İsrail ordusu, Tel Aviv hükümetinin Hamas'ı ‘ortadan kaldırma’ veya ‘yok etme’ yönündeki gülünç hedefini pratik, gerçekçi ve ulaşılabilir askeri hedeflere dönüştürmek zorunda olmak gibi bir konumda bulunuyor.
Hamas bir fikirdir
En katı İsrailli generaller bile, Gazze'deki Filistinlilerin büyük bir kısmının desteğini alan Hamas gibi köklü bir siyasi-askeri hareketi yok etmenin neredeyse imkânsız olduğunun farkında. Hamas bir ‘fikirdir’, sadece silah taşıyan bir grup değil. Şayet onu yok ederseniz onun yerine belki daha aşırı ve şiddet yanlısı başka bir oluşum ortaya çıkar. Burası Üçüncü Reich ya da İmparatorluk Japonyası değil. İsrail ordusu Hamas'ı silahsızlandırırsa ne Gazze'yi kontrol edebilecek ne de burayı Batı'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya ve Japonya'ya yaptığı gibi bir demokrasiye dönüştürebilecek.
İsrail ordusu bunun yerine, Hamas'ın askeri yeteneklerini önemli ölçüde zayıflatmaya ve en iyi ihtimalle onu silahsızlandırmaya çalışacak. Hamas'ın roket ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) fırlatma ve üretme kabiliyetinin azaltılması ve belki de ortadan kaldırılması İsrail ordusunun bir önceliği olacak. Ancak bu öncelik kendi içinde bir kısmı stratejik/politik, bir kısmı da operasyonel/taktiksel olan bir dizi risk ve zorluğu da beraberinde getiriyor.
İsrail ordusu stratejik olarak Hamas'a karşı, grubu zayıflatma veya silahsızlandırma hedefine ulaşmak için gerekli olan güçlü bir saldırı başlatma ile Hamas tarafından esir alınan 200'den fazla kişinin hayatını koruma (ve mümkünse onları serbest bırakma) arasında denge kurmalıdır. İsrail ordusunun savaşı daha hafif, daha hassas operasyonlarla sürdürmesi Hamas'a karşılık verme fırsatı verecek ve bu da İsrail askerlerinin hayatlarını tehlikeye atacaktır. Dolayısıyla bu iki konuyu uzlaştırmak hiç de kolay olmayacak.
Hamas'ın uzun yıllar boyunca sistematik bir şekilde inşa edilen devasa tünel altyapısı, İsrail ordusunun operasyonlarına ilave bir karmaşıklık düzeyi katıyor. Bu tünellerin uzun, derin, dar ve çok katlı oluşu, Hamas savaşçılarının bu tünellerde uzun süre yaşamasını ve barikat kurmasını kolaylaştırıyor. Bu tünelleri aynı zamanda İsrail ordusuna karşı savaşmak ve askeri operasyonlarını gerçekleştirmek ve onları kontrol etmek için de kullanabilirler. Ayrıca stratejik öneme sahip silahlarını bu tünellerin içinde saklayabilirler. Hatta büyük ihtimalle tüm rehineleri de burada tutuyorlar. Tüneller yalnızca Hamas'ın savaş stratejisinin taktiksel bir özelliği değil, aksine onun temel bir unsuru. Bu tüneller Hamas'a, grubun sahada sahip olmadığı pratik ve taktiksel esneklik sağlıyor. Tüneller, Hamas'ın vur-kaç operasyonlarını gerçekleştirmesini kolaylaştırıyor ve grubun İsrail ordusuna karşı da uygulaması muhtemel olan taktik bu.
Tüneller
İsrail ordusu şehir savaşı ve tünel savaşı konusunda eğitiliyor. Bu farklı savaş türleri için uzmanlaşmış birimlerinin yanı sıra, aynı zamanda bir kısmı yerel olarak üretilen ve bir kısmı da ABD tarafından sağlanan özel ekipmanlara da sahipler. Ancak İsrail ordusu, birimlerini yeraltına gönderip Hamas'la doğrudan çatışmaya girene kadar tünellerde kendisini neyin beklediğini bilemeyecek. Nefes alma, görme, navigasyon, atış ve iletişim için özel ekipmanlar kolaylıkla arızalanabilir. Bütün bunlar Hamas'ın aldığı potansiyel caydırıcı tedbirler haricinde aklımıza gelen hususlar. Tıpkı İsrail ordusunun buna hazırlandığı gibi Hamas da böyle bir savaşa hazırlanmak için uzun yıllar harcadı.
