Kurt Ayağı Otu yerde yılan gibi sürünür ve süründüğü yere kök salarak yayılır. Bir-iki metre yerde uzarlar ve yaprakları her zaman yeşildir. Sürünen gövde üzerinde, gövde sürgünleri yükselir. Yedi veya ile on santim olan sürgünlerinin ucunda tekli, ikili ve üçlü biçimde koçanları bulunur. 4 yaşına gelen bitki sarımsı renkte mısır koçanını andıran çiçekler verir. Bu koçanlarda tozları bulunur. Tedavi amacıyla kullanılan kısmı bu tozlardır.
Lycopodium Selago (Çam Kurt Ayağı) adı verilen bir türü mevcuttur ki çok zehirlidir. Lycopodium Clavatum’dan ayıran özelliği ise koçanlarının olmamasıdır.
Sporları genellikle temmuz ve ağustos aylarında ortaya çıkar. Pullukları sarımtırak veya beyazımsıdır. Avrupa ve Asya’nın ılıman ve soğuk bölgelerinde bulunur. Nemli ormanlarda, sulak meralarda veya bataklıklarda görmek mümkündür. Yüksek irtifalı dağlarda, dağların kuzeye bakan yününde de görülmektedir. Güneşle çok temas eden yerlerde bulunmazlar. Türkiye’de ise Karadeniz ve Marmara bölgelerinde görülmektedir.
Bazı ülkeler bu bitkinin, neslinin tükenmesinden koktukları için korumaya almışlardır ve toplanması yasaktır. Ağustos ayında toplanan Kurt Ayağı Otu havadar bir yerde kurutulur. Sonrasında havanda dövülerek tozları ayıklanır. Geride kalan kısmı atılır.
Kurtayağı Otunun Antibakteriyel ve antiseptik özelliği vardır. Mikropları öldürür ve vücudun iltihaplanmasını engeller. Ağız ve boğaz iltihaplanmalarında iltihabı giderir. Ateş düşürme özelliği vardır. Kanamayı önler ve iç kanamalarda etkilidir. Gut ve romatizma rahatsızlıklarına iyi gelir. Kronikleşmiş hemoroid ve kabızlıkta faydalıdır. Böbrek ve mesane rahatsızlıklarında da faydalıdır. Kurtayağı Otu’nun en tesirli alanı Karaciğerdir. Karaciğer sirozuna karşı mucizevi etkilere sahiptir. Karaciğer iltihaplanması ve karaciğer dokularındaki şişlikleri tedavi etmesiyle eşsiz bir bitkidir.
Maria Treben bu bitkiyle alakalı olarak şunları söylüyor:
“Bir yakınımın kocası, yıllardan beri nefes darlığı çekiyordu ve astım olduğu düşünülerek tedavisi yapılıyordu. Bir gece gene yakalandığı nöbet esnasında gelen doktor, ‘çalışmayı bırakmazsan bir hafta sonra ölebilirsin.’ demiş ve onu hastaneye kaldırmış. Karısından öğrendiğime göre, son safhadaki bir karaciğer sirozu teşhisi konmuş ve birkaç gün sonra ümitsiz olarak evine gönderilmiş. Gece bastıran nefes darlığı, karaciğer sirozunun tipik bir göstergesidir. Tavsiyem üzerine kadıncağız Kurtayağı bularak kocasının hayatını kurtardı. Daha ilk fincan çayı içtiği zaman, yıllardan beri sıkıntısını çektiği gece nöbeti gelmemiş. Kulağa mucizevi geliyor değil mi?
Civarınızda karaciğer sirozuna yakalanmış, hatta ağır durumda bir kimse varsa, ona hemen Kurtayağı çayı içiriniz; Radyum içeren bu bitki, şifalı bitki tıbbında çok önemli bir yer tutar.
Bir dağ gezisinde beraber olduğumuz botanikçi Dr. Bruno Weinmeister, Kurtpençesi’nin bilhassa siroz ve karaciğer kanseri üzerindeki etkisini anlatırken şu olayı da aktardı: Genç bir öğrenci iken, arkadaşlarıyla bir dağ kulübesine doğru yol alırken, çok güzel bir kurtayağı görünce dayanamamış ve koparmış ve şapkasının etrafına birkaç kere dolamış. Sonra arkadaşlarının birinin ayağına çok fena bir kramp girmiş, arkadaşının ayağı dizine belli bir açıyla kaskatı kesilmiş. Herkes yardımcı olmaya çalışmış. Hatta kulübenin sahibi ‘Franzbranntwein’ bitki özlerinden yapılan bir ilaç ile masaj yapmış ama nafile. Birinin önerisi ile Kurtayağını şapkasından çıkararak arkadaşının bileğine aşağıdan yukarıya doğru sarmış. Birkaç dakika içerisinde ayak normal haline dönmüş. Bunun bir tesadüf olabileceğini düşünmüş. Belki de kramp, kurtayağı olmasa da geçecekti diye düşünmüş. Geri dönerken, bacak kramplarından mustarip olan bir kadına bir avuç Kurtayağı toplamış. Kadın kramplarından kısa zamanda kurtulmuş. Birkaç yıl sonra bunu bir uzmana anlatmış ve ondan Kurtayağının radyum içerdiğini öğrenmiş. O zamandan beri birçok kişi ayaklarındaki ve bacaklarındaki kramplardan bir kurtayağı bitki yastığı (kurutulmuş Kurtayağı, bir ufak yastık içine doldurulur. Bütün gece ağrıyan yerin üzerinde durur. Yastık etkisini bir yıl kadar korur.) ile kurtulmuş.” (1)
Kaynaklar:
1. Maria Treben, Tanrı’nın Eczanesinden Sağlık, s. 70-71.