"Sağlıklı olmak için ne bana ne de kitabıma ihtiyacınız var. Sünnete uygun yaşayın sağlıklı olursunuz." demişti Aidin Salih bir konuşmasında. Aslında onun tavsiye ettiği hayat tarzının ve uyguladığı tedavinin özeti buydu: Az yiyin, helâl lokma yiyin, oruç tutun, işlenmiş, paketli ve katkılı hiçbir gıda, deterjan, parfüm vesaire tüketmeyin.
Bizim ailecek hekimimizdi. Yeme-içme ve temizlik düzenimizi elden geldiğince onun tavsiye ettiği şekilde yeniden düzenledik. Tavsiye ettiği şeyler rahatsızlıklarımıza şifa oldu. Allah ondan razı olsun. Bir süredir rahatsız olduğunu duymuştuk. Pazar günü vefat ettiği haberi geldi. Çok önemli bir İslâm hekimini kaybettik; nur içinde yatsın.
AİDİN SALİH KİMDİR?
Lugansk Ukrayna’da Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Sovyetler Birliği’nde yıllarca Tıp doktorluğu görevi yaptı. Daha sonra Taşkent Devlet Üniversitesi’nde Biyoloji bölümünü bitirdi. Ayrıca Uluslararası Alternatif Tıp Okulunu bitirdi. 40 yaşında Müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra Tıbbı-ı Nevevi ve İslâm Tıbbı’nı araştırmaya başladı. 20 yıldır ailesiyle birlikte Türkiye’de yaşıyordu. 5. baskısını yapan Gerçek Tıp isimli kitabında, tüm düşüncelerini ve şifa yöntemlerini anlattı. Talebeleri tarafından Sade Hayat isimli bir dernek kuruldu. Uluslararası Kupa Terapisi isimli sempozyumlar düzenliyor, İslâm tıbbı hakkında araştırmalar yayınlıyorlar. Şöyle diyor Aidin Salih:
- “40 yaşında Müslüman oldum. O zaman Kur’ân-ı Kerim okumaya başladım. Bu süreçte Kur’an’da tıp ve biyoloji hakkında en önemli kanunların var olduğunu fark ettim. Tıpta ve biyolojide cevaplarını bulamadığım soruların cevaplarını Kur’ân’da buldum. Ve bu kitap Hak kitaptır, ilim kaynağıdır. Bunu anladıktan sonra her şey kolay oldu.”
Onun Müslüman olduktan sonra Tıbba bakışı, dolayısıyla hayata bakışı kökünden değişmişti. Müslüman gibi yaşamadığımız için hastalandığımızı ve şifa bulamadığımızı ısrarla söylüyor, hekimin de Müslüman olduğu için “şifa” vesilesi olabileceğini söylüyordu:
- “İnsanlar lisanlarındaki en önemli kelimeleri yitirdiler. Mesela bugün akıl kelimesi kullanılmıyor. Herkes benim çocuğum üstün zekâlı diyor ama kimse benim çocuğum akıl sahibi demiyor. Neden? Çünkü akıl kalmadı. Sonra şifa kelimesini kimse kullanmıyor. Tedavi deniyor, nedir tedavi? Anlaşılması mümkün olmayan bir terim. Tıp şifaya ters bir kuruluştur. O yolda şifa bulmak mümkün değil. Şifa vasıtası sadece hekim olabilir. Peki, hekim kimdir? Muhakkak Müslüman’dır. Bilgi sahibi olan kişi bilgisini muhakkak bir dine dayandırmaya mecburdur. Aslında buna bilgi değil ilim demek gerekir. Bilgi sadece maddi dünyada geçerli ama atom altı dünyada bu bilgilerin hiç bir anlamı yok az önce bahsettiğimiz gibi. İlimse hem bu dünyada hem atom altı dünyada geçerli. İlim sahibi sadece Kitaba inanabilir. Tek Kitap da Kur’ândır. Ben inancımı sorguladığımda araştırmalarıma Yahudilik’ten başladım, sonra Hristiyanlık, Budizm ve diğer bütün dinleri araştırdım. İslâm son araştırdığım dindi. Ben her şeyi İslâm ışığında anladım, diğer dinlerin hatalarını buldum. Ama Kur’ân’ı tanımayıp İslâm’a girmeseydim anlayamayacaktım. Ben ilk araştırırken bütün dinlere âşık oldum, Budizm’e dahi. Çünkü onlar çok güzel görünüyordu, İslam’ı bilmeyenler için gerçekten caziptiler. Ama İslam’a kavuştuktan sonra onların ne kadar ilkel dinler olduğunu anladım.”