Hamas'ı silahsızlandırma hedefine ulaşmak ile rehinelerin güvenliğini korumak arasındaki hassas dengeye dönecek olursak, İsrail ordusu tünelleri yok etmek için elindeki tüm seçenekleri kullanamaz. Örneğin militanları duman yoluyla uzaklaştıramaz veya yok edemez, tünelleri suyla dolduramaz, ağır mühimmat kullanamaz veya tünellere çimento dökemez. Çünkü bu tür yöntemler rehinelerin fiziksel güvenliği açısından risk oluşturabilir.
İsrail ordusu yeterli sayıda doğrulanmış istihbarat bilgisi olmadığı takdirde operasyonları kesin olarak takip edemez. Ülkenin son zamanlarda tanık olduğu tarihi istihbarat başarısızlığı göz önüne alındığında, İsrail'in istihbarat yeteneklerine duyulan güven şu anda çok yüksek değil.
Bu tür istihbaratın varlığı, İsrail ordusunun Hamas'a karşı nasıl davranacağına ilişkin kararın şekillenmesine de katkıda bulunacak. Acaba İsrail ordusu, rehineleri serbest bırakmak için önce militanların tünellerini mümkün olduğu kadar temizleyecek, sonra da tünelleri yok edecek mi? Yoksa senaryo tersine mi dönecek? Tünellerin yok edilmesi, temizlenmelerinden önce gerçekleşirse, bu bizi rehine güvenliği gibi hayati bir meseleye geri getirecek.
Son olarak, ister Lübnan'da ister Suriye'de başka bir cephe açılma ihtimali, İsrail ordusunun operasyonlarını büyük ölçüde karmaşıklaştıracak. İsrail hükümeti, Hizbullah’ın çatışmaya girmesi halinde kuzey sınırında yeni bir cephe açmak istediğini ifade edebilir. Ancak gerçekte iki veya daha fazla cephede bir çatışma İsrail ordusunun yeteneklerini büyük ölçüde zorlayacak ve İsrail hükümeti üzerinde muazzam bir siyasi baskı yaratacaktır. Bugün, İsraillilerle 34 gün boyunca savaştığı 2006 yılındakinden çok daha güçlü olan Hizbullah, İsrail'i Gazze'ye saldırmaktan caydıramayabilir, ancak İsrail güçlerinin Gazze'ye saldırma şeklini etkilemek için elinden gelen her şeyi yapacaktır.
Ne Hizbullah ne de İran, İsrail'le savaşa girmek istemiyor. Ancak Filistinli ortakları İsrail ordusu tarafından saldırıya uğrarken veya silahsızlandırılmaya çalışılırken onların seyirci kalacağını hayal etmek zor. Bu mutlaka Hamas'a yönelik hisleriyle alakalı değil; İran liderliğindeki eksenin Filistin sahasını İsrail'e karşı mücadelenin çekirdeği olarak görmesi ve aynı zamanda büyük dini öneme sahip olmasıyla alakalı. Eğer Hamas ortadan kaybolursa, Filistinlilerin İsrail'e karşı koymasının önemli bir yolu da ortadan kalkmış olacak.
İsrail, Hamas'a ciddi zarar verme kapasitesine sahip. Ancak asıl soru, İsrail'in hangi askeri riskleri kabul edebileceği ve hangi siyasi maliyetlere katlanabileceğidir. Tünellere girmek şüphesiz riskli olacak, ama bunu yaparken yüksek derecede ikincil hasara (İsrail'in suçlamalarına göre kentsel alanlardaki yüksek nüfus yoğunluğu ve Hamas'ın askeri tesislerini hastanelerin, okulların ve konutların altına yerleştirme taktiği göz önüne alındığında bu neredeyse kaçınılmazdır.) neden olmak çok daha kötüdür. Hamas sorununun askeri çözümü olmadığını söylemek klişe haline geldi ama bu, onun doğruluğunu değiştirmiyor.
Al Majalla/Bilal Saab