Değişim ve dönüşüm cesaret ve kararlılık ister. 100 yılda maarif davamız ne hale geldi. İyi tahlil etmemiz gerekir ki yeni hedefimizde isabet edelim. Yoksa “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” sloganının içini doldurmadıktan sonra, gerçek manasını yüklemedikten sonra gelecekte hatalar zincirini sıralamadan öte gitmez...
Eğitime ideoloji penceresinden bakıp bir fikre düşünmeden itaat edecek nesiller yetiştirmek yerine temel kriterler öğretilen, araştıran, soran, sorgulayan ahlâkî değerlere sahip gençler yetiştirmeliyiz.
Kendi kendimizi kandırmadaki ustalığımızı maalesef en önemli davamız olması gereken eğitimde de yapıyoruz. Ortaya çıkan malzemenin kalitesinden çok sayısal verilere odaklanıyoruz. Öğrencilerimizin az emekle çok kazanmak düşüncesinden uzaklaşması için millî ve manevî eğitimin çok ciddi bir şekilde tecrübeli, sahasında başarılı ehil öğretmenler tarafından verilmelidir. Velilerimiz diploma ve iyi karne görme peşinde, kaliteli eğitim ve nitelik derdi ise neredeyse hiç yok.
Mezuniyetten sonra hangi bölümlere gitmek, hangi branşların daha şanslı olduğu yönünde yönlendirmelerde bulunmak, tam manasıyla yapılmadığı için günümüzde üç harfli marketlerde çalışan lise mezunu, açık öğretim okuyan üniversite mezunu işsiz gençlerimiz eğitim sistemimizin kurbanları olarak karşımızda durmaktadır.
Mesleki eğitime olan ihtiyaç göz önüne alınarak gerekli reformlar acilen yapılmalıdır. Bu nedenle diplomaya değil, mesleğe yönelme eğitimi esas alınmalıdır. Herkes meslek sahibi olmak zorunda ama üniversite okumak zorunda değildir. Üniversite mezunu olma beklentisi toplumun olumsuz yönde etkilemekte. Gençlerimiz de hedef belirlemeden çırpınıp durmakta...
4+4+4 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi mutlaka olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilip aksayan yerler tespit edilmelidir. Zorunlu eğitim, sistemsizliğin kurbanı olmaktan çıkartılıp isteğe bağlı öğrencinin kapasitesine göre yönlendirilmelidir. İkinci 4 yıldaki hafızlık projesi daha da geliştirilebilir. Bu proje Kur’an kurslarının da aslî çizgisine çekmede bir fırsat olabilir.
Projenin temel amacı, özel olarak seçilmiş bir akademik kadroyla ve tam donanımlı bir okulla destekleyerek sosyal becerileri gelişmiş, akademik ve dini konulardaki başarıları yüksek, kendini geliştirmiş, vatanına, dinine ve milletine aşkla hizmet edecek hafızlar yetiştirmektir. Bu proje ile örgün eğitime devam eden ve aynı zamanda hafızlık yapmak isteyen öğrencilerin hafızlık eğitimi ile hafızlık sonrası eğitim, öğretim süreçlerinin etkin, verimli ve sistematik bir şekilde gerçekleştirilmesi, meslekî akademik, sosyal, kültürel, sportif ve ahlâkî gelişimin destelenmesi amaçlanmaktadır.
Eğitim süreci
5. sınıfa geçen öğrencilerimiz okul ve hafızlık eğitimlerini birlikte devam ettirmektedir. 5. sınıfta hafızlık temel eğitimlerini tamamlayan öğrencilerimiz, 6. ve 7. sınıfta hafızlık eğitimlerine okulları dondurulmuş, okulun belirlediği sınav tarihlerine riayet ederek eğitimlerine devam etmektedirler. 8. sınıfa gelene kadar öğrencilerimiz hafızlık eğitimleri tamamlanmış, akademik olarak okul hayatlarına hafız ve Kur’an’a muhafız olarak eğitimlerine sosyal becerileri gelişmiş sorumluluk sahibi bir öğrenci profiliyle, daha sağlıklı bir şekilde okul hayatlarına devam etmektedirler.
Başarı yüzdesi düşmesin diye bedavaya, bilgi olmadan sınıf geçiriyoruz. Gerçek değerlendirmede başarı yüzdesi düşük öğretmen sorgulanmakta, şişirme, hak edilmeyen notlarla yüzdesi yüksek olan ise takdir edilmekte. “Son sınıftır, seneye sınıf mevcudu düşmesin, şube sayısı azalmasın, kadro fazlalığı oluşmasın, görev yerim değişmesin, diploma sahibi olsun, okulun başarısı yükselsin...” gibi nedenlerle hiçbir şey öğrenmeden sınıf geçiriyor veya mezun ediyoruz. Bu öğretimde sorumluluk düşüncesi olur mu? Öğretmen de olsa o öğrenciyi geçirir mi? Sistem zorlasa da direnmek, dik durmak gerekir. Yüce Allah “Hiç bilenlerle bilmeyen bir olur mu” buyurmuyor mu?
Okullarda sosyal etkinlikler daha görsel ve öğretim odaklı olmalıdır. Programlar belli öğrencilerden ziyade mümkün olduğunca bütün öğrencileri kapsayacak şekilde olmalıdır. Her okulda 10-15 öğrenci bu işleri gerçekten güzel yapıyor diye kısa yoldan program hazırlamak yerine ilk defa sahneye çıkacak, konuşacak öğrencilere fırsat vermeliyiz ki gençlerimiz sosyal yönden kendilerini geliştirsinler. Ders sayısı oldukça fazla. Gereksiz bilgiler yığını öğrencilere öğretiliyor, öğretilmeye çalışılıyor ama gerçek hayatta hiç karşılığı yok... Bu dersler yerine eğitimin olmazsa olmazı olan manevî eğitim ve ahlâkî eğitime ağırlık verilmelidir. Merhum Mehmet Akif Ersoy, ne güzel söylemiş:
“Ne ibret, yok mu, bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren?
Bırak tahsîli evlâdım, sen ilkin bir hayâ öğren!”
Her yıl kasım ayında kutlanan öğretmenler gününde güzel sözler söylenir ama bir arpa boyu yol alınamaz. Yıl boyu hırpalanan öğretmenler övgüde sınır tanımadığımız gibi çeşitli nedenlerle yergide de sınır tanımıyoruz. Günümüzde emeklilik hakkı elde etmiş genç öğretmenlerimizin emekli olma istekleri gerçekten düşündürücüdür. Oysaki emeklilikte yaş sınırını bekleyen mesleklerin başında öğretmenler gelmekteydi. Yazımızı Hegel’in şu sözüyle noktalayalım: “Eğitim sistemi, ahlâk öğretmeyi becerebildiği sürece başarılıdır.”
Saadettin Terzioğlu
Aylık Baran Dergisi 35. Sayı, Ocak 2025