeyoğlu'nun Başyücelik Devleti Eseri Üzerine34 Copy

Başyücelik sisteminin özellikleri nelerdir?

Başyücelik Devleti, Salih Mirzabeyoğlu’nun dünyaya önerdiği bir sistemdir. Yazar, yalnızca İslâm dünyasındaki düşünsel eksiklikleri gidermeye yönelik fikri bir çözüm sunmakla kalmaz, aynı zamanda Batı’daki liberal demokrasinin mevcut krizi için de doğru çözümler sunmaktadır.

İbda fikriyatının kültürel ve fikri yapısı aracılığıyla bu eserde önceki iki kavramın (otoriter ve demokratik) eksikliklerini ele alınmaktadır. Ayrıca ahlâk, ekonomi, düşünce vb. kavramların  birbirinden kopukluğunun küresel bir krize yol açtığı söylenmektedir. Salih Mirzabeyoğlu, fikir ve eylemi birleştirerek, sadece İslâm ve Batı arasında değil, kavramlar arasındaki mesafeyi de kısaltarak, bu krizlere köklü bir çözüm sunmaktadır.

Bu, dikkatle incelenmesi gereken bir düşüncedir ve kitabın derinlemesine bir analiz yapılması, tekrar tekrar okunması gerekmektedir. İlk okuma, kitabın doğru bir şekilde eleştirilmesi için yeterli değildir; kitap, doğru bir değerlendirme için birden fazla okumayı gerektirmektedir.

basyucelik_devleti_onkapak

Filozof Platon’un “Devlet” adlı kitabında bahsettiği ideal şehir kavramı, günümüzde de geçerliliğini koruyor. Fârâbî el-Medinetül-fâzıla eserinde de benzer bir fikriyatı savunuyor. Bu bağlamında bu eseri nasıl değerlendirebiliriz?

Evet, ideal şehir teorisi Platon ile başlayıp Fârâbî ile gelişen bir teori. Her iki düşünür de ideal bir toplum ve devlet modelini ele almış. Platon, kendi felsefi inançlarına uygun yasalar ve temellerle ideal bir şehir inşa etmeye çalışırken, Fârâbî İslâm düşüncesinden yola çıkarak ideal bir devlet modelini sunmuştur. İslâm, eksiksiz ve mükemmel bir hukukî çerçeveye sahip. İyi bir devlet kurmak için gereken tüm detayları içerir. Bu kanunlar hayal ürünü değil, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) döneminden beri pratikte uygulanmıştır. İslâm devletinin başarısının kanıtı, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda elde ettiği başarılar ve yayılımıdır. İslâm, küçük bir şehirde başlayıp genişleyerek büyük bir devlet haline gelmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) döneminde, sahâbe döneminde, Emevi ve Abbasi devletlerinde bu gelişim açıkça görülür. Abbasi Devleti’nin yıkılmasından sonra İslâm dünyası birlikten uzaklaştı, çeşitli devletler kuruldu. Fakat Osmanlı Devleti ile tekrar büyük bir İslâm Devleti kuruldu. Osmanlı Devleti, İslâm’ın sağlam temelleri üzerine kurulmuş bir devletti.

Çağımızda kapitalizm, sosyalizm ve liberalizm gibi sistemlerin eleştirisi ve bunlara İslâmî bir bakış açısıyla yaklaşan ve yeni bir model ortaya koyan bir düşünüre ihtiyaç var mı?

