Esselâmü aleyküm.
Nasılsınız?
(Av. Güven Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor, Carlos’a kendisinin nasıl olduğunu soruyor.)
Sizi biraz geç, normalden bir saat geç aradım bugün, kusura bakmayın.
(Av. Yılmaz, mesele teşkil etmediğini söylüyor.)
Türkiye’den haberler neler?
(Av. Yılmaz, haberlerin çok kötü olduğunu söylüyor; 25 Mart 2015 Çarşamba akşamı ADIMLAR dergisinin Kağıthane’deki bürosuna yapılan ve Ünsal Zor gönüldaşın şehâdetiyle, Ali Osman Zor, Cem Türkbiner ve Cüneyt Karan adlı gönüldaşların yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırıdan haberi olup olmadığını soruyor Carlos’a.)
Evet, evet, El-Cezire televizyon kanalında gördüm. Kim saldırdı onlara?
(Av. Yılmaz, saldırının muhtemelen gizli istihbarat servislerinin işi olduğunu ve arkasındaki mihrak henüz kesin olarak tesbit edilememiş olsa da, CIA, Mossad veya İran gizli servisinden kuşkulanıldığını söylüyor.)
Ne olursa olsun, tehlikeli bir hâdise bu. ADIMLAR kadrosunu çok iyi tanıyorsunuz, değil mi?
(Av. Yılmaz, Carlos’u doğruluyor.)
Bana soracağınız bir soru var mı peki?
(Av. Yılmaz, şayet dilerse, İran destekli Zeydî şiîlerden oluşan Husi topluluğunun Yemen’deki ilerleyişinden ve Yemen şehirlerini birer birer ele geçirişinden kaynaklanan iç karışıklığa müdahale eden Suudî Arabistan liderliğindeki Arab ittifakının hava saldırıları hakkında konuşabileceğini söylüyor Carlos’a.)
Benim de fikrim tam buydu, kesinlikle aynı konuda konuşmak istiyordum.
(Carlos, yakın zamanlarda olmak üzere, daha önce de birkaç kez Yemen hakkında konuştuğunu söylüyor ve Yemen’in 1990’daki birleşmesinin, zamanın Kuzey Yemen devlet başkanı General Ali Abdullah Salih’in ikiyüzlülüğü ve Güney Yemen liderliği içerisindeki –Aden’deki- iç çatışmalar yüzünden yürümediğini söylüyor…
Kadın erkek herkese eğitim sağlamak, bir halk ordusu kurmak, ülke içinde güvenliği tesis etmek ve böylece sosyalist eşitlikçi bir toplum inşâ etmek isteyen Aden’deki bu insanları iyi tanıdığını, hemen hepsinin kendi yoldaşları, iyi devrimciler ve Arab milliyetçileri olduğunu ifâde ediyor…
Unutulmaması gereken bir şey olarak, Yemen’in geçmişten bugüne bir aşiretler ülkesi olduğunu ve bu aşiretlerin birleşmemesi için İngilizlerin oradaki irili ufaklı sultanlıkları muhafaza ettiğini ekliyor…
1990’da gerçekleşen birleşmeden sonra, 1991 yılı içerisinde, kendi örgütünü temsil eden bir heyetin başında, hepsi çok verimli geçmese de bazı görüşmeler yapmak üzere bizzat Kuzey Yemen’e, San’a’ya gittiğini belirtiyor. Ne var ki, orada fazla kalamadıklarını, çünkü bölgedeki CIA yetkililerinin, Amerikan diplomatlarının kendilerinin orada kalmasını istemediklerini ve bu yüzden ayrılmak zorunda kaldıklarını, Ürdün kralının daveti üzerine de Amman’a gittiklerini söylüyor…
Bunlardan ayrı olarak, Yemen’de geçirdiği günler vesilesiyle, Yemen’de yaşanan değişimlerin, gelişmelerin, çatışmaların, tezatların, ideolojik veya politik fırsatçılıkların, yolsuzluk ve yozlaşmanın, yabancı güçlere ajan olunmasının bizzat şâhidi olma şansını yakaladığını söylüyor Carlos…
Sonuç olarak, Yemen’deki birleşmenin yürümediğini vurgulayan Carlos, Yemen’de konuşulan Arabça ve lehçeleri hakkında bilgi verdikten sonra, nüfusun çoğunluğunun kuzeyde yaşadığını ve burada da bin yıldan fazla bir süre Zeydî bir sultanlığın mevcud olduğunu, 1962’de cumhuriyet (Kuzey Yemen) kurulunca sözkonusu sultanlığın ortadan kalktığını ifâde ediyor. Kuzey Yemen’deki cumhuriyetin kuruluşunda, Yemenli Nasırcı Arab milliyetçisi subayların büyük rol oynadığını ve bu subaylar iktidarı devraldıktan sonra da, eski sultanın ülkeden ayrıldığını ve Yemen’in Zeydî hanedanının o vakitten itibaren Amman’da Ürdün Kralı Hüseyin’in himayesi altında yaşadığını ilâve ediyor.)
Devam edecek.

Baran Dergisi 429. Sayı