Libya’da neler olduğu hakkında konuşmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta Libya’da bir Türk albayın öldürüldüğü haberi yayınlandı. Türk askerleri, Libya hükümetini desteklemek maksadıyla ülkede bulunuyor. Bu hükümet, uluslararası organizasyonlar tarafından, Birleşmiş Milletler tarafından tanınıyor. Okuduğum haberde, öldürülen kişinin albay olduğu, Kemalist bir asker olduğu ve daha önce hapis yattığı yazıyordu. Niçin yattığını bilmiyorum, yaptığı yanlış da ilgilendirmiyor; çünkü tahliye olmuş. Akabinde Türkiye’nin dış kuvvetler komutanlarından biri olarak, Trablus’daki legal hükümeti desteklemek üzere Libya’ya gönderilmiş. Bu albayın Bingazi merkezli muhalif kuvvetler tarafından öldürüldüğü haberinde, ölüm haberinin Türkiye’de bir şekilde yasaklandığından bahsediliyordu. Bu doğruysa kendisi bir kahraman ve bu haberin yasaklanması çok garip, bir Türk resmî görevlisi savaşta öldürülmüş olabilir, savaş şaka değil ve ölüm gayet normal. 

Muhaliflerin başında bulunan Hafter isimli pislik Bingazi merkezli bir yönetim kurma peşinde ve CIA adına iş yapıyor. Aynı adam Ruslar, masonlar ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından da destekleniyor. Dolayısıyla güçlü bir orduya sahip. Garip olan şu: Hafter bir kaç yetkili kişiyi öldürdü; fakat benim ismini bilmediğim bu savaşçılar Türk değil, onlar Arap. Türklerin organize ettiği Araplar... Aslında orada Türk ordusu yoktu, dolayısıyla Türk askeri de yoktu. Eğer Türk albayın şehid edildiği haberi doğru ise orada olmasının bir sebebi olmalı; fakat ben bilmiyorum. Orada grubun komutanı öldürüldü. Neler olduğunu da tam olarak bilmiyorum. Taktik sebepler olabileceğini tahmin ediyorum.

Türk hükümeti Libya’nın meşru hükümetini müdafaa etmeyi ve bölgedeki Türk menşeli demografiyi korumak istiyor. Bunların büyük çoğunluğu başkentin doğusunda bulunuyor. Burada stratejik ve ekonomik çıkarları mevcut Türkiye’nin, dolayısıyla Akdeniz’in güvenliğini sağlamak adına yapılanlar son derece normal. Türk petrol şirketleri, denizde aramalarını sürdürüyor. Esasında Türkiye’nin askerlerini niçin göndermediğini de anlayamıyorum.

Türkiye, Suriye’nin bir kısmında hâkim olmak için de zorunlu olarak savaşıyor. Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib’de şu ana kadar bir çok insan hayatını kaybetti. Yasal olarak Türk askerinin orada bulunma hakkı yok. Çünkü orası hâlâ Suriye sınırı. Fakat bir mülteci sorunu var. Türkiye, muhalif kuvvetleri destekliyor. Türkiye, çıkarlarını muhafaza etmek istiyor; fakat Rusya da açıkça pozisyonunu belirtiyor. Beşar Esad iyi bir adamdı; fakat Suriye’de kirli bir rejim vardı. Şu an yaşı 50 civarında olan Esad, Suriye’nin devlet başkanı olmayacaktı, İngiltere’de yaşıyordu. Devlet başkanıyken karşılaştığı iç savaşı da iyi yönetemedi. 1950’lerden beri tüm Suriye hükümetleri Sovyetler-Rusya ile birlikte hareket etti. O da bu yolda devam ediyor. Rus ordusu Suriye’yi terk etmeyecektir ve yenilmeleri de zor. Unutulmamalı ki, Rus askerleri de cesurdur ve ölmek için savaşırlar. Tıpkı Türk askerleri gibi... 

Türkiye, bir savaşın içerisinde ve gün geçtikçe avantajını kaybediyor. Anlıyorum, her geçen gün daha çok mülteci geliyor. Bunu durdurmak istiyorlar. İdlib’e binlerce asker gönderdi Türkiye ve şartlar her gün geçen gün daha da kötüleşecek gibi görünüyor. 

Türkiye, daha ziyade Akdeniz ve Libya’ya yoğunlaşmalı. İdeolojik olarak Trablus hükümetiyle bir bağı bulunmasa dahi stratejik olarak var. Libya’nın bir kısmı örgütler, bir kısmı kabileler tarafından idare ediliyor. Türkiye’nin burada istikrarı sağlaması iyi olacaktır.

Türkiye’nin Libya’da önemli bir misyona sahipken Suriye hükümetiyle savaşıyor olmasından da endişe duyuyorum. Bir Türk vatanseveri olan Erdoğan akıllı bir adam ve bu kıskaçtan da kurtulacaktır.

En iyisini ümid etmeli, en kötüsünden ise korkmalıyız. En kötüsü Türk ordusunun tüm cephelerde kaybetmesidir. Türkiye’nin İdlib’e yoğunlaşması, Libya’da kontrolü kaybetmesine sebep oluyor. En azından bir cephede kazanması gerekiyor ve kazanması gereken cephenin Libya olduğunu düşünüyorum. Orada da Türkiye ile Rusya karşı karşıya, Putin’in hain Hafter’i desteklemesinin altında ise ekonomik sebepler yatıyor. Suriye rejimi düşmeyecek gibi görünüyor. Ruslar Suriye’yi bırakmayacaktır. Dolayısıyla sınırları aynı kalacak ve Esad yoluna devam edecek. 

Tayyip Erdoğan’ın bir takım yanlışlıklar yaptığını düşünüyorum. Türkiye’nin tam bağımsızlığa odaklanması, NATO’dan çıkması gerekiyor. Son yaşananlarla birlikte görüldüğü üzere Türkiye sadece göstermelik bir üyesi gibi duruyor NATO’nun. İslâm dünyasında yaşanacak en iyi şey bölgeye barışın gelmesi ve sivillerin evlerine dönmesi. İnsanların evleri yerle bir oldu, uluslararası camia bunları telafi etmeli; ama kimsenin bu yönde bir çabası yok.
 
Ben bir Erdoğan destekçisiyim. Esad’a saygı duymama rağmen Suriye rejimini kesinlikle desteklemiyorum. Rusya orada kalacaktır. Rusya için de Suriye rejimi için de bu kritik. Ayrıca İranlı gönüllüler kendilerini feda ediyorlar Suriye rejimi için. 

Erdoğan’a güveniyorum. Bir çok defa söylediğim gibi, yapması gereken şeylerden biri de içerisinde muhalifleri de kapsayan bir politika seyretmesi. Türkiye’nin çetin şartlarda tüm muhalifleri bir arada tutması gerekiyor. Allah Türkiye’deki tüm halklara yardım etsin. 
 
29.02.2020


Baran Dergisi 686.Sayı