Son dönemde yaşadıklarımız bir kez daha gösterdi ki; biz yirmi yıldır Türkiye’yi ekonomide, savunmada ileri götürmeye çalışırken bir konuda başarısız olduk… O da eğitim ve kültür.
Hulusi Şentürk Kimdir?
1963 İstanbul doğumlu olan Hulusi Şentürk aslen Kastamonuludur. İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra 1987-1995 arası serbest ticaretle uğraştı. 1996-2005 arası Pendik Belediyesi’nde müdürlük, danışmanlık ve belediye şirketlerinin genel müdürlüğü, 2005-2013 arası Plato Danışmanlık ve Anka Araştırma Eğitim şirketlerinde ortaklık ve yöneticilik, 2011-2015 arası Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Başkanlığı görevlerinde bulundu. İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Merkezi (SMIIC) Başkanlığı yaptı. 2015’ten bu yana AK Parti milletvekilidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikinci turda galip geldi. Hayırlı uğurlu olmasını temenni ederek, bu husustaki değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?
Cumhuriyet tarihinin en ilginç seçimlerinden birini yaşadık. Hem süreç hem de seçimin atmosferi çok farklıydı. Aslında bu iki şey birbirini tetikleyen unsurlardı. Neydi? FETÖ’den PYD’ye, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’dan ABD Başkanı Joe Biden’a, İngiliz-Alman dergilerinden tutun da yurtiçi-yurtdışından vatan-millete ne kadar kinli kesim varsa hepsi bir safta birleşti. Bunların hepsi tüm gücüyle Türkiye’ye saldırdı. Süreç yalan ve iftiraların gırla dolaştığı bir süreçti. Düne kadar “bizden” zannettiğiniz bazı insanların da ne yazık ki karşı cephede yer almasıyla beraber, garip bir hava ortaya çıktı; “Tayyip Erdoğan gidiyor, Cumhur İttifakı iktidardan iniyor” şeklinde rüzgâr estirildi. Tabiî içinde bulunduğumuz ortamla alâkalı bir şeyden söz ediyoruz. Çünkü Türkiye, cumhuriyetin yüzüncü yılında ilk defa Batılılar tarafından kendisine çizdirilen sınırları aşmaya başladı. Onlar Türkiye için ne olsun ister ne de ölsün ister. Olsun istemez, çünkü başına bela olacağını bilir, Türkiye’nin küresel bir güç olacağını biliyorlar. Ölmesini de istemez, çünkü 85 milyonluk Türkiye’nin dağılması Batı’yı perişan eder… Suriye’ye, Yunanistan’a benzemez burası. Dolayısıyla Türkiye onlar için ayakları üzerinde durmalı, ama asla çok güçlü olmamalı… Kapitalist zihniyetleri de buna müsaade etmez! Türkiye, rahmetli Adnan Menderes’in, rahmetli Turgut Özal’ın aşmaya çalıştığı bu çizgi yüzünden iç ve dış karışıklıklarla çökertilmiştir. Bu sefer, Tayyip Erdoğan liderliğinde elhamdülillah Türkiye kendisine çizilen bu sınırı aştı. Yüzyılı aşkındır; hatta Osmanlı’nın son dönemini de eklersek 150-200 yılı aşkındır özlemi duyulan şeyler yaşanıyor. O muhteşem güç, tarih sahnesinde tüm ihtişamıyla yeniden yerini almaya başlıyor. Bu durum Batı’yı çok ürküttü. Onlar da bu sebeple tüm güçleriyle muhalefete destek verdi. Milletimiz yine ferasetiyle hareket etti, oyunu gördü. Ve elhamdülillah, her şeye rağmen Tayyip Erdoğan ile muhteşem Türkiye’yi kurma mücadelesine devam dedi. Allah’ın izniyle 2-3 sene gibi bir zamana ihtiyacımız var. Sonra bu muhteşem Türkiye’nin doğuşuna şahitlik edeceğiz inşallah. Enerjide ve savunmada dışa bağımlılığını sona erdirmiş, aynı zamanda stratejik ürünlerini geliştirme kabiliyetini artırmış bir Türkiye’yi durduramayacaklar.
Seçimlerin ardından nasıl bir yol seyredilecek?
