“Paspartu - Nokta-i Nazar”, S. Bilgehan Eren’in “Çıkmaz Sokak”tan sonra yayınladığı ikinci kitabı. Yazar, çeşitli dergilerde yayınlanmış makalelerini “yeni” bir formda okuyucuya takdim ederken, aynı zamanda kendi “yazma serüvenini” de paylaşıyor. Bunu yaparken, kendi “paspartu”suna sığdırdığı, perspektifi, kolajı, eskizi, portresi ile, bir ressamın renklerle meydana getirdiği kompozisyon gibi, aslında kendi “meselesi”ni anlatıyor.
Nedir yazarın meselesi? Bunu, kitabın önsözünde “Paspartu”yu açıklarken belirtiyor yazar:
- “Paspartu… Bu kelimeyi ilk defa ilkokul sıralarında duymuştum, daha doğrusu okumuştum. Teknolojinin çocuklar üzerinde henüz hâkimiyet kuramadığı; bilgisayarların, akıllı telefonların, tabletlerin ve envai çeşit makinenin, çocuk saflığını iğdiş etmediği 80’li yılların ilk yarısında… Siyah önlüklerle gittiğimiz ilkokul sıralarında Jules Verne okumak beni müthiş heyecanlandırır, hayâl gücümü körüklerdi. Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Balonla Beş Hafta, Aya Yolculuk, İki Yıl Okul Tatili gibi hatırımda kalan birçok eserinin yanında bir de bende farklı bir hatırası olan 80 Günde Devri Âlem…
Paspartu, işte bu kitaptaki bir karakterin adıdır. Her işi hakkıyla yapan, dürüst, samimi, herkese yardıma hazır, ruhen ve bedenen güçlü bir gençtir; tüm bu özelliklerinden dolayı da son derece dakik ve prensipli olan Bay Fogg’a yardımcı olması için önerilmiştir. (…)
“İçindekiler” sayfalarında da görülebileceği üzere, kitabımızı bölümlendirirken, resim sanatından ilhâmla bir tasnif tarzını tercih ettik. Bu noktada, “paspartu”nun sanat terimleri içindeki karşılığını da bildirmiş olalım: “Sergilenmek için çerçevelenen resim yahut fotoğraflarda, çerçevenin içine bunlarla birlikte yerleştirilen ve böylece çerçeveyi genişleten, fon işlevi gören kâğıt.” Paspartuların küçük resimleri büyük çerçeveye alma imkânı sunması yanında, asıl kayda değer işlevi resimleri daha rahat algılanabilir ve renkleri de etkileyici kılmasıdır.
Tüm bu şerhler altında, eserimizi PASPARTU olarak isimlendirme muradımıza gelirsek, “paspartu” bir şeyin görülebilme alanını belirleyen kemmiyet kıstasının yanında, “görüş açısı” belirleyen keyfiyete dönük telkin ve tesir hüviyetinin de sahibidir.
Görüş açısı; bir kişi, olay, konu veya düşünce incelenirken, izlenen belli bir yön, yaklaşım… Diğer bir deyişle, nokta-i nazar! (…)
Bu kitap, “İslâm’a muhatap anlayışın dünya görüşünü örgüleştiren” Üstad Necib Fazıl ve O’nun misyonunun niçinini eserler boyunca lif lif açan, “kafa konforumuzu bozan” Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Büyük Doğu-İBDA paspartusuna nisbetle, 2007-2015 tarihleri arasında benim paspartum içinde görünenlerin, istidadım ölçüsünde ve kelimelerin izin verdiği mikyasta tarihe düşülen kayıtlarıdır.”
Kitab; Perspektif, Retrospektif, Manzara, Portre, Kadraj, Kolaj, Eskiz başlıklı yedi bölümden oluşuyor. Ancak bu bölümleri yedi farklı bölüm olarak algılamamak gerektiğini söylemeliyiz. Çünkü yazar, “Gorki’ye Açık Mektup” yazarken de, “Niçin Yazmalı, Ne Yazmalı?” diye sorarken de, “Çöl Kaplanı Fahreddin Paşa”dan bahsederken de, “Kafa Konforumuzu Bozan Adam”ın davasını ve onun çilesini kendine dert edinmeye çalışan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Şöyle ki:
- “Yaşadığı devrin fikir kahramanı olan adam, aynı zamanda o devrin konforunu da bozan adamdır. Eski Yunan’da “Platon Akademisi”ninüzerinde şöyle bir levha asılıymış: “Geometri bilmeyen hiç kimse bu kapıdan içeri giremez.” Evet, tıpkı bunun gibi, hak ve hakikat adına asrının konforunu bozmayan adam da, kahramanlık dairesinin eşiğine tek bir adım bile atamaz. Zira hakiki mütefekkir, rahatı kaçırmak için vardır; rahata konmak yahud rahata buyur etmek için değil. Aşikârdır ki, rahata konmayan adam da, rahatına düşkün olanlara ziyadesiyle rahatsızlık verir. (…)
Ve bugün, -asitle bazı ayıran “litmus paper” hakikatince- kafa yormaya değil kafa çekmeye alışmış sözde aydınından, “güneşi ceketinin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanı”na; liboş demokratından, nonoş hürriyetçisine; şen sıpa sürüsünün kumandası altında olup da dâvâ sahibi olduğunu sanan omurgasızlara kadar, tüm sahte ve kahpeleri ayıklayan, hepsinin rahatını bozan Mütefekkir Mirzabeyoğlu!.. Salih Mirzabeyoğlu asrın konforunu bozan adamdır. Bundan dolayı da, adam olmanın sadece iki ayak üzerinde durmak olduğunu zannedenler, onun yaşadıkları karşısında “kuzuların sessizliği”ni oynamaktadır.”
Kısaca, işte bu sessizliği, bir paspartuya yerleştirmektedir yazar.
Kitabı temin etmek için: Kökler Derneği Yayınları - 0538 818 91 79
Baran Dergisi 442. Sayı