Yüce kudsiyetine ve ulu zatında gizlediği büyük kudret ve sayısız hikmetlerine kurban olduğumuz yüce Rabbimizin rahmet ve mağfiretine karşı bir adedigayrih (sayısız) elhamdülillah.
Ramazanda indirdiği Kur’an’daki açık fermanında Ramazan ayı orucunu tutmayı bize kesin emrederken, bir ay kadarlık kısa bir zaman dilimi içinde sadece gündüzleri açlık ve susuzluğa sabretmemizin yanında, birde şehevi duygularımızı bastırırsak bize neler vaad ettiğine bir göz atalım isterseniz.
Hem ayetlerden hem de Nebiyyi Zişan efendimizin mübarek dilinden dökülen billur tanesi gibi mesajlarını beraber okuyalım.
Önce ayet mealleri:
“Ey iman edenler Oruç sizden evvelkilere farzkılındığı gibi size de farz kılındı, tâ ki (oruç tutarak) tüm kötülüklerden korunasınız” (Bakara 183)
“Ramazan ayı öyle bir aydır ki Kur’an-ı Kerim o ayda indirilmiştir, (o Kur’an’dırki) insanlara hidayettir.
Doğru yolun ve hak ile batılın birbirinden ayırd edilmesi için yol gösterici bir hidayet önderidir.
Onda sizin için çok açık seçik deliller vardır.
Öyleyse sizden kim Ramazan hilalini görür bu aya erişirse orucunu tutsun, kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa sayısınca başka günlerde tutamadığı günleri de tutarak kaza etsin. Allah sizin için kolaylık diler, güçlük dilemez.”
Hastalık ve çok zaruri mecburiyetlerden dolayı oruca dayanamayanlar bir yoksulu doyuracak kadar fidye verir, ayrıca fidye verilirken sadece Ramazan ayına has olan fıtır sadakası miktarı fidye’de baz alınır.
“Fazlasını verenler kendi gönlünce hayırlı ve güzel bir amelde bulunmuş olurlar.” (Bakara 185/187)
Ülkemizin aydın geçinen elit tabakasının delilsiz ve mesnedsiz uydurma mazaretlerine karşın bir şeysöylemek gerekirse bu ayetteki mesajı alıp alnına yapıştıracak ve şöyle diyeceksin.
“Bak bre gafil insan, senin fakir edebiyatınıyaparak savunduğunu zannettiğin fakir ve yoksulun nafakasını Allah-ü Teâlâ’nın 1400 yıl evvel, bu mübarek Ramazan coşkusu içinde ilahi bir mesajla, bir sosyal dayanışma örneği vererek nasıl bir eşitsel dengeleme sağladığını açıkça gösteriyor.
Bireysel olarak insanın insana, varlıklının yoksula, hastanın sağlama hangi şartlar altında yardımedebilme gerekliliğini vurguluyor.
“Bu ilahi düzenleme ile de hiçbir kimseyi zerre kadar incitmeden, işi, boş laf ve riya pazarına dökmeden yaradanın rızasına uygun olarak dayanışma sağlanabilineceği gerçeğini kavra ve o çalışmayan kafana koy!”demeliyiz.
Hasta olup oruç tutamayan kişinin zengin olma koşuluda burada ayrıca belirtilir, eğer o da fakir ve yoksulsa, yani zaruri halinden dolayı oruç tutamayan kişide yoksul durumdaysa, onunda o fidyeyi ödeme mecburiyeti tüm olarak ortadan kalkıyor.
Bunlar İslâm hukukunun mufassal müeyyidelerinde bölüm bölüm zikredilir. Hem de o kişinin helalinden çarpmadan çırpmadan inandıkları İslâm’ın en güzel nimetlerinden faydalandırılması gibi bir karşı dostluklar sağlanmış oluyor.
Şimdi de müsaadelerinizle Rasulullah efendimizden rivayet edilen Ramazanla ilgili hadisleri nakledelim;
“Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak oruç tutarsa geçmiş günahları affedilir.” (Kütüb-i Sitte)
“Ramazan gelince Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur.” (Buhari)
İsterseniz bu sahih hadisteki zincire vurulur veya sıkıca bağlanır kelimesini bir akaid analizinden geçirip öyle sunalım değerli okuyuculara;
Bu zincir kelimesini ip olarak da mânâlandırabiliriz, maksat eğer bir canlı mahlûku bağlayıp etkisiz hale getirmek ise, o zaman ipe benzer bir nesnenin elde bulunmasıdır tavsiye edilen. Allah başka bir ayette; (va’tesımü bihablillahi cemian ve la teferregu-Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, sakın dağılmayın) demiyormu? Nedir bu ip peki?
Elcevab:
O tamamen İslâm’ın ta kendisidir.Eğer sen sağlam bir Müslüman isen, ister istemez o Şeytanların tümünü ilk geceden derdest edip kazığa bağlarsın, bir köpeği bağlar gibi..
Bireyler zaten şeytanlarını sadece Ramazanda değil bir ömür boyu kendi tahakkümleri ve esareti altında bulundursunlar ki, insanlık huzur bulsun. Eğer sen onu gençlik yıllarından itibaren zincire vuramamış, etkisiz hale getirememiş isen 70-80’inden sonra sana fazla vakit harcamaz. Onun dostları gençlerdir.
Efendimiz,“herkesin bir şeytanı vardır, benim de bir şeytanım vardı ama ben onu Müslüman ettim” demek suretiyle, Şeytan aleyhillanenin hakkında net olarak nefs terbiyesine karşın uyanık olmamızı vaaz eder. Bu ifade onu teslim aldım demektir. Müslüman zaten nefsini Allah’a teslim edendir.
Peygamber efendimizden naklen şöyle meşhur bir Buhari hadisi daha zikredilir Ramazan orucu için;
“Allah-u Teala buyurur ki kulum yemesini ve içmesini benim rızam için terk etmiştir. Oruç, riya karışmadan (oruç diğer ibadetler gibi teşhir edilip gösterilmez tutup tutmadığını sadece Allah bilir) tek yanlı olarak sadece benim için tutulur ve onun hesapsız mükafatını da ancak ben veririm” der.
Başka ibadetler ise 10 misliyle ödenir.
“Sahura kalkın çünkü sahurda muhakkakki bereket vardır, bizim orucumuzla diğer ehli kitabın tuttuğu oruçlar arasındaki tek fark sahurda kalkıp yemek yemektir.” ( Kütüb-i Sitte)
Bir de Hz. Ali’ye kulak verecek olursak ondan da şu billur sözleri duyarız:
“Üç şeyi çok severim:
1-Uzun yaz aylarında oruç tutmayı,
2-Allah’ın rızası için Allah düşmanlarına karşı kılıç sallamayı,
3-Bir de haneme gelen misafiri ağırlamayı.” (Hz. Ali)
“İnsanlar iftarda acele ettikleri sürece hayır üzerinde bulunmaktadırlar.” (Buhari)
Oruç açarken Allah elçisi bize şu duayı yapmayı ısrarla tavsiye eder:
“Allah’ım senin rızan için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açıyorum; bunu benden kabul buyur.”
İftarı açtıktan sonra da şunu ilave ederdi:
“Susuzluk gitti, damarlara hayat geldi, ecir de sabit olmuştur inşallah.” (Ebu Davud)
Baran Dergisi 442.