Türkiye şunu biliyor; tarihinin kendisine verdiği bir misyon var. Bu görev nedir? Mazlum coğrafyanın hamisi olmak, dünyaya adil nizamı dikte etmek. Türkiye bu yürüyüşünü devam ettirecek. Son zamanlarda bizim en büyük açığımız olan enerjide atılan adımlar mühimdir. Sadece geçen yıl 95 milyar dolar ödedik petrol ve doğalgaza… Ama 2-3 yıl sonra, kuyuların belli bir sayıya ulaşmasından sonra Türkiye bu handikaptan kurtulmuş olacak. Başta bor olmak üzere yine stratejik hammadde adımlarımız var. Artık bunlar ürüne dönüştürülerek 50-100 kat değer kazanıyor. Zaten milletin genlerinde bir kültür var. Bu adımlarla beraber yeniden tarih sahnesine çıkıyor Türkiye. Bunu Ergenekon’dan ikinci çıkış yahut Malazgirt’ten yeniden giriş olarak görebilirsiniz. Sadece Tayyip Erdoğan olarak bakmamak lâzım olaya. Artık Türk devlet aklı devreye girdi, çalışmaya da başladı. O yüzden bu zor durumda biz Kafkaslara girip Karabağ’ın özgürlüğünü sağladık. Trablusgarp’a gittik, Libya’nın Fransız sömürgesi olmasını engelledik. Türkiye biliyor ki, Türkiye 180 bin metre kareden ibaret değil… Afrika ortalarından Kafkaslara Kırım’a kadar, tâ Orta Asya’dan Türk yurdundan Balkanlara kadar bir coğrafya… Buralar Türkiye’nin etkisi altında olmadığı sürece, Türkiye daima tehlikededir. Elhamdülillah bu akılla hareket ediliyor. Bununla ilgili güçlü adımlar atılıyor. Bu adımların istediğimiz meyveleri vermesi için de 2-3 yıl gibi kısa bir zamana ihtiyacımız var. Allah’ın izniyle milletimizden aldığımız güçle bu hedeflere ulaşacağız.
Türkiye Yüzyılı deniliyor… Fakat bunun içeriğine dair pek bir şey bilinmiyor, ne demek oluyor Türkiye Yüzyılı?
Tam da yukarıda bahsettiğim şeyler… Türkiye Yüzyılı: Ekonomik, siyasî, kültürel, savunma sanayiinde güçlü altyapısını kurmuş Türkiye’nin küresel çetelere karşı, sömürgecilere-kapitalistlere karşı tüm mazlum coğrafya adına “dur” diyebileceği bir zamanın ifadesidir. Türkiye Yüzyılı’nın çıkış noktası, temel mânâda ekonomiden siyasete, kültürden teknolojiye kadar atılan-atılması gereken adımlardır. Ama hedef-amaç olarak da Türkiye’nin mazlumlarla beraber tekrar nizam-ı âlem için tarih sahnesinde kendi yerini alma dönemidir. Allah’ın izniyle bu dönem başladı. 28 Mayıs’ta bu süreç de başlamış oldu. Önümüzdeki yüzyıl Türkiye’nin kendi bölgesinden başlayıp, aşama aşama tüm dünyada bu idealleri başlattığı bir dönem olacaktır.
Bu yüzyılın içerisinde ruhî bakımdan, özellikle gençleri bir ideal uğrunda yaşamaya sevk edecek projeler olacak mı? Buna çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz… Yapılan icraatlar madde plânında kalmamalı…
Kesinlikle… Son dönemde yaşadıklarımız bir kez daha gösterdi ki; biz yirmi yıldır Türkiye’yi ekonomide, savunmada ileri götürmeye çalışırken bir konuda başarısız olduk… O da eğitim ve kültür. Müfredatta ve kültürel mânâda başarısız olduk. Eğitimde fizikî olarak iyiyiz fakat müfredat bahsinde iyi durumda değiliz. Bu çocuklar yıllarca okullarda okutulup da, benim değerler dünyama yabancı ise bu bizim en büyük zafiyetimizdir. Bu dönemde Allah’ın izniyle özellikle eğitim-müfredatta, kültür politikaları alanında çok ciddi adımlar atılacağına inanıyorum. Aksi takdirde parası pulu olan, ama değersiz insanları olan boş bir ülkeye dönüşürüz. Bu dönem manevî anlamda ciddi adımların atılacağı bir dönem olacaktır. Bir laf vardır ya, kurt kışı atlatır, yediği ayazı unutmaz diye… Biz de geride bıraktığımız süreçte nerede eksik kaldıysak ve bunu millet olarak hissettiysek, Allah’ın izniyle bu eksiklikler süratle tamam edilecektir.
Teşekkür ederiz vakit ayırdığınız için.
Allah’a emanet olun.