ALTERNATİF TIP DEĞİL GERÇEK TIB!
Aidin Salih, İslâm tıbbının alternatif tıp olarak adlandırılmasına da karşı çıkıyor. Şöyle diyor:
- “Ben bunun gerçek ve tek tıp olduğunu söylüyorum. Neden? Bugünkü çağdaş tıp yahut Newton tıbbı kanunları tabiata ters ve o yollarla iyileşmek imkânsız. İyileşme yoksa modern tıp nasıl gerçek tıp olur? Aslında bana kalırsa “Yitik Şifanın İzinde” kitabı bile insanlara gerekli değil. Ancak kitabı alınca, insan sadece orada yazanı yapsa, bir insan bütün hastalıklardan -kanser hariç- kurtulabilir. O zaman düşünün insan aslında iyi olmak için kimseye muhtaç değil. Çünkü Allah Cenab-ı Hakk bütün insanları sadece Kendisine muhtaç kıldı, başka hiçbir şeye değil. Modern tıpta önce bir ilaç alıyorsunuz, sonra 2, sonra 3, sonra 4, sonra ameliyat oluyorsunuz. Muhakkak birinci ameliyatın ardından ikincisi geliyor, ikinciden sonra üçüncü, bunun sonu yok. Biz neden ona alternatif olacağız. Biz onlara alternatif olamayız, bizim tavsiyelerimizle insanlar iyi oluyor ediyoruz, onlar ise hastalık üretiyor. Paralellik olmaz ki…”
TEVEKKÜL VE ŞİFA
Aidin Salih, kendisine tedavi için gelenlere, hayat tarzlarını değiştirmeyi tavsiye ediyor, onlara verdiği reçetelerde de bu hayat tarzına nasıl geçeceklerini anlatıyor. Hacamat ve sülük tedavilerinin dışında, kan grubuna yani mizaca göre beslenmeyi tavsiye ediyor ki, tüm bunları da kadîm İslâm tıbbının kaynaklarını bugüne taşıyarak, bugünün diline tercüme ederek yapıyor. Şöyle diyor Salih:
- “Bir hadis anlatacağım size, Peygamber Efendimiz bir hastayı ziyarete gitti. “Tabipleri getirin onu tedavi etsinler.” dedi. Tabipler geldi, Peygamber Efendimiz, “Onu tedavi edin” dedi. Onlar da, “Ey Allah’ın Resulü, biz İslamiyet’e geçmeden önce ilaçlar yapardık, hastaları tedavi ederdik. Ama Müslüman olduktan sonra tevekkülü seçtik.” Hz. Peygamber (sav), “Onu tedavi edin” diyor, ne demek bu? “O, Allah’a tevekkül edemiyor, onu tedavi edin” demek. Osmanlı İmparatorluğu’nda iki şifa yolu vardı. Birincisi Allah’a tevekkül ile; ikincisi de ilaçlar ile. Sonra Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra bütün düşünceler değişti. Allah’a tevekkül ne demektir? Benim ateşim yükseldi, ben biliyorum ki bu benim için yükseldi. Kulak akıntıları gibi akıntılar, biliyorum ki bana faydalı olduğu için oluştu. Allah’tan zararlı bir şey gelmez. Tevekkül yolu, müthiş bir yol. Tevekkül ile sadece şifa değil, ilim de geliyor.”
Aidin Salih, özellikle Türkiye’de İslâm Tıbbı alanında yeni bir çığır açarak, bu konuda insanları bilgilendirerek, talebeler ve hekimler yetiştirerek, kısa sürede büyük bir başarı sağlamış bir hekim ve hakîmdi. Mekânı cennet olsun…
Kaynak:
1- www.sadehayat.com
2- http://www.on5yirmi5.com/haber/saglik/hastaliklar/114369/bizimkisi-alternatif-degil-gercek-tip.html