Bir kaç haftadır en önemli gündem maddesi Cemal Kaşıkçı. Haberlerde sürekli kendisinden bahsediliyor.

Kaşıkçılar, ailenin kıdemli büyüğü Adnan Kaşıkçı sebebiyle herkes tarafından yakından tanınan bir aile. Türk kökenli bir aile olan Kaşıkçılar, Suudi Arabistan’da çeşitli sektörlerde iş yapar. Ailenin büyüğü Adnan Kaşıkçı, Kraliyet ailesine yakın bir isimdi. 40 yıl evvelki durumdan bahsediyorum. Adnan Kaşıkçı, temiz işlerle ve hadiselerle anılmazdı. 

Şahsî olarak benimle de karşı karşıya geldiği bir durum oldu ve bu çerçevede bir takım temaslar gerçekleştirildi. Bazı Arapların krala tavsiyeleri neticesinde problem çözüldü ve Beyrut’ta bir organizasyon kuruldu. Organizasyonun kurucu üyelerinden biri Fuad Awad’dı. Awad, Avrupa’da suikastlar düzenlemiş, operasyonlar yapmış, iyi bir adam, iyi bir askerdi. Suudiler konusunda endişeleri vardı. Lübnan’da bir takım ajanlık faaliyetleri yapılıyordu. Bu faaliyetler özellikle bize karşı yürütülüyordu. 

OPEC baskını sırasında petrol bakanlarını sorgulamadım çünkü bu ticaretin içinde Kaddafi’nin Libya’sı da bulunuyordu. Bu baskın da Şehid Muammer Kaddafi’nin fikriydi. Operasyonun başarılı olmasının ardından Wadi Haddad devreye girerek Suudi Arabistan’la kontak kurdu. Üst düzey görüşmeler gerçekleştirdi. Suudiler 50 milyon dolar fidye önerdiler. Biz ise başta bunu reddetmiştik; fakat Cezayir vesâir ülkelerin dahli ile kabul edildi. Görünürde bu para alındı; fakat esasında para enteresan şekilde ortadan kayboldu. 

Tekrar Adnan Kaşıkçı’ya gelirsek, silah ve petrol gibi işlerle alâkadar olan bu şahıs, bize karşı bir takım teşebbüslerde bulundu. Bilhassa şahsî olarak bana karşı teşebbüsleri oldu. Suudilerin Lübnan’da çıkarları vardı; fakat onları oradan çıkarmamıza giden bir süreç başladı. Suudi Arabistan’ın üst düzey generalleriyle Fuad Awad görüşmeler gerçekleştirdi, toplantı düzenledi. Bu süreçte istihbarat örgütleri tarafından bize karşı operasyonlar yürütüldü. Adnan Kaşıkçı tüm bu süreçlerle yakından alâkası olan karanlık bir adamdı.

Geçtiğimiz haftalarda ise Adnan Kaşıkçı’nın yeğeni Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan Konsolosluğu’na girmesinin ardından kaybolmasıyla gündeme geldi. Bir kumpas neticesinde öldürüldüğü ortaya çıktı. Ölüm sebebi ile alakalı olarak ise büyük bir yalan söylendi. Konsolosluk içerisinde yaşanan kavga sırasında aldığı darbe ile hayatını kaybettiği iddia edildi.

 Riyad rejimi kirli işleriyle bilinen bir rejimdir ve bölgedeki gerçek Müslümanların da en büyük düşmanlarındandır. Cemal Kaşıkçı, Washington Post’ta yazan bir gazeteciydi. Washinton’un en önemli gazetesi olan Washington Post’un yüzyılı aşkın bir mazisi ve dolayısıyla büyük bir ehemmiyeti var. Kaşıkçı’nın, burada, henüz bir kaç gün önce rejimi tenkid eden yazıları yayınlanmıştı. 

