Osmanlı Hanedanı'nın sürgün edilmesi 3 Mart 1924’te, TBMM tarafından alınan karar ile gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal, hanedanı potansiyel bir tehdit olarak görerek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarmış ve bir hafta içinde ülkeyi terk etmeleri şartını koymuştur. Sürgün edilenlerin toplam sayısı 234’tür. Bunlardan 37’si taht iddiasında bulunabilecek Şehzadeler, 155’i hanedanın diğer mensupları ve aileleri, 42’si ise hizmetliler ve diğer kişilerdi. Bu sayı, aynı dönemde Avrupa’da hanedanların sürgün edilmesi olayları ile kıyaslandığında oldukça yüksektir. Osmanlı Hanedanı üyeleri Avrupa, Orta Doğu ve Amerika’ya dağıldılar. Maddi ve manevi olarak büyük sıkıntılar çektiler. Büyük bir kısmı sefalet içinde yaşadı; mezar bekçiliği, otel muhasebeciliği, bulaşıkçılık, hatta gemilerde kömürcülük yapanlar oldu. Kimi şehzadeler ve sultanlar yoksulluk içinde öldü, hatta bazıları çöplükten yiyecek aramak zorunda kaldı. Örneğin, Sultan Abdülhamid’in torunu Şehzade Mehmet Orhan Efendi Paris’te mezar bekçiliği yaptı. V. Murat’ın torunu Fehime Sultan, sefalet içinde Fransa’da veremden öldü ve mezarı bile bilinmiyor. Şehzade Cengiz, geçimini sağlamak için gece kulüplerinde boks maçlarına çıkarken aldığı darbeler sonucu hayatını kaybetti. 1952 yılında kadın hanedan üyelerine geri dönme izni verildi. 1974’te ise erkek hanedan üyeleri için de af çıkarıldı ve Türkiye’ye dönmelerine izin verildi. Sürgün edilen Osmanlı hanedanı mensuplarının büyük bir kısmı vatan hasretiyle gurbet topraklarında hayata veda etti.
Hanedan mensuplarına ait saray mobilyaları, sanat eserleri, antikalar, porselenler ve diğer kıymetli eşyalar; 1924'te hanedanın sürgüne gönderilmesi sırasında büyük bir karmaşa ve düzensizlik içinde satıldı, yağmalandı veya yurt dışına kaçırıldı. Yahudi, Rum ve Ermeni tüccarlar, özellikle de dönemin meşhur dişçisi Sami Günzberg gibi simsarlar, bu eşyaları satın alarak Avrupa, Amerika ve hatta Rusya’ya gönderdi. Hanedana ait pek çok kıymetli eşya, zamanla izini kaybettirerek özel koleksiyonlara veya yurtdışındaki müzelere gitti. Osmanlı’nın kültürel ve tarihi mirasının önemli bir bölümü bu süreçte kayboldu. Bir imparatorluğun toprakları nasıl bölündüyse, mirası da aynı şekilde parçalanarak yok oldu.