“Size isabet eden her musibet/felaket/kötülük, sizin yaptıklarınız yüzündendir. Buna rağmen Allah, çoğu olumsuzluklarınızdan dolayı da, sizi affeder."(Şûrâ:30)
Fert ve toplum olarak hata ve kusurlarımızı, suç ve günahlarımızı görmemeye, kendimizi pak ve kusursuz görmeye alışığız. Kusuru, suçu hep başkalarına yükleriz. Herkes birazcık düşünüp, nefs muhasebesi yapabilse, "Bu meselede benim/bizim hatamız, suçumuz, payımız ne?" diyerek özeleştiride bulunabilse, en büyük sorunlar bile hakkaniyetle gereği gibi çözülür. Ama öyle yapmıyoruz. Başkalarının herhangi bir olaydaki en ufak kusur ve ihmallerini araştırmakla o olaydaki dağ gibi suçlarımızı göremiyoruz. Yöremizdeki deyimle "Gözümüzdeki şaşılığı göremiyor, ama başkasının gözündeki çapağı görüyoruz."
Halbuki en ferdî olayın bile sosyal yönleri vardır. Sosyolojik yönü olmayan hiçbir şahsî suç yoktur. Hz. Ömer zamanında cereyan etmiş bir olay, İslâm hukukunda tarih boyunca emsâl olmuştur:
Hırsızlık yapan birinin elinin kesilmesine hâkimin karar verdiğini duyan Hz. Ömer infazı durdurur. Gelir, araştırır. Adamın açlıktan hırsızlık yaptığı anlaşılır. Bunun üzerine Hz. Ömer, “Eğer hüküm infaz edilseydi, Allah o elin hesabını hâkimden, tüm zenginlerden ve Ömer'den (yani devlet yöneticilerinden) sorardı.” der. İşte, ferdî bir hadisenin, Hz. Ömer tarafından sosyolojik okunuşu.
Akif de, bu olayı, dizelerine yansıtmış:
“Kenar-ı Dicle'de bir kurt, kaparsa bir koyunu / Gelir de adl-i ilahî, sorar Ömer'den onu.”
Zaman zaman liderler, nutuklarını bu dizeler ile süslerler. Ama maalesef gereği yerine getirilmez.
Bir olayın, musibetin direkt failini bulamazsak da, işi kadere havale etme kolaylığına gideriz. İşi kadere havale etme ise, doğrudan suçu haşa Allah'a yükleme anlamına gelir. Halbuki yukarıdaki ayet muvacehesinde asıl suçlu bizleriz. Yönetici ve yönetilenler herkes konumuna göre sorumludur. Ama suç veya kusur, hep alt düzeyde piyonlara yükletilerek olay kapatılır.
Son otel yangını faciasında, "Hepimizin suçu, kusuru var, gelin hep beraber ilan ettiğimiz yasımızı birlikte tutalım, hepimiz kusurlu olduğumuzu kabullenelim." diyeceklerine, iktidar ve muhalefet, hatta onların yandaşları herkes kendi kanalında kusuru, hatta suçu diğerine atar.
Devlet yas ilan etmiş, dünya başsağlığı mesajları gönderiyor. Ekranlardaki çekişme ve karşılıklı ithamlar çok ayıp! Akıl dumura uğramış, vicdanlar kararmışsa, haya ve utanma da mı yok? Mağdurlar üzerinden siyaset yapılmasın, bari ailelerine saygı duyulsun.
Ayet ışığında ve Akif'in dizelerinde belirttiği üzere herkesin -suç demesek de- kusuru var.
Vefat edenlere Allah rahmet etsin, yakınlarına da sabır versin.
Hüseyin Yıldız
Aylık Baran Dergisi 36. Sayı, Şubat 2025