Türk kökenli bir ailenin mensubu olan Kaşıkçı’nın İstanbul’da olması gayet tabiî bir şeydi; fakat onun burada hem de konsolosluk içerisinde niçin öldürüldüğünü iyi düşünmemiz gerekiyor. Washington’da da konsolosluğa gidiyordu; niçin orada öldürülmedi? 

Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerde gerginlik yaşanıyor. Bilhassa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türk ordusunun, Suudi hainlerin üzerine gittiği Katar’a kol kanat germesi bu problemin ana sebeblerinden biri. Türkiye’nin Katar’a sahip çıkması çok önemliydi. Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler’e ve gerçek Müslümanlara olduğu gibi onlara sahip çıkan herkese düşmanca bir tavır sergiliyor. Bu tavra muhatap olanlardan biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan. Müslüman Kardeşler, bir ideolojisi olan ve bu ideoloji için bedel ödemeyi göze alan bir yapı; bu haliyle tehlike arz ettiği için başta Mısır’da iktidardan indirilmeleri olmak üzere bir çok operasyona maruz kaldılar. Çok güçlü oldukları Tunus’ta güç kaybettiler. Bölgede bu ideolojiye yakın olanların yönettiği tek devlet olarak Türkiye kaldı. Türkiye, şu anda cumhuriyet tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. 

Kaşıkçı niçin konsolosluğa gitti? Yüksek ihtimalle konsolosluğa çağırılması üzerine gitti. Bir kavgada öldüğü iddia ediliyor; fakat Prens Selman’a ait özel kuvvetlerin uçaklarla İstanbul’a gelip gitmeleri, ölüm açıklamasının bir çok tartışma yaşandıktan sonra yapılması gibi gelişmeler bunun bir yalan olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Suud Kralı hastalıklarla uğraşıyor ve Prens yakın bir dönemde tahta çıkmaya hazırlanıyor. Bu çerçevede bir takım oyunlar oynanıyor. Kaşıkçı meselesi de bununla alakalı. Yoksa Amerikan Başkanı Trump, niçin bu hadiseye müdahil olsun? Cemal Kaşıkçı Amerikan vatandaşı değil ve hadise de Amerika sınırları içinde yaşanmadı. Bunların hepsini bütün olarak düşünmemiz gerekiyor. Amerika bugün müttefik olduğu herkese, çıkarları için yarın ihanet edebilecek bir devlet. Suudi Arabistan’ın durumu da öyle görünüyor. Kaşıkçı’nın infaz edilmesi üzerinden Suudi Arabistan’a karşı bir operasyon yapılıyor. Suudi Arabistan’ın en büyük müttefiki İsrail ve ABD’dir, bu operasyon da bu ittifakın önüne geçmeyecektir. 

Cemal Kaşıkçı Türkiye sınırları içerisinde bulunmasına rağmen öldürüldüğü yer Suudi Konsolosluğu, dolayısıyla Suudi Arabistan’ın sorumluluk sahası. Cemal Kaşıkçı aynı zamanda bir Türk vatandaşı. Türkiye’nin bu hadiseye müdahil olması son derece tabiî. Bu hadise üzerinden Türkiye’ye de bir takım sorumluluklar yüklenmek istendi.

Manipülasyonların ve toplumlar üzerinde yapılan algı operasyonların en tehlikeli saldırı biçimini aldığı bir dünyada yaşıyoruz. Gerçeklere ulaşabilmek son derece zahmetli. Siyonistler, tarihi değiştirmeyi amaçlayan operasyonlar yapıyorlar; tıpkı II. Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi. Siyonist propagandalarına rağmen Türkiye’deki gönüldaşlarımın bu hadiseye objektif bir şekilde yaklaşarak neyin doğru olduğunu tayin edeceğini düşünüyorum. Suudiler, şu anda bu hadise ile alâkalı Türkiye’ye milyonlarca dolar ödemeyi kabul edebilecek kadar zor bir durumda. 

Allah, gerçek Müslümanlara, kötüleri cehenneme göndermek için güç versin!

Allahu Ekber!
 20.10.2018


Baran Dergisi 615. Sayı