Geçtiğimiz günlerde, Helsinki’de Rusya Federasyonu Devlet Başkanı yoldaş Vladimir Putin ile hâlâ yeni seçilmiş diyebileceğimiz Amerikan Devlet Başkanı Trump arasında bir zirve gerçekleştirildi. Amerika ile Rusya arasında şaşırtıcı bir şekilde dostça geçen bir zirve oldu. 

Geçmişe baktığımızda ABD’nin Rusya’ya karşı saldırganca bir tutum izlediğiniz görürüz; bunun sebebi Rusya’da Komünist bir idarenin olmasıydı. Sovyetlerin idaredeki çürüme neticesinde çökmesinin ardından ne sosyalist bir idare ne de ideolojik savaşın devam etmesine sebep olacak başka bir şey kaldı. Sovyetler Birliği ile kapitalist ülkeler arasındaki rekabet ortadan kalktı. Buna rağmen ABD’nin Rusya’ya karşı sergilediği sert tutumun sebebi nedir? ABD derken mevcut hükümeti değil, parlamento, senato ve tüm Amerikan müesseselerini kastediyorum. Rusya’ya karşı girişilen her türlü eylemi desteklediler. Buna bir çok insanın öldüğü bombalı saldırılar da dahil. Kiev’de idareyi almak için her şeyi yaptılar. Putin ise Rusya’nın çıkarlarını en iyi şekilde muhafaza ederek, devleti 18. yüzyıldakine benzer bir yükseliş sürecinin içine soktu. Rusya, Batı tarafından kriminal bir devlet olarak hedefe oturtuldu.

Böyle bir yakın geçmişin ardından gerçekleşen bu zirve dostça bir havada geçti. Amerikan Başkanı Trump, başkan seçildiğinden bu yana Senato tarafından açık bir saldırıya muhatap durumda. Bu saldırılar genel itibariyle Rusya gizli servisinin Amerikan seçimlerine müdahale ettiği iddiası üzerinden gerçekleştirildi. Sadece adı Demokratik olan parti ile onun dünyada binlerce Müslüman’ın ölmesine sebep olan kriminal adayı seçilememesinin ardından Trump’a gerçekleştirilen saldırıda başı çekti. Her ne kadar Sovyetler Birliği ortadan kalkmış olsa da, onun müesseseleri yerinde kaldı. Bu süreçte KGB’nin dış ilişkiler departmanı CIA ile yakın ilişkiler geliştirdi.

Bir başka soru ise şu; Trump’a karşı gerçekleştirilen bu aşırı saldırgan tavrın sebebi ne? Trump, başkanlık seçimlerinde dar gelirli fakir beyaz Amerikalıların adayıydı; sadece New York’un adayı değildi. Öte yandan bundan yüzyıllar önce beyazlar tarafından kolonileştirilen siyahîler onlardan daha kötü durumda ve Trump başkan seçilmeden evvel ve seçildikten sonra beyazların sömürüsüne uğrayan bu insanlar hakkında ahmakça açıklamalar yaptı. Ekonomik sıkıntı yaşayan beyaz Amerikalıların Trump’ı destekleme sebeplerinden biri de buydu. Seçildikten sonra sınırları daha sıkı kontrol etme hususunda bir takım adımlar attı. Bunlar Amerika’nın ekonomik çıkarlarını korumak içindi, buna rağmen yönetici sınıf Trump’a saldırdı. Neden? Kırk yıl evvel Kongre tarafından kararı alınıp da gerçekleştirilememiş olan Amerikan Başkonsolosluğu’nu Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma yani Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma vaadinde bulunup bunu gerçekleştirmiş olmasına rağmen Yahudi iş adamlarının saldırısına da uğradı. Amerika ve İsrail’in peşindeki hain Araplar da buna ses çıkarmadı. Fakat üstüne basarak ve tekrar söylüyorum; Trump’ın Kudüs kararı kesinlikle bizim menfaatimize uygundur. Öte yandan Trump’ın kızının evli olduğu Yahudi Kushner de önemli bir figür ve Araplarla ilişkilerde ehemmiyetli bir rolü var. 
Trump’ın Rusya’ya karşı tavrı ve Rusya’nın mukabele etmesi beni şaşırtmadı. Trump, başkan olmasına ve başkanlığa devam edecek olmasına rağmen yerleşik düzen ona karşı çıkıyor. Trump, bir iş adamı ve halkının çıkarlarını korumaya çalışıyor. Sadece zengin bir iş adamı iken bir anda başkan oluverdi. 1945 sonrası oluşan dünya düzeninde, ABD’nin müdahalesi ile Kore parçalanmıştı. Güney Kore hem nüfus, hem de ekonomi olarak ABD tarafından desteklendi, Kuzey Kore’ye ise hep saldırgan bir tavır takınıldı. Trump döneminde burada da tam barış tesis edilecek gibi görünüyor. 