Kesinlikle. Okuduğum kitap da tam olarak bunu yapıyor. Çağımızdaki bâtıl fikirleri eleştiriyor ve İslâm’ın iyi bir devlet inşa etme prensiplerini ortaya koyuyor. Kitap, bu devletlerin, bu nizamların çeşitli açılardan başarısız olduğunu göstermeye çalışıyor, bu fikirlerdeki başarısızlığa sebep olan boşlukları gösteriyor. Bu açıdan İslâmî düzene meyleden bir fikre sahip, oldukça geniş bir pencereden inceliyor. Güzel bir kitap. Ama İdeal Şehirde ilk dikkat edilmesi gereken yeni bir şey inşa etmek için önce (eskiyi) eleştirmesidir. Yani kötülüklerden (kusurlardan) bahseder. Bu kusurları bırakmamız, sonra da başka bir şeyi uygulamamız gerekir. Kendisine davet ettiği bu başka şey de İslâm’la alâkalıdır. Evet, yeni bir şey inşa etmek için, yeni bir yönelim... Yönelmemiz gereken bu yeni şeyin kaynağı ise İslâm’dır.

Kitabın kaynakları nelerdir?

Bu kitabın kaynağı Resûlullah ve sahâbe dönemine kadar uzanıyor diyebiliriz. Çağımıza uygun bir şekilde yorumlanmıştır. Yani düşünürümüz hem Fârâbî’den hem de İslâm düşüncesinin temel kaynaklarından faydalanmış. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) örnek hayatını da inceleyerek bu fikirleri çağımızın sorunlarına uygulamış. Kitap, geçmişin tecrübelerinden yola çıkarak günümüzdeki problemlere çözüm arayan bir bakış açısı sunuyor.

Bir Arap ve Arapça hocası olarak kitabın çevirisi hakkında neler söylersiniz?

Çevirmen, uygun düşünsel ifadeler ve felsefi terimleri seçerken bazı zorluklarla karşılaşmış olabilir. Özellikle bazı Türkçe felsefi ve fikri terimlerin Arapçaya çevrilmesinde zorluklar yaşanmış olabilir. Ancak, çeviri genel olarak mükemmel olarak değerlendirilmekte olup çevirinin bazı yerlerindeki anlatım bozuklukları genellikle çevrilen kitaplarda rastlanan bir durumdur. Ancak şunu ifade edeyim ki tercümesi kuvvetli ve güzel olsa da toplum, edep vs. insani ilimleri konu alan kitapların tercümesi yüzde 100 doğruluğa ulaşamaz. Mütercim o fikri tam özümsemeli ki kitabın fikri yazarın istediği gibi olsun. Şimdi tercüme hakkında bir örnek vereyim, Kelile ve Dimne isminde bir kitap duydunuz mu? Bu arada bu söylediğim, kitabın mevzusundan farklı, direkt tercüme hakkında bir örnek veriyorum.

Evet duydum, fabl tarzında hikâyeler kitabı, yazarı bir Hindu olan Beydeba..

Doğru, peki bu kitabı Arapçaya çeviren kişiyi biliyor musun?

Kitabı okudum, ancak mütercimini hatırlamıyorum.

Tamam, bu kitap Hindu bir müellife ait, Sanskritçe yazılmış, Arapçaya da İbnü’l-Mukaffa’ adında birisi çevirdi. Bu kişi bir ediptir, aslen Arap değildir ama Arapça ediplerinden birisidir. Asıl müellifi Beydeba adında Hindu bir filozoftur, bu kitabı genel Hindu dili olan Sanskritçe olarak, zamanın hükümdarı olan Debşelim için, ona dolaylı yoldan nasihat verme amacıyla yazılmıştır. Bir edip olan İbnü’l-Mukaffa bu kitabı edebi bir üslupta çevirdi. Bunu yaparken de harfi harfine çevirmek yerine manaya uygunluğu gözetti. Kitap böylece harika bir üsluba sahip oldu.

Yani İbnü’l-Mukaffa’nın edebiyatçı kişiliği sayesinde tercüme üst düzey oldu.

