Geçen gece Le Monde dergisini okuyordum. Biliyorsunuz Le Monde çok uzun süredir yayın yapan önemli bir kuruluş. Dergide Boris Johnson’ın ailesinden bahsediliyordu. Elbette Johnson’un Türk kökenli olduğundan ve büyük dedesinin Türk hükümetlerinde bakanlık yaptığı da yazıyordu. Johnson’un dedesi Ali Kemal, vatanperver insanlar tarafından linç edilerek öldürülmüştü. Bu enteresan detayı tekrar hatırlatmak için dile getirdim. Şimdi soru; Johnson’un Amerikan politikalarını destekleyip desteklemeyeceği. Ayrıca iki gün önce televizyonda kendi fotoğrafıma rastladım. Bu fotoğrafım Doğu Almanya’da çekilmiş, güzel bir fotoğraftı. Bu fotoğrafa tesadüf etmem gerçekten harika oldu.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçekten son derece önemli bir siyasî lider. Modern Türkiye’nin kurucusu M. Kemal’den sonraki en büyük cumhurbaşkanı. M. Kemal’den bugüne eski Türk şehirleri meselesi devam ediyor. Erdoğan, bu bölgede Suriye rejimi ve Rusya ile üstü örtülü bir kavga veriyor. Asıl önemli olan ise bu sahada, hem Türkiye’nin, hem Rusya’nın, hem de Suriye’nin düşmanı olan emperyalistlerin de bulunuyor olması. Ayrıca bölgede Kürtler de yaşıyor ve Suriye sınırının tamamı, Suriye’ye giren Türk ordusu tarafından kontrol edilmiyor; fakat Kürtler bazı bölgelerin kontrolünü Türk ordusuna bırakıyor. Kimbilir, belki bu yaşananlar daha iyi şartların doğmasına sebep olabilir; fakat Filistin’in ve Müslümanların özgürlüğü için mücadele etmemiz gerekiyor. NATO içerisinde bulunan Türkiye’nin ise hâlihazırdaki durumuyla bu mücadelenin başarılamayacağı aşikâr. Bir çok defa söylediğim gibi; Türkiye’nin azınlıkların haklarına riayet etmesi gerekiyor, büyük devlet olma mesuliyeti bunu gerektirir. Sünnî Müslümanların kendilerine ait bir anayasaya sahip olmaları ve onu korumaları gerekiyor. Siyasî bir anlaşma ile NATO’ya bağlı bulunan Türkiye Müslüman bir devlet olarak Müslümanların liderliğine namzet. Bunun için ise tam bağımsızlığına kavuşması gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son derece saygıdeğer ve cesur bir adam. Bütün bölgeye barışı getirebileceğine inanıyorum.
***
Son dönemde dünyanın bir çok bölgesinde yangınlar yaşanıyor. Latin Amerika’da insan varlığını ve diğer bütün canlıları tehdit eden yangınlar yaşanıyor. Bu yangınlardan Brezilya sorumlu tutuluyor. Çünkü Brezilya, sürekli madencilik, kerestecilik ve tarımsal faaliyetleri teşvik eden açıklamalar yapıyor. Malûm, Brezilya’da Evanjelizm enteresan bir şekilde hızla yayıldı ve bunu hâli hazırdaki iktidarın pragmatizmi ile değerlendirmek lâzım.. Daha önce söylediğim gibi tüm Evanjelik kiliselerini aynı kefede değerlendiremeyiz.

Latin Amerika’da bulunan Bolivya da yangınlardan mustarib. Bolivya orman yangınları söndürülemiyor. Bolivya, tarihî olarak Peru’nun bir parçasıdır. İsmini Büyük Kolombiya’nın kurucusu Simon Bolivar’dan alıyor. Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro, Bolivya’da süren büyük orman yangını ile alâkalı, bu yangınların çevreciler tarafından çıkarılmış olabileceği yönünde açıklamalar yaptı. Bolsonaro, son derece çıkarcı bir Evanjelik, hatta bir hain. Brezilya ordusu ise bilakis vatanperver bir ordudur.

Amerikan hükümeti son süreçte uluslararası sisteme dair bir takım değişikliklere gitme arzusu gösteriyor. Tarihin her döneminde olduğu gibi emellerini gerçekleştirmek için çıkarları doğrultusunda Bolsonaro gibileriyle işbirliği yapıyor. Jeffrey Epstein de ABD’nin uluslararası sistemde yapmak istediği değişikliklere paralel olarak öldürüldü. Geçtiğimiz hafta bahsettiğim gibi Trump ile yakın ilişkileri bulunuyordu.
***
Dünya büyük bir krize doğru sürüklenirken asla karamsar olmamalı ve meselelere iyimser yaklaşmamalıyız. Zafere erişmek için ise sonuna kadar mücadele etmemeliyiz. Verdiğimiz savaşın tüm insanlığı kurtarmak adına olduğunu asla unutmamalıyız.
Allahü Ekber!
 
31.08.2019


Baran Dergisi 660. Sayı