Rusya, Kore, Ortadoğu ve Çin meselelerinde Trump yönetimini farklı varyasyonlar deniyor. Bir gün önce söylediği bir şeyi çok neşeli ve güleryüzlü bir şekilde “aaa hata yapmışız” diye değiştirebiliyor. İsrail’in yanında görünürken Siyonistlerin aleyhine davranabiliyor, Kore ile restleşirken ertesi gün hiç bir şey yokmuş gibi masaya oturuyor; pragmatik davranıyor. Bende oluşan intiba şu ki; Trump bu oyunu devam ettirecek. İsrail’e karşı tutumuyla aşırı sağcı Siyonistlerin desteğini de arkasında tutmayı hedefliyor. 

Ne olursa olsun, ABD dünyanın en tehlikeli emperyalist gücü. Bu devlet insanoğlunun düşmanı olduğu gibi kendi halkının da düşmanı. Bugüne kadar insanlıkdışı operasyonlar neticesinde onbinlerce insanın ölmesine sebep olduğu gibi kendi askerlerinin de ölmesine göz yuman bir devlet. Bu devletin kural koyucu sınıfı seçilmiş başkan Trump’ı kabul etmiyor ve bütün planlarını onu indirmek üzerine kurguluyorlar, bunun için her şeyi denediler.

Esasında Donald Trump’ı savunmuyorum. Bazen hain Arapları ve yanlış yoldaki Müslümanları müdafaa eden ve destekleyen çılgınca davranışlarda bulunuyor. Fakat Trump’ın büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararı sanıldığı kadar tehlikeli değildi; çünkü neredeyse bütün dünya tarafından İsrail’e karşı bir tepki oluştu ve şiddetle reddedildi. Gelecekte neler olacağını bilmiyoruz. Umarım Trump konusunda yanılmıyorumdur. Çünkü geçmişi kirli, özel ve garip bir adam. Trump’ın insanlığın düşmanı olan Siyonist ve emperyalistlere karşı Amerika’nın başında olması gereken doğru figür olduğu fikrindeyim. Trump’ın bu saldırıları atlatıp tekrar başkan seçildiğini düşünün; neden olmasın? Dünyanın Siyonist ve emperyalistlerden arındırılmasında önemli bir figür olabilir. Şimdi İsrail’e yakın duran bu adamın niçin Siyonistler için tehlikeli olduğu sorulabilir. Öyle değilse, niçin Siyonistlerin ağa babaları bu adamın karşısında duruyor ve ona saldırıyorlar? Bu adamlar, bankerler doları kontrol eden insanlar. Fed’i kontrol altında tutan Protestan-Yahudi güruh. Trump, Amerikan ekonomisinin bu adamlar tarafından kontrol altında tutulmaya devam etmesinin önünde bir tehlike arz ediyor. Bu adam, Amerika’nın bugüne kadar seçilmiş en iyi başkanı. Harika bir adam olmasa da, Allah Trump’ı korusun! 
Allahü Ekber!
 
21.07.2018

Baran Dergisi 602. Sayı