Evet! Bana verdiğiniz kitabın tercümesi güzel, ancak bazı kavramlar karmaşık olabilir, anlaşılmayabilir, tercümenin sorunları bunlar. Yüzde yüz anlayamayız, ama nihayetinde tercümesi güzel. Edebi ve insani ilimlerde böyledir, tıp gibi ilimlerde ise bir kitap çevrildiğinde, tabii ki çevirmenin de doktor olması kaydıyla, çeviri yüzde yüz doğru olabilir. Çünkü tecrübeye ve net veriye dayalı bir ilimdir. Toplum bilimlerinde bazı kavramlar anlaşılamayabiliyor ve tekrar gözden geçirmek gerekiyor, bunun sebebi de siyak sibakın (öncelik-sonralık, metnin bağlamı) zayıf olmasıdır. Yani keskin temellere oturmaması.

Teşekkür ederim. Şimdi, size Salih Mirzabeyoğlu’nun da hocası olan mütefekkir, sanatçı ve aksiyoncu Necip Fazıl Kısakürek’den kısaca bahsetmek istiyorum.

Evet, Necip Fazıl Kısakürek, İslâm dünyasının önemli bir düşünürüdür ancak çevremizde çok tanınmıyor olabilir. Necip Fazıl Kısakürek’in eserleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Onun rehberi kimdir?

Elbette! Necip Fazıl’ın rehberi Esseyyit Abdülhakîm Arvâsî’dir. Onun Büyük Doğu isimli fikriyatının temel eseri ise İdeolocya Örgüsü’dür. Onun Arapçaya tercüme edilen 6 kadar eseri bulunmaktadır. Salih Mirzabeyoğlu da bu ekolü yürüten temel bir mütefekkirdir.  Size Amman’da Arapça baskısı yapılan ve benim de buradan aldığım Necip Fazıl’ın “er-Recülü’s-sanem-Mustafa Kemal” eserini takdim ediyorum. Bu eser Batıcı ve İslâm karşıtı olan Mustafa Kemal’in hayatını konu alıyor.

Evet bu kişiyi biliyorum. Türkçeye büyük etkisi olmuştu değil mi? Türkçedeki Arapça lafızları atmaya çalışmıştı. Arapça lafızlar o zamanki Türkçenin yüzde 30’unu oluşturuyordu. Çünkü Türkler Müslümandı. Dilleri de bu sebepten Arapçadan etkilenmişti. Böylece Türkçeyi İslâm’ı çağrıştıran kelimelerden arındırmaya çalıştı. Bu arzusu sebebiyle Türkçeye Fransızca kelimeler, Almanca lafızlar sokmaya çalıştı. İngilizceyi bilmiyorum, ama Türkçede Fransızca ve Almancaya yakın kavramlar var. Bu müdahaleler Türkçeyi Arapçadan arındırmaya tam olarak yetmedi. Hâlâ sizin ve bizim aramızda benzer çok lafızlar var.

Ne kadar uğraşsa da başarıya ulaşamadı.

Ancak Türkçenin yapısını değiştirdi. Halkın dilini değiştirdi, nihayetinde hedefi onları İslâm’dan uzaklaştırmaktı.

Bunda kısmen başarılı oldu.

Arapça diliyle savaşıyorlardı, Arapçanın Türkçedeki varlığıyla savaşıyorlardı. Burada Atatürk hakkında bilinen şey budur… Necip Fazıl’ın “İdeolocya Örgüsü” kitabını Türkçe olarak yazdığını biliyorum, ancak Arapça çevirisi var mı?

Maalesef Arapça çevirisi mevcut değil. Onun Arapçaya çevrilen eserleri O ve Ben, Bir Adam Yaratmak, Aynadaki Yalan, Abdülhamid Han, Mümin-Kâfir ve Put Adam’dır. Necip Fazıl’ın fikirlerinin, özellikle de “İdeolocya Örgüsü'nde ortaya koyduğu sistemli fikriyatın önemi İslâm âleminde daha iyi anlaşılmalı. Bu hususta siz de bir köprü olursunuz inşallah.

Tabiî. Mirzabeyoğlu’nun fikirleri çok güzel, kapsamlı ve derin. Onun üstadının da eserlerini tanımak ve tanıtmak isterim.

Teşekkür ederim.

Rica ederim.

Aylık Baran Dergisi 31. Sayı, Eylül 2024